Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Ah be Metin ah...

Üst üste ne tuhaf iki Pazartesi yaşıyorum... Geçen hafta bugün babamı kaybettim, bugün de en sevdiğim arkadaşım Metin Arolat'ı toprağa veriyoruz. Hele ki, "Metin Aralot'ın Pazar günü Teşvikiye Cami'ndeki namazında, babanın adına lokma dağıtılacak" dense "Ne tuhaf bi hayal gücün var" diye kızardım.

Ne yalan ve ne kötüsün dünya. Ne gaddar ve acımasızsın yalan dünya!!! Tıpkı Metin'in yıllar önce bir röportajında söylediği gibi; bu dünya hassas kalpler için çok zor çok.

Bir haftadır televizyonu ilk kez Metin Arolat'ın en son yaptığı röportajı izlemek için açtım.

Armağan Çağlayan'a iki gün önce konuşan Metin Aralot'ı izlerken; kah ağladım, kah güldüm, kah hüzünlendim, kah "Ah Metin ah" diye kızdım... Karma karışık duygularla bugün de İzmir'de sonsuz yolculuğuna uğurlanacak.

Metin, 52 yaşında iyi mi iyi, kendi gibi, güler yüzlü, güvenilir, işinde çok ama çok başarılı, etrafına güzellikler sunan, mütevazı, asla egosu olmayan, harika bir insandı ve gitti işte gitti.

Armağan Çağlayan'ın programında "Dünyayı gezmek istiyorum" diyor. Armağan'da "Sen gezemezsin tembelsin" diyor. Evet Metin gerçekten üşenirdi. Ve hiç sosyal biri değildi. Bir program yaparsın iptal ederdi. Bir davet edersin gelmezdi. Ama biz en son görüşecektik. Başaracaktık görüşmeyi ama olmadı. Gitti Metin, daha fazla dayanamadı yüklerine, hüzünlerine.

Kendisinin de söylediği gibi mutlu gözüken hüzünlü biriydi Metin. Abisinin kaybını öğrendiğinde bir daha eskisi gibi olamayacağı bir evreye geçtiğini anlattı her zaman. Ki bunu hiç saklamadı zaten. En son da Armağan Çağlayan'ın programında yine bahsetti. Sonra babası ve ardından da annesini kaybetti. Nasıl büyük bir acı!

Bakın bir hafta önce babasını kaybedip acısı çok taze olan biri olarak şunu söyleyebilirim ki, bu değişik bi acı! Bazı insanlar da acısını çok daha uzun ve farklı yaşayabiliyor. Her türlü şeyi yapabilir duruma getiriyor sizi bu acı.

Metin de acısını çok ama çooook uzun yaşayan insanlardandı. Çünkü abisi, babası ve annesini kaybediyor kısa süreler içinde. Düşünemiyorum gerçekten asla düşünemiyorum. Ve haliyle daha da fazla dayanamadı ailesiz kalmaya. Gitti babacığının, anacağının, abisinin yanına. Hem de en sevdiği yerde; sahnede veda etti acımasız dünyaya.

Neşeli şarkılar söylüyor, renkli klipler, reklamlar çekiyordu ama onun içinde hep ciddi bir hüzün vardı. En hüzünlü şekilde de çekip gitti. Çok iyi bir insandı çok. Kelimeler az kalır diyeceğinizden.

Herkesten de gizleyerek, gizlenerek, yalnız kalarak. Belki günlerce evden çıkmayarak. Hatta kendisi de; "Hiçbir şeye katılmam. Benim yüzümden; 'En İyi Yönetmen Ödülü'nü alan arkadaşlar var. Ben gitmediğim için. Giyiniyorum, ediyorum ve sonra 'Ay ben hiç gidemeyeceğim' deyip koltuğa atıyorum kendimi" diye anlatıyor.

Dinlerken; "İyi ki o koltuğa atmışsın kendini Metin. İyi ki çıkmamışsın. İyi ki ne istiyorsan onu yapmışsın. İnsan bu hayatta kendini gerçekten zorlamamalı" diyorum ama keşke Metin biraz zorlasaydı. Keşke biraz daha kendini gösterse, daha aktif olsa, dostlarıyla vakit geçirse ve o saçma yalnızlığın içine sokmasaydı kendini. Belki daha kolay atlatırdı bu durumu, bu hüznü, bu yalnızlığı, bu depresyonu.

Hatta gidip keşke o ödülleri de alsaydı biz de deliler gibi alkışlasaydık Metin'i.

Ama istememiş işte. O an hazırlanmış, giyinmiş ve gitmek istememiş. Bu kadar işte. Hayat bu kadar. En azından istemediği şeyi yapmamış ve o an belki de bundan dolayı mutlu olmuş. Ne diyeceksin. Ah Metin ah. İçimizi yaktın. Hele benim. Daha içimin yangını sönmemişken mahvettin beni, mahvettin.

***

Şah şöhret gerçekten sevmezdi

Metin Aralot'ı 90'larda tanıdım.

Ah 90'lar... Yaşamış ve içinde olmaktan mutluluk duyduğum 90'lar meğer ne önemli, ne kıymetli yıllarmış. Şimdilerin anlayamayacağı... En özel, en başarılı, en yaratıcı, en kaliteli kendi alanında insanların sesini duyurabildiği özel yıllar.. İşte Metin de o yılların en önemli izlerinden. Bir an bile çizgisini bozmadı, kendi gibi olmaktan vazgeçmedi. Metin, "Şan, şöhret sevmem. Tanınmak sevdiğim bir duygu değil. Şarkı söylemeyi seviyorum sadece. Magazinde göremezsiniz beni" demesi de kişiliğindendir. Gerçekten sevmez, şan, şöhret duygusu Metin'i rahatsız ederdi. Özel biriydi çoook özel.

***

Keşke o şarkıyı yapsaydın Metin

Metin Aralot, Armağan Çağlayan'ın programında yeni bir şarkı yapacağını ve bir türlü çıkartamadığından bahsederken "Tembellik dediğin orada devreye giriyor. Hala bir aranjöre gideceğim bir şarkım var onu yapacağım. Hala yapamadım" diye anlatıyordu.

Keşke Metin keşke çıkartsaydın o şarkıyı da, bize en son armağanın olsaydı. Ah Metin ah. İçimizi yaktın Metin. Hem de çok fena yaktın.

***

Bıktık bu iyi görünme takıntılarından

Metin Arolat son yıllarda biraz kilo almış ve haliyle tam da o hüzün, tam da o depresyonla hızlı kilo vermek için ölüm diyetlerine başvurmuş söylenene göre.

Biliyor musunuz; bu sektörün en büyük yarası depresyonla gelen kilolar. Ve bu kiloyu bir an önce verme çabasıyla gelen ölüm diyetleri. Bunu çok kişi yapıyor, hem de çok kişi. Saçma sapan iğneler, saçma sapan ilaçlar, çaylar. Neler dönüyor ortalarda. Yeter Allah aşkına yeter. Bırakın nasıl gözüktüğünüz kimin umurunda.

***

Hayat bir gün o da bugün

-Yapmak istediğinizi yapın ertelemeyin.

-Konuşmak istediğinizi konuşun ertelemeyin.

-Söylemek istediğinizi söyleyin ertelemeyin.

-Görmek istediğinizi görün ertelemeyin.

-Sevdiğinizi sevdiğinize söyleyin ertelemeyin.

-Sarılmak istiyorsanız sarılın ertelemeyin.

Çünkü yarın değil bir saniye sonra ne olacağı belli değil. Sakın ertelemeyin sakın.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar