Genelde diz çökerek veya bağdaş kurarak önüne oturulup üzerinde kitap okunan açılır kapanır yahut üzerinde yazı da yazılabilen düz tablalı, sabit ayaklı (ders rahlesi) şekillerde yapılan küçük bir kürsü, masa türüdür. Daha çok Kur’an’ı yerden yüksek tutarak gereken saygıyı göstermek ve başlangıçta çok ağır olan mushafları rahat okuyabilmek ihtiyacından doğmuştur. Rahle isminin binek hayvanlarının semer/eyeri için Arapça’da kullanılan rahl/rahal kelimesinden geldiği sanılmaktadır. Arapça kaynaklarda açılır kapanır rahlelere genellikle kürsî, kürsiyyü’l-mushaf, üzeri düz ders rahlelerine ise mindade (المنضدة) veya minassa (المنصّة) denildiği görülmektedir.
Rahleye dair en eski rivayet Ömer b. Abdülazîz’le (ö. 101/720) ilgilidir. Halife, mevlâsı Müzâhim’e bir rahl (veya “ricl”, İbn Sa‘d, V, 366; krş. İbn Asâkir, XLV, 219) satın almasını söylemiş, onun bu siparişi beytülmâle ait bir tahtadan bizzat yapması üzerine de fiyatını tesbit ettirip değer biçilen yarım dinar yerine hazineye 2 dinar ödenmesini istemiştir (a.g.e., a.y.). Batı’da 800-810 yıllarına tarihlenen bir resimde Saint Matthieu’nun (Matta) sandalyede otururken önündeki tek ayaklı, eğik tablalı rahle benzeri yüksek bir sehpada İncil’ini yazarken tasvir edildiği görülmektedir (Janson, I, 295, lv. 386).
Rahle denilince ilk akla gelen, tek parça kalın bir tahtadan dişli-geçme olarak yapılmış iki kanatlı, açılır kapanır (X şeklinde) tiplerdir. Bunlar abanoz, pelesenek, meşe, şimşir, ceviz, karaağaç ve kiraz gibi dayanıklı sert ağaçlardan, 4-4,5 cm. kalınlığında bir tahtanın menteşe vazifesi gören geçme dişlerin oyulacağı yere kadar (genellikle 1/3) ortadan ikiye biçilmesi ve dişlerin oyularak kanatların belli bir açıdan fazla açılmayacak derecede (yaklaşık 110°) çapraz duracak şekilde tesbit edilmesi suretiyle meydana getirilir. Safedî, “kürsiyyü’n-nesh” dediği rahlelerin kanatlarının birbirine geçen dişlerinden bahsederken onları, İskenderiyeli şair Ebû Mansûr Zâfir b. Kāsım el-Haddâd’ın ayrılık zamanı sevgililerin parmak parmağa kenetlenmiş ellerine benzetir (el-Vâfî, XVI, 526-527). Ayak kısmının olduğu gibi bırakılıp çeşitli tekniklerle süslendiği veya mihrap yahut kemer şeklinde oyularak ağır ağaçlardan yapılan rahlenin hafifletildiği görülmektedir.
Tasvirî sanatlarda XIII. yüzyıl Bağdat okulundan itibaren ortaya çıkan (Janson, I, 277) açılır kapanır tip rahlelerin bugüne gelen en eski örnekleri yine XIII. yüzyıla aittir ve Anadolu Selçuklu yapısıdır. Bunlardan İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde muhafaza edilen (Envanter nr. 247), 66 × 29 cm. boyutlarında ceviz bir rahlenin üst tezyinat panolarının bordüründeki derin oyma sülüs kitâbede Ebü’l-Feth Keykâvus b. Keyhusrev Burhân adı geçmektedir (I veya II. Keykâvus olduğu konusu tartışmalıdır). Ortalardaki kareler içinde birbirini tamamlayan dua cümleleri yer alır. Mihrap oymalı ayak panolarında üst üste yerleştirilmiş palmet motiflerinin iki yanına eğri kesim ve yuvarlak derin oyma tekniğiyle işlenen düğmeli rûmîler yerleştirilmiştir (Çulpan, lv. 1, rs. 1, A-B). Selçuklu Veziri Sâhib Ata tarafından 678’de (1279) Mevlânâ Dergâhı’na vakfedildiği anlaşılan ve halen Konya Mevlânâ Müzesi’nde bulunan rahlenin (Envanter nr. 332) mihrap şeklindeki oyuğu kısmen kafes işi ve eğri kesim düğmeli rûmî, palmet ve kıvrık dal motifleriyle süslenmiştir. Alt panoların üst kısmında bir kitâbe şeridi yer alır. Bu rahlenin en önemli özelliği üst panonun iç kısmına lakeyle yapılan, ortada çift başlı kartal ve kenarlarda aslan motiflerinin oluşturduğu hükümdarlık arması görünümündeki süslemedir (Çulpan, lv. 2, rs. 2, 2A; Riefstahl, s. 361-373).
