Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Şiddet; Türk Dil Kurumu'na göre “Karşıt görüşte olanlara kaba kuvvet kullanma, duygu veya davranışta aşırılık” olarak tanımlanmaktadır.

        Ve artık sadece bir kelime değil ne yazık ki!!! Gözümüzün önünde, burnumuzun dibinde, neredeyse her gün karşımıza çıkan bir gerçeklik. Sosyal medyada, sokakta, evde, toplu taşımada. Ünlü ya da ünsüz. Genç ya da yaşlı. Kadın ya da erkek. Fark etmiyor. Ve ne yazık ki failler de, cezalar da hep aynı döngünün içinde dönüp duruyor.

        Daha çok yeni Danla Bilic'in eski sevgilisi Berk Çetin hakkında söyledikleri kan dondurur cinsten. Kadına şiddetten dolayı tutuklanmıştı hatırlarsanız şimdi kendisi serbest kalmış. Serbest kalınca ilk işi tehdit savurmak olmuş ve Danla Bilic'in dayısına “Kızınızın ölüm haberini 3-4 güne alırsınız" demiş. Bu laf şaka değil, tehdit değil, resmen cinayet öncesi bir ihbar mektubu gibi ve bunu da Danla açıklıyor.

        Bu açıklama sonrası da ne yazık ki, ortada tutuklama yok, caydırıcı bir ceza yok. Ve bu tehdidi savuran kişi de, şu an dışarıda.

        Bakın kim olduğu fark etmez, Danla ya da bir başkası… Şiddet potansiyeli olan biri dışarıda dolaşıyorsa, herkes tehlikede demektir. Çünkü bir kez yapan bir daha yapar. Bu bir öfke kontrolü değil, karakter meselesi.

        Ve ne yazık ki, bir başka örnek de ünlü olmayan, hiç tanınmayan, sıradan vatandaşlar. Daha çok yeni Marmaray’da iki çocuğunun önünde yumruk yiyen bir babayı izledik. Burnu kırıldı ama asıl kırılan onuruydu.

        Düşünebiliyor musunuz, çocuklarının gözünün önünde aşağılanmak ne demek? Saldırgan tutuklandı tutuklanmasına ama ne kadar yatacak içeride. Ne kadar cezasını çekecek. Ne kadar anlayacak şiddet uygulamasının ne kadar yanlış olduğunu.

        İçeride yattığı sürece anlayacak mı?

        Ya da ne zaman çıkacak.

        Üç-beş ay sonra mı?

        Üç-beş sene sonra mı?

        Ve içeriden daha da fena şekilde mi çıkacak akıllanmış şekilde mi?

        İşte sorun tam da burada başlıyor aslında. Şiddet olayları bir istatistik gibi sıralanıyor her gün ekranlarda.

        Ama çözüm? Hep eksik, hep geç, hep yetersiz.

        Bir kez yapan bir daha yapar, bunu kabul edelim. O zaman neden bu döngüyü kırmıyoruz? Cezaevinde birkaç yıl yatıp çıkması çözüm değil artık gelinen noktada. Çünkü insanlarımız ne yazık ki, şiddete meyilli hale geldi.

        Psikolojik tedavi zorunluluğu şart.

        Sosyal sorumluluk çalışmaları şart.

        Şiddet mağdurlarına yardım eden programlara dahil olmaları şart. Yani sadece kapatmak değil, dönüşüm başlatmak gerekiyor. Çünkü bu insanlar, rehabilite edilmeden toplumun ortasına salınıyor ve döngü her defasında daha da şiddetlenerek tekrarlanıyor.

        ***

        Sahnedeki şiddet

        Şanlıurfa’da mesela, son günlerde sahneye çıkan ünlü isimlerin yaşadıkları eğlence falan değil, resmen şiddet!

        Murat Dalkılıç sahneye çıkıyor ve şarkılarını söylüyor. Kendisini dinlemeye gelen yüzlerce insanı eğlendirmek istiyor. Ama karşılığında ne alıyor? Su şişesi!

        Yağmur gibi yağıyor sahneye, üstelik sadece ona değil, ön sıradaki dinleyicilerin kafasına da geliyor.

        Haliyle Murat isyan ediyor haklı olarak: “Gerçekten giderim!” diyor. Çünkü öyle böyle değil. Durmuyor su şişeleri. Ve üç beş densiz yüzünden yüzlerce insanın eğlenmesi belki de orada bitecek.

        Ama kime ne anlatıyorsun! Ne yazık ki, konser boyunca densizlik devam ediyor.

        Ertesi gün bu kez Derya Uluğ aynı sahnede ve şarkısını söylerken üzerine bir cisim fırlatılıyor. Ve Derya, refleksle son anda kurtuluyor, kıl payı. Ama nasıl profesyonel, nasıl dik duruşlu! Hiç bozuntuya vermiyor ve şarkıya devam ediyor.

        O anı izleyenler Derya’nın soğukkanlılığına hayran ama ben başka bir şeye takılıyorum ne yazık ki, şiddete. Bu resmen şiddet.

        Evet, fiziksel temas kurmadan, yumruk atmadan da şiddet olur. Ve son yıllarda sahneye atılan şişeler ne yazık ki, şiddettir.

        O sanatçının emeğine, sahnedeki varlığına, insani bütünlüğüne yapılan bir saldırıdır bu! Orada o sahne için yüzlerce insana yapılan bir saygısızlıktır.

        Şiddetin şekli değişmiş olabilir ama özü aynı ne yazık ki, zarar vermek.

        Şiddet sadece yumruk değil, sadece tokat değil.

        Sözle olur, hareketle olur, bazen de bir şişeyle olur.

        Sanatçıya saygı, sahneye saygı, emeğe saygı demektir.

        Bunları öğrenmeden festival, konser, eğlence alanına gitmeyin rica ediyorum. Gerçekten bu görüntüler ne bize, ne memleketimize, ne de bizim insanımıza yakışmıyor.