Bu yazının başına herhalde en az beş kez oturmuşumdur.
Önce haftalarca düşündüm.
Sonra eski fotoğrafları ve belgeleri karıştırdım.
Doğru zamanı bekledim.
Gündem çok yoğun olursa arada kaynar dedim, kıyamadım.
Öcalan’dı, CHP’ydi, Suriye’ydi…
Baktım sonu yok.
Geçen pazartesi ‘artık zamanı’ dedim ve yazdım.
Sonra Trump’ın bomba konuşmasına maruz kalınca araya ABD girdi.
Bir gün daha bekleteyim dedim.
Üzerine Bolu’daki facia geldi.
Uzun zamandır yayınlamaya kıyamadığım hikaye yine bir köşede kaldı.
O nedenle bugün yazıma kelime dünyamda neredeyse hiç olmayan bir kavramla başlamak zorundayım…
Kısmetsiz…
Böyle afaki ve kaderci ifadelerden pek hazzetmem ama size bahsedeceğim insanı her açıdan tarif eden kelime bu…
Aşağıda inanılmaz bir hikaye okuyacaksınız.
Filmlere hatta dizilere konu olacak, bence olması gereken bir hikaye…
“Los Angeles’taydım”…
Hadi başlayalım…
Geçen mayısta İstinye’ye taşındıktan kısa bir süre sonra gitmeye başladığım süpermarkette görüp selamlaştığım çalışanlardan biriydi.
Balıkçı Ali Oskaner Thomas ileBalık reyonunda büyük bir titizlikle işini yapar, hatır sorar ama asla fazla konuşmaz…
Gide gele sohbet etmeye başladık.
Programlarımı izliyor, epey eskilere referans veriyor, siyasetle ilgili ilginç değerlendirmeler yapıyor…
Balıkçı Ali Bey’i böyle tanıdım. Henüz sadece ilk ismini biliyorum.
Temmuz sonlarına doğru ortadan kayboldu. Galiba bir ay ya da belki daha fazla görünmedi. Belki de yazın seyahat temposunda denk gelmedim, bilmiyorum…
Sonuçta uzun bir aradan sonra markete balık almak için uğradığımda oradaydı ve her zamanki ciddiyetiyle önündeki levreği doğruyordu.
“Epeydir yoktunuz” dedim.
“Evet” dedi mahçup bir sesle, “Los Angeles’taydım.”
Türkiye’nin durumu malum. Yurt dışına adım atmak üst orta sınıfları bile zorlar oldu, hele ABD’ye gitmek? Bir süpermarkette balık doğrayan çalışan için oldukça şaşırtıcı geldi duyduğumda.
Sonra önyargılı davrandığım için kendime kızdım ama hikayesine duyduğum merakı durduramadan sordum: “Tatile mi gittiniz?”
“Öyle de denebilir” dedi Ali Bey, “üvey kardeşlerimle tanışmaya gittim”
Ve o inanılmaz hikayenin kapısı benim için bu sihirli cümle ile açıldı…
Size bugün Ali Oskaner Thomas’ı anlatacağım…
Uzun yıllardır balıkçılarda tezgahtarlık yapan Ali Oskaner Thomas’ın üç kuşaklık aile fotoğrafını paylaşacağım.
Anneanne genç cumhuriyetin Sorbonne’lu ilk kadın doktorlarından
Anneanne Suat Oskaner.
1896’da İzmir’de meşhur Katipzade ailesine doğuyor. Ali Bey’in anlatımına göre Suat hanım’ın baba tarafı Kadı Mahmud’a dayanıyor. (Bahsettiği Aziz Mahmud Hüdayi olabilir-na)
Sorbonne ve Cenevre mezunu ilk kadın doktorlardan Suat OskanerAile öyle ileri görüşlü ve açık fikirli ki kızları Avrupa’ya üniversite eğitimine gitmek istediğinde tereddüt dahi etmiyorlar.
Tıp okumak için Sorbonne’un yolunu tutuyor Suat Hanım. Takvim henüz 1900’lerin başları…
1910’lar…
Osmanlı İmparatorluğu mensubu bir genç kız Paris’te tıp okumaya gidiyor. Bu Batı’da dahi hayal etmesi çok zor bir şey.
Suat Oskaner tıp okumakla yetinmiyor, Sorbonne’u bitirip jinekoloji üzerine ihtisas yapmak için Cenevre’ye gidiyor.
Sorbonne’da 1920’li yıllar sağ başta Suat HanımAtatürk’ün bursuyla Paris’e gelen Burhan Toprak ile aşk
Bu arada Atatürk’ün Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek ve Cemil Sena ile birlikte yurt dışında okuması için gönderdiği gençlerden olan meşhur sanat tarihi profesörü Burhan Ümid Toprak ile tanışıyor. Toprak Sorbonne’da felsefe öğrencisi.
