Dün Suriye'ye vardığımızda saat öğleni bulmuştu.
Öncüpınar sınır kapısından çıktığımız an etrafıma şöyle bir baktım…
Uçsuz bucaksız bir boşluk…
Darmadağın, harap ve çirkin.
Yol deseniz eğri büğrü, binalar deseniz delik deşik ya da yıkık, hava deseniz kirlilikten içinize adeta karbon çekiyorsunuz.
13 yıllık savaş ne yapmış bu topraklara?
Ben bu ülkeye ilk kez 23 yıl önce gelmiştim. Haydarpaşa’dan trene binip Halep’e kadar yaptığım yolculuğu, Şam’ın dar sokaklarını, Palmira çölünün ihtişamını hiç unutamam.
Sonra 2006’da İsrail Lübnan’ı bombalarken Şam’da Hizbullah ile röportaja geldim, ardından Şam’a birkaç kez daha yolum düştü ama 2011’de savaş başladığından beri bu ilk.
Sanki araya bir asır girmiş…
Öyle bir yıkım, öyle bir tükenmişlik.
Ancak bu karanlık resme ve oksijensizliğe rağmen dün öğlene doğru Suriye’ye ayak bastığımda hayret ettim, günlerdir geriye dönüş haberleri izlesek de burada olmak başka.
Her şeye rağmen yüzlerde müthiş bir rahatlama görüyorsunuz.
Azez’den güneye göç başlamışİç savaş dolayısıyla kuzeye kaçan binlerce kişi yollarda.
Kimisi üç-beş mobilyayı yüklemiş geri dönüyor, kimisi çocuğunun elinden tutmuş, diğer elinde bir bavul, bazısı ise tek başına. Önce kendi gidip bakacak, arda kalan bir şey var mı diye, sonra ailesini getirecek…
Azez, Afrin ve İdlib’den geçerken düşündüm, yıllardır harita üzerinde görerek salt isim olarak konuştuğumuz yerlerin her birinde binlerce hayat.
Şehirler kapkaranlık. Baas rejimi kendine başkaldıranı elektriksiz bırakmış. Öyle birkaç gün değil, çoğunda kesinti sürekli.
Koskoca bir ülkenin üzerine beton dökülmüş sanki…
Hama’nın meydanında SMO mensupları ileHama’ya yaklaşırken terk edilmiş tank görüntüleri artmaya başladı.
Gece karanlık çöktüğünde Hama şehri merkezine vardık.
Meydana gelir gelmez arabanın içinde yerinden fırladım.
Yer gök silah sesleriyle inliyor.
Valilik binasının önünde çoluk-çocuk ama sadece erkek kalabalık toplanmış, mermiler adeta sağanak… Neredeyse bebeklerin elinde tabancalar…
Herkes kutluyor.
Zalimin gidişini alkışlıyorlar. Fakat her şey öyle belirsiz ki bir yandan…
Şimdilik iyi bir uyum ve koordinasyon havası var ancak bu sürdürülebilir mi göreceğiz…
Rehberimiz Muatez’in söylediğine göre güvenlik HTŞ, istihbarat SMO’da. Tüm alanları aralarında paylaşmışlar.
İki grup da yabancılara son derece ılımlı ve güleryüzlü.
Bakalım henüz bir hafta önce yılların zalim rejimini deviren ülkede neler göreceğiz…
Yolculuk notlarına devam edeceğim…