Futbol, kağıtta görünenle sahada olanın en ayrıksı olduğu spor dallarının başında geliyor. Saracoğlu'nu dolduran binlerce kişi, sıcağa ve neme rağmen hem takımlarını izlemek, hem de 4-3'lük ilk maç sonrası rahatça turu geçebilme gösterisine tanıklık etmek için oradaydı.
7. dakikada gelen golü "ilk maça benziyor caanımmmm!" esprisiyle karşıladılar belki. 'İş sonra ritmini bulur, takım ayağa kalkar; çok da endişelenmemek lazım' dediler belki...
Deplasmandaki maçta da 20.dakikaya kadar kahır mektubu yazılmıştı. Sonrası nihaved, arada kürdilihicazkar, biraz hicaz, sonu Acemaşiran...
Burada ise kahır mektubu biraz uzun yazıldı! Çıkana kadar iyi oynamıyordu ancak Fred'in çıkışı oyun algoritmasını bozdu. Kruniç ikinci şansını da kullanamadı (ki ilk maç ilk 25 dakika sonrası oyuna uyumlanmıştı). Vakı-a rakibin Tadiç'i iyi kilitlemesinden sebep Çağlar, Osayi, Tadiç sağ hattı da çalışamıyordu.
25'te Bislimi'nin yakaladığı pozisyonda yürekler ağza geldi; Liva son anda önledi. Lugano iyi "geçiş" oynuyordu. 41'de ise bu kez Ferdi ile altıpasın biraz gerisinde biz golü bulamadık.
İkinci yarının ilk 10 dakikası da sallanarak geçti. Dzeko'nun 59'de duran topta golü bulmasıyla turun bir kulpu yeniden tutulsa da oyun mutmain etmiyordu taraftarı. Haklılar... Hem Mou hocayı, hem takımını, gelmişken de sezon başında (en azından geçen Salı günkü oyundan mamul) iyi futbolu talep ediyorlardı. 2-1'lik galibiyete rağmen ilk maçtaki "kalitenin galebe çalması efektini" görmek söz konusu değildi.
Kalan yarım saati idare etti temsilcimiz. Haaa Dzeko'nun golü gelmese bir baskı söz konusu olur muydu? Kim bilir. Gol, oyundan ziyade skorun baskısını aldı takımın üzerinden...
Çünkü Mourinho'lu yeni Fenerbahçe'de oynayan ve takımı takip eden herkes artık çok net biliyor ki... Daha doğrusu dün akşamdan sonra anladı ki BU OYUN LİLLE'e YETMEZ....