Eski bir yüzyılda gibi: Kudüs
Üç dinin kutsal şehri...
İlk kez bir tepenin yamacında yüz yüze geliyorum Kudüs’le. Puslu bir hava var. Gökyüzü gri. Gözüm kaçınılmaz olarak Mescidi Aksa’nın görkemli kubbesine takılıyor önce. Eski şehrin etrafına yerleşmiş iç içe binalara takılıyorum sonra.
Costa Gavras’ın Amen filminden Armand Amar’ın müziğini oturtuyorum panoramik Kudüs kadrajıma... Hemen şehrin içine girip kaybolmak istiyorum dar sokaklarında. 3 semavi din için de kutsal sayılan kentteyim! İsrail’in şehri Kudüs’te sanki geçmiş yüzyıllardan birindeyim; fotoğraf makinem, kıyafetlerim ve daha pek çok ayrıntı bu zamana ait olmadığımı yüzüme vuruyor. Genişçe bir caddeden daracık sokaklara giriyorum. Mel Gibson’ın Tutku: Hz. İsa’nın Çilesi filminden hafızama kazınan yolda ilerliyorum. Hz. İsa’nın kırbaçlandığı alandan çarmıha gerildiği Golgotha Tepesi’ne kadar olan yolu adımlıyorum. Nikos Kazancakis’in Günaha Son Çağrı romanından Martin Scorsese’in aynı adla sinemaya uyarladığı filmin müziğini dinliyorum bu kez; Peter Gabriel’den Passion’ı...
MESCİD-İ AKSA GÖZ ALICI
Ve ünlü Ağlama Duvarı’nın önündeyim. Daha önce pek çok fotoğrafını görmüş olsam da, duvarın önünde durmak çok farklı. Yine Armand Amar var müzikçalarımda; La Traversée albümü. Yavaşça uzaklaşıyorum oradan, ara ara ardıma bakarak... İslam âleminin en önemli mekânlarından Mescid-i Aksa’ya gidiyorum şimdi. Önce, İsrail polisinin bulunduğu güvenlik noktasından geçiyorum. Nüfus kâğıdımda “İslam” yazdığı için kolayca bırakılıyorum Müslümanların tarafına. Sonraki güvenlik noktasında ise Müslüman Araplar var; kimlik kontrolü tekrarlanıyor.
Mescid-i Aksa’nın o müthiş güzelliğinin önünde arsız bir fotoğrafçı oluyorum, sürekli deklanşöre basıyorum. Müziği değiştirme vakti! Burhan Öçal ve Pete Namlook’un harika çalışması Sultan Osman eşlik ediyor bu kez bana. Mescid-i Aksa’nın içi de dışı kadar göz alıcı. Hemen herkes nereli olduğumu soruyor, sohbet ediyoruz. Daha önce birçok camide insanların yüzünde gördüğüm huzurdan farklı bir şey var onların ifadelerinde; huzura acı, hüzün, biraz da korku karışmış sanki. Kudüs’ün de paylaştığı o çileli tarihin yankıları devam ediyor. Bitmeyen kutsal kent kavgasının tam ortasında dingin, vakur ve bilgece izliyor dünyayı Kudüs. I. Dünya Savaşı’nda ailesini kaybeden ünlü Polonyalı besteci Gorecki’nin Hüzünlü Şarkılar Senfonisi ile veda ediyorum şehire...
3 semavi dinin kutsal şehri
Acıların sembolü
Modern Kudüs