Atatürk Burhan Toprak’ın düğünündeBirbirlerine aşık oluyorlar, Ali Bey’in anlatımına göre Cenevre’ye de birlikte gidiyorlar.
Bir müddet geçince Burhan Bey Türkiye’ye dönüyor.
Mutlu son gerçekleşmiyor.
Suat Hanım Cenevre’de kalıyor, Burhan Bey ise daha sonra Türkiye’de Mareşal Fevzi Çakmak’ın kızı ile evlenecek.
Ancak ortada bir sorun var. Cenevre’de ihtisas yapan genç kadın hamile.
Tek başına.
Eve o halde eve dönemiyor, yeniden Fransa’ya gidiyor.
Ali Oskaner’in annesi Melek Hanım 1929’da Paris’te doğuyor.
Anne Melek OskanerParis yetimhanelerinde bir bebek
Suat Hanım bebeği bir yetimhaneye bırakıp ihtisasını tamamlamak için Cenevre’ye dönüyor.
Ancak o yıllarda kadınların yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinde doktorluk yapması yasak.
Fransa’da Suat Hanım yetimhaneden çıkardığı kızı Melek ileMustafa Kemal 1930’ların başında kadınlara doktorluk yolunu açıyor, Suat Hanım da 3-4 yaşına gelmiş kızını Paris’teki yetimhaneden çıkarıp yeni Türkiye’nin ilk kadın jinekologlarından biri olarak İstanbul’a geliyor.
Fevzi Çakmak’ın damadı dede
Yanında babasız büyüyen Melek Hanım.
İşte Burhan Bey o sıralarda Fevzi Çakmak’ın kızı ile evleniyor. Düğün haberleri gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Suat Hanım haberi gazetede görerek öğreniyor.
Ümid Burhan Toprak’ın Fevzi Çakmak’ın kızı ile düğünüBurhan Toprak adım adım cemiyet ve sanat çevrelerinde yer ediniyor hatta Baylan pastanesinin adını o veriyor.
Bu sıralarda Suat Hanım kızı ile Beyoğlu’nda Tokatlıyan Han’ın yakınlarında bir eve yerleşiyor ve muayenehane açıyor.
Balıkçı Ali Bey bu noktadan sonra rotayı annesine çevirdi, yani Melek Oskaner’e…
Melek Hanım doktor annesi tarafından tek ebeveynli olarak yetiştirilmiş bir kız çocuğu. Annesi ilk yıllarda çok yoğun çalışıyor. Küçük Melek muayenehanede büyüyor.
Kısa bir evlilik yapıp Yılmaz soyadını alıyor sonra boşanıyor.
“Peki Suat Hanım’ın kazancına ne oldu?” diye sorunca Ali Bey “Annemin anlattığına göre o gün ihtiyaçları ne ise anneannem alır artan parayı da hanın kapısındaki evsizlere dağıtırmış” diyor.
Osman Bölükbaşı’nın listelerinde bir kadın milletvekili adayı
Bir ara Osman Bölükbaşı’nın özel doktorluğunu yapıyor Suat Oskaner. Hatta Bölükbaşı Suat Hanım’ı milletvekili adayı olarak listeye yazıyor. Siyasete çok para harcıyor ve kaybediyor.
Suat Hanım Bölükbaşı’nın Millet PartisindeKısacası köşeye tek kuruş koymadan yaşamışlar. Bir süre sonra çocuğuna bakmak için doktorluğu bırakıyor Suat Hanım.
İzmirli Katipzadelerden bir akrabanın maddi yardımları ile yaşamaya başlıyorlar.
Paris doğumlu kızı Melek Hanım Çamlıca Lisesini bitiriyor, iyi derecede İngilizce öğreniyor. British Petrol’de sekreterlik yapmaya başlıyor. Bir yandan da Robert Kolejdeki yabancı çocuklara Türkçe ders veriyor.
Osman Bölükbaşı ile siyaset yıllarıAli Oskaner’i Los Angeles’a götüren hikaye tam da o noktada, Robert Kolej’de başlıyor.
Robert Kolej’de kader değiştiren balo
Melek Hanım çok alımlı bir kadın. Annesi ile birlikte Beyoğlu’nda yaşıyor.
Bir gün Robert Kolej’de ders verdiği çocukların velileri onu bir baloya davet ediyorlar.
27 Mayıs darbesinden sonra Türkiye’ye gönderilen istihbarat subayı
O baloda Amerikalı yüzbaşı Dale Anthony Thomas ile tanışıyor ve ilk görüşte aşık oluyor.
Oğlu Ali Bey’in anlattığına göre epey ateşli bir ilişki yaşamışlar, birlikte çok seyahat etmişler, İstanbul’da oldukları vakit Suat Hanım’ın evinde birlikte kalıyorlarmış.
Bu arada yıl 1961. 27 Mayıs darbesi olmuş, Çorlu’da bir Amerikan üssü var ve ABD’li yüzbaşı sürekli gidip geliyor.
Ali Oskaner’in anlatımına göre babasının elinde birçok hava fotoğrafı varmış, “Anladığım kadarıyla o dönem üst düzey bir istihbarat subayıydı, aslında Avrupa’da görevliymiş, darbe olunca Türkiye’ye kaydırmışlar” diyor.
Bir süre sonra Amerikalı yüzbaşının görevi sona eriyor ve ABD’ye dönüyor.
Melek Hanım ise hamile.
Çocuğu aldırmak istiyor.
Yıl 1962.
Annesi Suat Hanım karşı çıkıyor, “Ben ölünce yalnız kalırsın, doğsun birlikte bakarız” diyor.
Böylece Beyoğlu Rumeli Han’ındaki daireye bir bebek geliyor. Bu arada Amerikalı subay sırra kadem basıyor.
Yıllarca süren sonuçsuz babalık davaları
Bir daha ne bir iz ne bir haber…
Melek Hanım çocuk doğunca babalık davası açıyor, ABD’deki konsolosluğumuza ulaşıyor ancak hiçbir sonuç alamıyor.
İki kadın ve bir çocuk imkansızlıklar içinde yaşıyorlar.
Suat Hanım vefat edince Rumeli Han’daki daireyi de satmak zorunda kalıyorlar. Cihangir’de küçük bir kiralık daireye sığınıyorlar.
Necip Fazıl Kısakürek’in en yakın dostlarından, Mareşal Fevzi Çakmak’ın damadı Burhan Toprak’ın kızı ve torunu gelgitli bir hayat sürmeye devam ediyorlar. Bu arada Burhan Bey’in çocuktan haberi olmama ihtimali çok yüksek.
Ali Oskaner’in anlatımına göre İzmir’deki akraba sayesinde bazı yazlar Hilton’da tenis oynar bazı yazlar ise yardım gelmediği için sokakta su satarmış.
Yıllar geçiyor ve Ali Oskaner Yıldız Teknik Üniversitesi şehir planlamayı kazanıyor.
Bir süre sonra sınıftaki en yakın arkadaşının ablasına aşık oluyor. Hatta bu nedenle arkadaşı ona küsüyor.
Üniversiteden balık tezgahına
Ali Bey de-aile döngüsünü kırmak için olsa gerek- arkadaşına kendini kanıtlamak ve geleceğe dair söz vermek adına okulu yarıda bırakıp sevdiği kızla evleniyor ve para kazanmak için balık halinde işe giriyor.
İşte ‘Balıkçı Ali’nin hayatı bu noktada başlıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın jinekologlarından, Sorbonne’lu Suat Hanım’ın torunu ve Robert Kolej öğretmenlerinden Melek Hanım’ın oğlu Ali Oskaner…
Yıllarca annesinden hiç görmediği babasını dinliyor Ali.
Bundan birkaç sene önce ismini google’a yazdığında karşısına bir ölüm ilanı çıkıyor.
Dale Anthony Thomas: 25 Mart 1930-25 Şubat 2019.
DNA testleri ile gelen ABD vatandaşlığı
Bu ilanın izini sürüyor ve babasını öldükten sonra buluyor.
Meğer annesi ile tanıştığında kendisi gibi asker bir eşi varmış ancak o sıralarda hamile olduğu için Türkiye’ye gelmeyip ABD’de kalmış. Ali Bey’in kendisinden oldukça büyük iki büyük ve 3 ay küçük bir kardeşi varmış.
Hemen ailenin izini sürüp mektuplar yazmaya başlıyor.
En sonunda Los Angeles’tan bir mektup geliyor…
Aynı yaştaki kız kardeşi.
Yazışmaya başlıyorlar.
Anneleri Maryjane F. Thomas o sırada hayatta.
Ali Bey’den DNA testleri istiyorlar.
Tam uyuşma çıkıyor.
Kardeş ikna oluyor ve çok sıcak davranıyor.
İlgili makamlara Ali Oskaner’in kardeşi olduğuna dair bir mektup yazıyor, DNA sonuçlarını da iliştiriyorlar.
Aradan aylar geçiyor, Ali Bey buradaki Amerikan Büyükelçiliği tarafından aranıyor, davet ediliyor.
Los Angeles’ta kardeşi Kathy ile buluşmaVe sonunda ABD vatandaşlığı alıyor.
Bana markette ‘Los Angeles’taydım’ derken arkasındaki hikaye bu.
Hayatında ilk kez göreceği kardeşlerinin yanına gitmiş, kendileri ve çocukları ile tanışmış, 2023’te vefat eden annelerinin mezarını ziyaret etmiş…
Ben bu hikaye ile karşılaştığımda hayatta hala şaşıracak şeyler olduğunu görüp çok etkilendim.
Sorbonne’da bu ülkenin ilk kadın doktorlarından biri ile başlayan ve imkansızlıklar içinde balıkçı tezgahlarında süren bir kuşaklar arası yolculuk…