Osmanlı döneminde rahleler oyma ve kafes işi (ajur) teknikleri yanında sedef, fildişi, mors dişi, bağa, kemik, kıymetli maden veya farklı renkte ahşap gibi malzemelerle yapılan kakma ve mozaik şeklinde sedef ve bağa kaplamalarla da süslenmiştir. Kafes işi tekniği uygulanmış açılır kapanır bir örnek XVII. yüzyıl başlarına ait olup İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ndedir (Envanter nr. 104). Ayaklarının arası geniş bir dikdörtgen şeklinde tamamen oyulan rahle, zencirek motifli bordürlerin içinde on iki köşeli yıldızların merkez oluşturduğu kafes işi geometrik süslemelerle bezenmiştir (Çulpan, lv. 23, rs. 17). Osmanlı açılır kapanır rahleleri içinde kaplama tekniğinde geometrik motiflerle süslenmiş rahleler daha çok XVIII. yüzyıl ve sonrasına aittir. Bunlardan Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde yer alan örnek (Envanter nr. 78) ince bir sedef ve bağa işçiliğine sahiptir (a.g.e., lv. 27). Tanzimat sonrasındaki Batı tarzı tezyinat rahlelerde de görülür. Topkapı Sarayı Müzesi Şehzadeler Dairesi’nde mevcut (Envanter nr. 8/496), XIX. yüzyıla ait dört ayaklı ders rahlesi şeklinde olan fakat üzerinde, yazı yazmaya imkân vermeyen açılmış kitap görünümünde sabit bir kitap koyma yeri bulunan bir rahlenin üst yüzü kadife kaplıdır. Bu kadife kaplama, sırmayla işlenen dal ve çiçekler ortasında karşılıklı Abdülmecid tuğralarıyla tezyin edilmiştir (a.g.e., lv. 34, rs. 37). Osmanlı rahlelerinin şeklen buna benzeyen, ancak üzerindeki kitap koyma yerinin açılır kapanır biçimde ortadan menteşeli olması sebebiyle altlarındaki dayanakların katlanarak kanatların özel yuvalarına yatırıldığı, böylece üst yüzeyin yazı yazmaya elverişli hale getirildiği bir de karma tipi bulunmaktadır (a.g.e., lv. 28, rs. 27, lv. 57, rs. 73).
Mısır’da görülen bir rahle tipi de vâiz kürsüsü ile birlikte onun bir bölümü olarak yapılanlardır. Bu tiplerde normal bir vâiz kürsüsünün bir yanı vâizin vaaz verirken kitabını koyacağı, battal boy ağır mushafların da konulabileceği büyüklükte “V” şeklinde yapılmış ve bu rahleli kürsüler yapıldıkları asrın üslûbuna uygun biçimde tezyin edilmiştir (a.g.e., lv. 59-60, rs. 77-80; Hasan Abdülvehhâb, I, 227, 228; II, 110, lv. 165).
Semerkant’ta eskiden Bîbî Hanım Camii’nin içinde iken binanın bir kısmının yıkılmasıyla dışında kalan taştan yapılmış büyük ve sabit rahle çok ilgi çekici bir mimari eser niteliğindedir (Lentz – Lowry, s. 87, figür 26). Parke taş döşeli yüksekçe bir platformun ortasında dokuz kare prizma mermer ayağa oturtulmuş, 2,30 × 2 m. boyutlarındaki mermer bir tabla üzerine yatık vaziyette karşılıklı yerleştirilen iki mermer dik üçgen prizmanın kitap koyma yerini teşkil ettiği rahle bilinen en büyük rahledir. Tablanın kenarları fazla derin olmayan mukarnaslarla, kitap koyma yerinin dik yüzleri kitap cilt kapağı görünümünde süslemelerle ve kenarları yazı kuşaklarıyla kaplanmıştır. Üzerine konulan mushafın ancak ayakta okunmasına imkân veren rahle, yazılardan anlaşıldığına göre Timurlu Hükümdarı Uluğ Bey (1447-1449) tarafından o yıllarda yazılmış çok büyük bir mushafı tâzim için özel olarak yaptırılmıştır (a.g.e., s. 84).
KAYNAK