Fazla empati duygusu empatiyi öldürür mü?
Yale Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Paul Bloom, “Günlük yaşamda bilinçli akıl yürütmenin değerini savunmak istiyorum. Kalbimizden ziyade kafamızı kullanmaya çalışmamız gerektiğini savunuyorum” diyor. Empatinin, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, ahlaki muhakeme için zayıf bir rehber olduğunu savunuyor Bloom…
“Empati duygumu ameliyatla aldırmak istiyorum” dedi arkadaşım: “Okuduğum, izlediğim, dinlediğim her olaya sanki ben yaşamışım gibi, sanki benim yakınlarımın başına gelmiş gibi üzülmekten bıktım usandım! Twitter (X) hesabımı kapatalı 2 hafta oldu. Instagram’a haftada bir belki iki kez bakıyorum o da yine beni perişan edecek bir haberle, fotoğrafla karşılaşacağımdan korka korka…”
Mutluluğa değil daha çok mutsuzluğa empati yaptığımızdan mı yoksa ortalıkta empati yapılacak mutluluk kalmadığından mı bilmiyorum ama çevremdeki birçok insan aynı durumda. Güzel bir akşam yemeğinin orta yerinde telefon ekranına düşen bir haberle ortamı tadı tuzu kalmıyor. Sahilde yürüyüş yaparken, bir kitap okurken, müzik dinlerken, güzel bir tiyatro oyunundan çıktığında, aylak aylak gezip vitrinlere bakarken bir fotoğrafla, bir haberle dipsiz bir mutsuzluk kuyusuna yuvarlanıveriyoruz. Bizimle hiç alakası olmayan meseleler yüzünden her akşam üstü, bıkmadan usanmadan, ‘gruba karşı demlenir gibi yudum yudum’ kederleniyoruz. Üstelik oldukça uzun bir süredir bu böyle! Gördüğümüz, duyduğumuz ‘acılar-haksızlıklar-kötülükler’ karşısında kafamızı değil kalbimizi dinliyoruz.
“EMPATİ BENİ MUTSUZ BİR İNSAN YAPTI!
Prof. Bloom, empatinin yararlarını sıralarken sanattan örnek veriyor: “Bir filmi izlerken ya da bir kitap okurken karakterle empati kurmak o eserden daha çok zevk almamızı sağlar." Empatinin, karşınızdaki kişiye karşı sizi daha nazik, daha iyi birisi yaptığını anlatıyor. Ancak “Empati kötü bir ahlaki rehberdir” diyor: “Aptalca yargılara zemin hazırlar. Genellikle kayıtsızlığa ve zulme yol açar. Dünyayı daha kötü hale getirir!”
Empati duygusunun kalbine yüklediği ağırlığın altında ezilen “Dünya neden daha iyi bir yer olmuyor” diye dertlenmekten ‘empati duygusu’nu ameliyatla aldırmaktan bahseden arkadaşım Paul Bloom’un haklı olduğunu söylüyor: “Empati beni mutsuz bir insan yaptı...”
Basit hayatlarımız olsa, tek bir kişiyle ya da tek bir olayla empati kursaydık bu duyguya övgüler düzebileceğimizi belirten Bloom, “Ama dünya, hayat basit değil. Ve empatinin problemi sayısal olması, tek bir kişiyi birçok kişiden üstün tutmasıdır” diyor. Ve bu iddiasını şu örnekle açıklıyor: “Bir çalışmada psikologlar bazı deneklere bir çocuğun hayatını kurtaracak bir ilacın geliştirilmesine yardımcı olmak için ne kadar para vereceklerini, diğerlerine ise sekiz çocuğu kurtarmak için ne kadar para vereceklerini sormuşlar. İnsanlar her iki durumda da hemen hemen aynı parayı vermiş. Ancak üçüncü bir grup deneğe bahsedilen çocuğun adı söylenip fotoğrafı gösterilmiş. İnsanların yaptığı bağışların miktarı kat be kat artmış. Bu ‘Tanımlanabilir kurban etkisi’ adı verilen şeydir. Hikayelerini bildiğimiz kurbanlara empati duyma olasılığımız daha yüksektir.”
ÖNÜMÜZ ARKAMIZ SAĞIMIZ SOLUMUZ ‘EMPATİ TUZAĞI’ DOLU
Prof. Paul Bloom, insanlara empati duymaktansa şefkat duymanın daha önemli olduğunu vurguluyor: “Eğer sana karşı empatim varsa, eğer sen acı çekiyorsan bu benim için de acı verici olacaktır. Çok yorucu bir duygu bu. Ve bir süre sonra senden uzaklaşmama ve yardım etmekten kaçınmama yol açacak. Ama sana karşı şefkat hissedersem, bu beni canlandırır, kendimi kötü hissetmem ve senin hayatını daha iyi hale getirmeye çalışırım.”
Her Allah’ın günü, 24 saat durmaksızın, dünyanın dört bir yanından bilgi bombardımanına tutulduğumuz bir çağdayız... Önümüz arkamız sağımız solumuz empati tuzaklarıyla dolu! Tıpkı arkadaşım gibi birçok kişinin empati yorgunu olduğunu düşünüyorum. Ve bu yorgunluk bizi –Prof. Bloom’un dediği gibi- empati duygusunda uzaklaştırıyor mu acaba? Gördüğümüz, duyduğumuz haksızlıklara, acılara, hukuksuzluklara karşı sosyal medyada ‘isyanımızı -üzüntümüzü’ (empatimizi) belirtip arkamızı dönüyoruz. Sorarlarsa ‘empati duygumuzu ameliyatla aldırmak’ isteyecek kadar ‘hassas ruhlara’ sahibiz. Peki gerçekten öyle miyiz?
KENDİME EMPATİ DUYMAKTAN YORULDUM!
Sanırım Hallacı Mansur söylemiş, “Cehennem acı çektiğiniz değil acı çektiğinizi kimsenin duymadığı yerdir!” Sadece empati duymamız, empati duyduğumuz kişiyi kendi cehenneminden kurtarmaya yetiyor mu? Acısını ortadan kaldırıyor mu? Yoksa kendimizi mi kandırıyoruz?
Sanırım Paul Bloom’un, empati ile şefkat arasında şefkatten yana olması daha doğru…
Palu Auster, “Bir insanın yüzüne yeterince baktığınızda bir süre sonra kendi yüzününüz görürsünüz” diyordu. Kendime empati duymaktan yoruldum… Yüzümü görmek istemiyorum!
- Durup anlamaya vaktimiz olmayan inceliklerin filmi: "Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri"6 gün önce
- Konserlerde çakmak aleviyle şarkıya eşlik etmek ne zaman gelenek oldu?5 gün önce
- Günde 3 saatimizi nereye harcıyoruz?1 hafta önce
- En iyi arkadaşım yapay zeka!1 hafta önce
- 'Kayıp Zamanın İzinde' kahkahalarla dolaşmak2 hafta önce
- Dedikodu o kadar kötü bir şey değilmiş!2 hafta önce
- Jackpot'taki sahne Lübnan'da yaşandı2 hafta önce
- Öfke patlaması!3 hafta önce
- Gıdıklanınca gülmez miyiz?1 ay önce
- Sucuklu, kuru fasulyeli, yengeçli, sarımsaklı dondurma olur mu?1 ay önce