Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Atık sudan gerilim…  
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İLGİ kapsamımıza fazla girmedi ancak son bir haftadır Pasifik Okyanusunun Japon ve Çin denizleri bölgesinde fırtınalar koparıyor...

        O denli ki, uluslararası kutuplaşmadan, ülkelerin iç siyasetine, çevre ülkelerin rekabet halindeki balıkçılarına, hatta tuz tüccarlarına kadar kim varsa gerilimin içinde bodoslama daldı…

        Hepsinin de başka sebeplerle var olan çatışmaları, yaşanan gerilimin üzerine bindirildi.

        DÖRT BAŞI MAMUR GERİLİM

        Dolayısıyla uzak Asya’da dört başı mamur gerilim senaryolarına tanıklık ediliyor…

        Sorunun temelinde de Mart 2011’deki depremin yarattığı tsunamiden etkilenen Fukuşima Dai-içi Nükleer Santrali var…

        Nükleer santralin soğutulması için kullanılan ve 12 yıldır biriktirilen atık su, depolanamaz boyutlara ulaşınca Japon hükümeti aratılarak Pasifik Okyanusuna salmaya karar verdi.

        Bırakılacak su miktarı toplamda 1,34 milyon metrik ton…

        Bunun ilk aşamada üç olimpik havuza sığacak kadar boyutta olan 7 bin 800 metreküpü 17 gün içinde salınacak…

        OTUZ YIL OKYANUSA AKACAK

        Geriye kalan suyun salımı da yaklaşık 30 yılda tamamlanacak…

        Aslında Japon hükümeti bu kararı iki yıl kadar önce aldı…

        Gelebilecek tepkileri gözeterek Uluslararası Atom

        Enerji Ajansı’nın (IAEA) gözetimi altında okyanusa salımı geçen Perşembe başlattı.

        Beklendiği gibi oldu ve başta Çin ve Güney Kore olmak üzere çevre ülkelerde kıyamet koptu…

        Son günlerde uluslararası televizyonlarda Çin, Japon ve batılı bilim insanlarının tartışmasına tanıklık ediliyor.

        All Jezeere’de Pazar akşam yayınlanan benzer programda Çin, Japon ve Norveçli bilim insanlarının tartışması, siyasi tartışma programlarından daha eğlenceliydi…

        Bir taraf salınan atık suyun içinde nükleer atık bulunduğunu ileri sürerken, diğer taraf bunun doğru olmadığını, tam tersine Çin ve Güney Kore’nin nükleer santrallerinden salınanların daha büyük tehlike içerdiğini ileri sürüyor.

        Japonya, IAEA tarafından verilen onay kapsamında, suyun okyanusa bırakıldığını, radyoaktif atık miktarının da uluslararası standartlara uygun, insan ve çevre üzerinde de “ihmal edilebilir” etkide olduğunu vurguluyor.

        Hatta IAEA tarafından içme suları için belirlenen sınırın da 50 kat altında olduğunu iddia ediyor.

        Buna karşın hidrojenin radyoaktif izotopu olan trityumun bir kısmının kaldığını Tokyo da kabul ediyor; ancak bunun endişe verici boyutta olmadığını, standartların çok altında kaldığını söylüyor.

        ZARARSIZ İSE NEDEN KENDİ TOPRAĞINA SALMIYORSUN?

        Japonya’nın, Çin ve Güney Kore’ye karşı atağı da aynı noktadan geldi…

        Resmi verilere dayanarak Çin’in 13 nükleer santralinden salınan radyoaktif su miktarının Fukuşima’dan bir yıl içinde salınması planlanan radyoaktif trityumdan 10 kat fazla olduğunu ileri sürdü.

        Güney Kore’nin Kori nükleer santralinden 2022 yılında 47,35 trilyon bekerel trityum salındığı, Fukuşima’dan salınacak olanın ise 22 trilyon bekerel olduğunu belirtip restini çekti:

        “Bizi eleştiriyorsunuz ama sizin saldığınız bizden çok daha fazla. Bizim bıraktığımız insan sağlığına olumsuz etki etmez seviyede iken, sizin saldığınız çok zararlı…”

        Çin ise kararlı duruşunu sürdürüyor.

        Nitekim Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, Japonya'yı “keyfi tutum” almakla suçladı ve “Okyanus tüm insanlığın ortak mülküdür, Japonya'nın nükleer maddeyle kirlenmiş suyu keyfi olarak boşaltacağı bir yer değildir” dedi.

        Çin devlet yetkililerinin, Japonya’yı köşeye sıkıştırmasına yol açan en önemli soru da şöyle:

        “Madem bu suyun tehlikesi yok, arıtılmış ve temiz hale gelmiş, o zaman neden kendi topraklarınıza değil de herkesin ortak malı olan okyanusa bırakıyorsunuz?”

        GÜNEY KORE’DEN GERİ ADIM

        Güney Kore hükümeti ise başlangıçtaki tutumundan kısa sürede geri adım attı.

        Hatta 1986’da Çernobil Nükleer Santrali patlaması sonrası Türkiye’de bazı siyasetçilerin tepkisine benzer görüntüler sergilendi…

        Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol ile Başbakan Han Duck-so Fukuşima atık suyunun bir tehlike yaratmadığını göstermek için öğle yemeğinde deniz mahsulleri yerken çekilmiş görüntülerini paylaştı...

        Güney Kore Başbakanlık Ofisi de deniz ürünlerinin güvenli olduğunu göstermek için bu görüntünün paylaşıldığını açıkladı…

        Seul, “su tahliyesinin uluslararası standartlara uygun olduğu kanaatine ulaştığını” duyurdu; IAEA’nın verilerine güvendiğini belirtti.

        Ancak Güney Kore’deki muhalif partiler ve çevre örgütleri aynı kanıda değil; hatta bu konuda hükümeti topa tutuyor, Seul’de gösteriler düzenleniyor.

        Buradan siyasi rant elde etme çabası sergiliyor…

        Nitekim Güney Kore Ulusal Diplomasi Akademisi Japon Çalışmaları Merkezi da muhalefetin bu tutumunu eleştirdi, gelecek yıl yapılacak parlamento seçimi için fırsatçılık yaptıklarını ileri sürdü…

        Aynı açıklamasında atık suyun zararı olmayacağını da vurguladı.

        Greenpeace de filtreleme süresinin kusurlu olduğunu, gelecekte radyoaktif madde konusunda okyanusun sorun yaşayacağı iddiasında…

        KORKU TACİRLİĞİ YAPILIYOR

        Buna karşın Norveç ve Avustralya’daki üniversiteler ve nükleer uzmanlar, iddiaların “korku tacirliği” yapmak ve “ticari çıkar sağlamak” için çıkarıldığı kanısında…

        Tartışmanın ticareti etkilediği konusunda haklılar, çünkü Çin ve Güney Kore başta olmak üzere bölge ülkeleri Japonya’nın Fukuşima’dan su boşaltıldığı bölgeye yakın 10 ilinden gelen deniz ürünleri alımını durdurdu.

        Hong Kong da deniz ürünlerinin girişine ancak denetleyerek izin vereceğini duyurdu.

        TUZ SATIŞINI DA PATLATTI

        Yaşanan nükleer gerilim ilginç bir şekilde balıkçıların ticari rekabetini tetiklerken, tuz piyasasına da sirayet etti.

        Fiyatlarını patlatırken; tuz istifleyenlerin sayısını arttırdı.

        Neden de var olan balıkları bugünden tuzlayıp salamura yaparak saklamak istemeleri.

        Bu yolu deneyenlerin farkında olmadığı ise atık su bırakımının 30 yıl sürecek olması…

        BALIK FİYATLARINI VURDU

        Gelişmelerin Güney Kore halkı ve piyasalar üzerindeki etkisi ise oldukça yüksek…

        Resmi açıklamaların endişeleri gidermeye yetmediği açık; ajanslara yansıyan haberlere göre Noryangjin Balık Pazarında son günlerde satışlar büyük oranda düştü.

        Pazarın girişine de “Deniz ürünlerimiz güvenlidir!..” pankartı asıldı…

        Balık restoranları da müşteri boşalmasıyla yüz yüze kaldı; yapılan anketlere göre G. Kore halkının %92,4’ü deniz ürünü tüketimini azaltmakta kararlı.

        Kore halkı, kara suları içindeki sularda yapılan radyoaktif ölçümlerinin DSÖ sınırının çok altında olduğuna ilişkin verilere de güvenmiyor.

        Çin’de ise halkın endişe seviyesi G. Kore’nin de üzerinde seyrediyor.

        Bu da balık satışlarına ciddi etki yapmış durumda; nitekim balık pazarlarında balığın kilo başına fiyatının geçen aya göre %35 oranında düşmesi de bunun bir yansıması…

        Batıdan, özellikle de Atlas Okyanusundan gelen balıkların fiyatlarının yükselmesi de durumun hangi noktaya vardığını göstermek için yeterli…

        Kriz birileri için sıkıntı olurken, bir diğeri için çoktan fayda sağlamış durumda…

        YENİ KRİZ MODELİ

        Fukuşima Nükleer Santrali’nden atık su salımının yarattığı tartışmaların kısa vadede bitmesi beklenmiyor.

        Japonya nükleer atık miktarının endişe edilecek boyutta olmadığını söylüyor.

        Çin ise buna karşılık “O zaman neden kendi toprağına değil de okyanusa salıyorsun?" sorusunu yöneltiyor…

        Yenidünya düzeninin, yeni kriz modeli Pasifik Okyanusunun zaten gerilimli olan bölgesinde sahne almaya devam ediyor…

        *

        Zafer Bayramı kutlu olsun.