Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör AK Parti, neyi yapamadı, ne yapabilir?

        CHP Genel Başkanı Özgür Özel, daha kısa süre önce "Gece telefon çalsın, darbe oluyor' desinler ama 'gençler yapıyor' desinler; ben o darbeye teslim olurum" diyen bir siyasetçi. Kaş yaparken göz çıkarmak adeta.

        Fakat aynı Özgür Özel, meslektaşımız İsmail Saymaz’a verdiği röportajda şunları söyledi: "Devletle millet ne zaman yarışırsa hep millet kazanır. CHP bazen yanlış tarafta durdu. Bu sefer devletle millet yarışırken, milletin tarafındaydık."

        Açıkçası şaşırdığım kadar önemli de buldum bu eleştiriyi. Bu yaklaşımın 1 Nisan 2024 sonrasında CHP’ye hakim olacak zihin dünyasını ifade edip etmediğini söylemek için çok erken. Yine de millet iradesinin gücüne işaret eden her söylem dikkate alınmalı.

        TOPLUMSAL AKIL

        Siyaseti ve genel anlamda devleti merkeze alan tartışmalarda iki kavramı sıkça kullanıyoruz. “Devlet aklı” ve “siyasi akıl”. İkisinin kesiştiği ve ayrıştığı alanlar üzerine uzun tartışmalar yürütebiliriz.

        Ancak bugün vurgulamak istediğim kavram “toplumsal akıl”.

        Son seçimin sonuçlarını tartışırken hepimiz sıkça şunu sormuş olmalıyız. “Nasıl oluyor da seçmen bu kadar çok mesajı sandık üzerinden vermeyi başarıyor?” Bu sorunun toplumu küçümseyen edasını bir kenara bırakırsak hayli önemli olduğunu görebiliriz.

        1999 seçimlerinde aynı sandıkta yerel ve genel seçimler gerçekleşti. Seçmen, kapatılan Refah Partisi’nin yerine kurulan Fazilet’in İstanbul ve Ankara başta olmak üzere belediye başkanlıklarını korudu. Ama aynı seçmen, aynı sandıkta milletvekili seçiminde % 15,4 oy vererek FP’yi merkezi iktidar denkleminin dışında bıraktı.

        SEÇMENİN 2024 MESAJI

        Bir haftadır epeyce tartıştık. Ancak bu yerel seçimde “toplumsal akıl”, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine yönelik adeta bir “fren-denge” mekanizması kurdu. En yalın haliyle söylersek; geneldeki iktidara yerelde bir denge kurarak mesaj verdi.

        İktidara yönelik haliyle “Eğer mevcut tabloyu düzeltemezsen, alternatifsiz değilim” mesajı. Muhalefet üzerinden okursak mesaj farklı: “Başarılı olursan, merkezi yönetimde iktidar yolunu açabilirim.”

        Kuşkusuz bu tezlerin hepsi tartışmaya açık. Ama eğer seçmenin ince ayarından söz ediyorsak “toplumsal akıl” bu mesajlarla kendisini ifade etmiş görünüyor.

        MUHALEFETİN ALTERNATİF ADAYLARI

        Bu seçimde herkesin en çok merak ettiği sonuç İstanbul’daki yarıştı. Ancak seçimde aldığı sonuç itibarıyla kendisini en çok merak ettiren ise tartışmasız Ankara ve Mansur Yavaş oldu.

        Her durumda bu iki siyasi aktörün, CHP’nin ülke genelinde aldığı oylara katkısı olduğunu daha önce savunmuştum. Yine aynı düşüncedeyim ve seçmenin iki belediye başkanı üzerinden ortaya çıkması muhtemel bir “değişim”e kapı araladığını söyleyebilirim.

        Burada benim açımdan beklenmedik olan, CHP’nin Özgür Özel’le birlikte kurumsal olarak bu sürecin parçası olma gayretinin yüksekliği. Başarının devamı yereldeki kazanımları yönetmelerine, ama asıl önemlisi Türkiye’nin temel sorunlarına dair gerçek bir hikaye üretmelerine bağlı.

        Bu noktada hala büyük handikapları var CHP'nin. Özellikle 2024 seçimlerinde ifade edilenden daha yüksek düzeyde ve bir kısmı da doğal olarak gelişen DEM ittifakı. CHP’nin bu çerçevede Türkiye’nin ana meselelerine dair politika üretmesinin ciddi zorlukları olacaktır.

        AK PARTİ’NİN SEÇİM STRATEJİSİ

        Şöyle bir konforumuz var şu sıralar. Seçim sonuçları üzerinden geriye doğru rahat rahat konuşuyoruz. Oysa seçim öncesinde bugünü öngörenlerin sayısı belki de yok denecek kadar azdı.

        AK Parti devasa bir siyasi organizasyon. 22 yıldır iktidar. Türkiye tarihinin en güçlü liderlerinden birine sahip. O nedenle şu günlerde gerek muhalefet tarafında, gerekse ortaya çıkan sonuçlar üzerinden AK Parti kamuoyunda yapılan bazı değerlendirmelerin gereğinden fazla erken olduğunu düşünüyorum.

        2023 seçimlerini, üstelik en zor şartlarda kazanmış olmanın rahatlığı kadar; seçmenin merkezi yönetimi muhalefete teslim etmeme tavrının yerelde de süreceği beklentisi AK Parti’yi büyük ölçüde stratejiden yoksun bıraktı. Mesela İstanbul’u almak için büyük bir strateji ve muazzam bir gayret ortaya koyacağını düşünürken; biraz yakından bakan herkesin görebileceği tuhaf bir boşvermişlik, toplumsal dinamikleri doğru okuyamayan bir öngörü noksanlığı karşımıza çıktı.

        Şimdi tüm bunları masaya yatıran bir sürecin siyasete yansıyacak sonuçlarını bekliyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beklenmedik zamanlarda zorlukları aşabilmesine bağlanan umutların; partiye gönül verenler, hatta gönlü kırık olanlar nezdinde bile hala yüksek olduğunu düşünüyorum. Bir çıkış yakalamak için çok önemli bir zemin.