Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Zamanda yolculuğa çıksanız, nereye ve hangi zamana gitmek isterdiniz? İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden birine, MÖ 9600 yılının Anadolu’suna yolculuk etmek ister miydiniz? Göbeklitepe'deki az sayıda değerli kalıntı, bizlere, insanlığın ilk dönemlerini anlatan bir hikaye sunması bakımından eşsiz.

Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş
-

İnsanlık tarihinin en büyük devrimlerinden biri, bitkilerin nasıl yetiştirileceğini öğrenmek ve hayvanları evcilleştirmekti. Bu hem tarım devriminin önünü açtı hem de teknolojiyi, kültürü ve beslenme şeklimizi kökünden değiştirdi. İnsanlığın gelişimindeki bu önemli dönüm noktasının somut fiziksel izlerine Göbeklitepe'de rastlıyoruz. İlk evi, ilk şehri düşünen kimdi, insanları toplu halde yerleşik hayata geçiren neydi ya da kimin fikriydi? Bu soruları tam olarak cevaplayamasak da insanlığın dönüm noktasının ilk fiziksel izleriyle Şanlıurfa’da karşılaşıyoruz.

Göbeklitepe’nin keşfi

1994’te, Profesör Klaus Schmidt, İstanbul’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü için Şanlıurfa’da bir dizi kazıyı yönetiyordu. Şehrin 15 km kuzeydoğusunda yürüyüşe çıktı, devam eden Neolitik kazılar için alanları keşfediyordu. 1960’lardaki kayıtlara göre bölgede Göbeklitepe adı verilen yerde bir höyük üzerinde kalıntılar bulunmuştu, Schmidt o kalıntıların peşindeydi. Ve sonunda buldu; kesinlikle insan yapımıydı. Kazılarda Neolitik döneme ait, boyları 3 ila 6 metre, ağırlıkları da 40 ila 60 ton olan, yabani hayvan figürlü "T" biçimli dikili taşlar bulundu.

Fotoğraf: Ahmet Aslan
-

Tepede koyunlar ve keçiler otluyordu, aşağıda beton sulama kanallarının çevrelediği tarlalar vardı. Hepsinin ortasında hiç bozulmadan kalan bir yapı bulunuyordu. Schmidt, bu bölgenin yabani kuşlar ve vahşi hayvanların zengin eski bir savan olduğunu biliyordu.

Fotoğraf: Halil Bereket
-

Arazi sahibi Mahmut Yıldız, Schmidt’i tepede bulunan bir ağaca götürdü. Ağaçta kurdeleler bağlanmıştı ve yerel halk kutsal bir yer olduğuna inanıyordu. Schmidt, tepede, bir metre uzunluğunda ve üçte biri genişliğinde büyük kayalar gördü. İnceleme yapıldı ve bu kayaların insan yapımı olduğu anlaşıldı.

“Hayatımın geri kalanını meşgul edecekti”

Klaus Schmidt, o gün, hayatının geri kalanını meşgul edecek olan işi bulduğunu anlamıştı. Bulduğu kalıntılar, tüm zamanların en büyük Taş Devri keşfiydi.

Büyük monolitler ortaya çıkarıldı, 5 metre yüksekliğindeki dikili taşların tepelerinde belli belirsiz insan şekilleri ve hayvan figürleri oyulmuştu. Radar araştırması, çember biçiminde dizilmiş 20 dairesel yapının daha olduğunu ortaya çıkardı. Ancak henüz keşfin boyutları bilinmiyordu. Ta ki karbon tarihleme ölçümleri yapılana kadar.

Tarih kitaplarının yırtılıp yeniden yazılmasına neden olacak keşif

Sonuçlar Göbeklitepe’nin yaşının 10.800 ile 11.600 yıl arasında olduğunu gösteriyordu. Bu bilgi, tarih kitaplarının yırtılıp yeniden yazılmasına neden olacaktı. Çünkü bahsi geçen dönemde yaşayan avcı toplayıcı toplulukların böyle bir yapı inşa edecek ne kaynakları ne de becerileri olduğunu yazıyorlardı. Şimdi yeniden yazılmaları gerekecekti.

Göbeklitepe nedir?

Asıl sorunun yanıtını bulmak ise daha zor. Göbeklitepe nedir? Ne için yapılmıştır? Tapınak mıdır? Mabet midir? Toplantı alanı mıdır?

Tıpkı Stonehenge gibi yapılış amacı belki asla bulunamayabilir. Ancak Persepolis ve Büyük Piramitler gibi dünyanın en çok turist çeken antik harikalarından biri olacak.

Şimdilerde henüz Göbeklitepe’nin önemi ve insanlık için anlamı yeni yeni anlaşılıyor. Göbeklitepe için Kültür Bakanlığı ve Müzeler Müdürlükleri ile yerel yönetimler birlikte çalışarak her geçen gün artan ziyaretçi sayısının kalıntılara zarar vermemesi için özenle projeyi takip ediyorlar. Devam eden kazı alanları da koruma altında.

Göbeklitepe’yi kim yaptı?

Cevaplanmayı bekleyen bir diğer soru daha var: Göbeklitepe’yi kim yaptı? İlk başta dikdörtgen gibi görünen taşlar T şeklinde, tepelerinde kafa varmış gibi görünüyor. Parmakla yapılmış gibi duran paralel çentikler var. Profesör Schmidt, taşların anıtsal, efsanevi atalar ya da tanrılar simgelenerek yapıldığını düşünüyor. Taşların antropomorfik olduğunu söylüyor. Üzerlerinde oyulmuş yılanlar, domuzlar, tilkiler ve örümcekler var.

Bunlar avlanan hayvanlar değil, çünkü oymalarda av sahneleri işlenmemiş. Mağara resimlerine benzemiyor. Araştırmaların ve kazıların bitmesi belki yarım yüzyılı bulacak, belki daha fazla. Bu kazılarda ortaya çıkan insan kemikleri üzerindeki çalışmalar sürdükçe oymaların taşıdığı hikayelerin anlamları çözülebilecek.

Her geçen yıl ünü duyulan Göbeklitepe, 2011 yılında UNESCO "Dünya Miras Geçici Listesi"ne alındı, 1 Temmuz 2018'de ise Bahreyn'de düzenlenen 42'nci Dünya Miras Komitesi Toplantısı'nda Dünya Mirası Listesi'ne dahil edildi.

Tarihin sıfır noktası

Göbeklitepe'deki kalıntıların tespiti, insanların taş devrinden çıkıp uygarlık kurmaya geçişlerinin tarihini binlerce yıl daha geriye çekilerek yazılmasına neden olmuştu. 12 bin yıllık geçmişiyle "tarihin sıfır noktası" olarak nitelendirilen insanlığın en eski ibadet merkezi Göbeklitepe, Malta'da bulunan tapınaktan yaklaşık 6.500, Stonehenge'den 7000 ve Mısır Piramitlerinden ise 7500 yıl daha eskiye dayanıyor.

Göbeklitepe'deki kazı çalışmaları 1995 yılından bu yana devam ediyor, kazı çalışmalarında birçok taşınır veya taşınmaz kültür varlıklarına rastlandı. Taşınmaz kültür varlıkları yerinde sergileniyor, taşınan kültür varlıkları da Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir."

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle geçen yıl fazla kişi ağırlamayan Göbeklitepe, Kültür ve Turizm Bakanlığının sanal müze uygulamasında 1 milyon 673 bin ziyaretle Türkiye'de en fazla ilgi gören tarihi mekan oldu.

En büyük arkeolojik keşfin bulunma hikayesi: Göbeklitepe

Göbeklitepe'nin bulunduğu arazinin eski sahibi Mahmut Yıldız, 1986 yılında tarlayı sürerken buldukları 2 eseri at arabasıyla müzeye götürdüklerini, ancak dönemin arkeolog olmayan müze müdürünün 'bunlar kireç taşı' dediğini belirterek, "Biz de bulduğumuz 50 kilo ağırlığındaki 2 taşı, geri getirmeyip müze bahçesinde bıraktık. 1992 yılında buranın keşfini sağlayan merhum Alman arkeolog müzede taşı görünce bölgeye geldi ve kazı çalışmaları başlayarak burası ortaya çıkarıldı. Belki o gün eserleri müzede bırakmayıp geri getirseydik, Göbeklitepe bulunamayacaktı" dedi.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua