Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü Şiddetin yeni boyutu: Ekrandan sokağa! | Dış Haberler

        1999 yılında, kadına yönelik şiddete karşı farkındalık yaratmak ve mücadele etmek amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla hayatımıza bir gün girdi: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü.

        Ancak o günden bu yana hem Türkiye'de hem dünyanın dört bir yanında kadınlar; evde, çocuklarının gözleri önünde, sokakta, hastanede, restoranda, okulda, kısacası bulundukları her yerde şiddete maruz kalmaya ve bu şiddetin kurbanı olmaya devam ediyor.

        Anıt Sayaç'ın 25 Kasım verilerine göre, 2025'in başından bu yana Türkiye'de 411 kadın öldürüldü. Son yıllara bakıldığında bu sayı:

        • 2024'te 452,

        • 2023'te 419,

        • 2022'de 414,

        • 2021'de 434.

        Kadınlar, tanıdıkları ya da tanımadıkları erkekler tarafından öldürülmeye devam ediyor.

        REKLAM

        Bu şiddet yalnızca Türkiye'nin değil, dünyanın tamamının sorunu ve ne yazık ki azalma göstermiyor. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ile BM Kadın Birimi (UN Women) verilerine göre, 2024 yılında 50 bin kadın ve kız çocuğu eşleri veya aile üyeleri tarafından öldürüldü; bu her 10 dakikada bir kadın cinayeti demek. Yıllardır verilen küresel sözlere rağmen, seviyeler değişmiyor.

        2024 yılında 83 bin kadın ve kız çocuğu kasten öldürüldü. Bu cinayetlerin yüzde 60'ı yani 50 bini, ev içinde, partner ya da aile üyesi tarafından işlendi. Bu da günde ortalama 137 kadının hayatını kaybettiği anlamına geliyor. Buna karşılık, erkek cinayetlerinin yalnızca yüzde 11'i aile içinden geliyor.

        2025 raporu, kadın cinayetlerinin dünyanın her bölgesinde görüldüğünü ortaya koyuyor: Afrika: 100 bin kadında 3, Amerika: 1,5, Okyanusya: 1,4, Asya: 0,7, Avrupa: 0,5.

        Son yirmi yılda partner veya aile üyeleri tarafından öldürülen kadınlara dair veri bildiren ülke sayısı yavaşça arttı, 2020'de 75 ülkeyle zirve yaptı; ancak daha sonra düşerek 2023'te bu sayının yarısına geriledi.

        2024'te 50 bin kadın öldürüldü; 2023'te bu sayı 51 bin 100'dü. Görülen bu düşüş gerçek bir azalma değil, UN Women'a göre ülkelerdeki veri farklılıklarından kaynaklanıyor.

        REKLAM

        ŞİDDETİN YENİ YÜZÜ: DİJİTAL ŞİDDET

        Teknolojinin gelişmesi, beraberinde yepyeni bir şiddet biçimini hayatımıza soktu: dijital şiddet.

        Artık neredeyse bedenimizin bir parçası haline gelen telefonlar üzerinden maruz kalınan bu şiddet türü, hızla yayılıyor; buna karşı önlemler ise henüz yeterince güçlü değil.

        Bir zamanlar "bağlantı ve güçlenme" vadeden dijital dünya, bugün milyonlarca kadın ve kız çocuğu için yeni bir şiddet alanına dönüşmüş durumda. Yapay zeka, anonimlik, yetersiz yasalar ve hesap verilebilirlik eksikliği, dijital şiddetin kontrolsüz şekilde büyümesine neden oluyor. Çevrimiçi taciz, siber takip, rızaya aykırı görüntü paylaşımı internetin her noktasına yayılmış halde.

        ÜLKELERİN YÜZDE 40'INDAN AZI YASALARA SAHİP

        Dünya Bankası'na göre, ülkelerin yüzde 40'ından daha azı kadınları siber taciz veya siber takipten koruyan yasalara sahip. Bu da dünya üzerindeki kadın ve kız çocuklarının yüzde 44'ünün, yani 1,8 milyar insanın, yasal korumaya erişimi olmadığı anlamına geliyor.

        REKLAM

        Dünya genelinde her dört kadın gazeteciden biri, çevrimiçi ortamda ölüm tehdidi de içeren fiziksel şiddet tehditleri aldığını bildiriyor.

        UN Women İcra Direktörü Sima Bahous, tehlikeyi şöyle özetliyor:

        "İnternette başlayan şey internette kalmıyor. Dijital istismar gerçek hayata taşarak korku yayıyor, sesleri susturuyor ve en kötü durumda fiziksel şiddet ve kadın cinayetine yol açıyor."

        Çevrimiçi şiddet vakalarının raporlanma oranı düşük; birçok ülkede buna ilişkin yasal düzenleme dahi yok. Dünyada bazı adımlar atılmaya başlandı: Birleşik Krallık'ın Online Safety Act'i, Meksika'nın Ley Olimpia'sı, Avustralya'nın Online Safety Act'i, AB'nin Dijital Güvenlik Yasası… 2025 itibarıyla 117 ülke, dijital şiddeti ele alan adımlar attığını bildiriyor; ancak sınır aşan bu soruna karşı çabalar hala yetersiz.

        ŞİDDETİN BOYUTLARI TÜRKİYE'DEKİ HUKUKİ ÇERÇEVE

        Dijital şiddetin kapsamı her geçen gün genişlerken, uzmanlar bu şiddet türünün kadın cinayetlerine giden sürecin başlangıcı olabileceği konusunda uyarıyor. Avukat Beyza Nur Gemci Sayın, dijital şiddetin boyutlarını ve Türkiye'deki hukuki çerçeveyi Habertürk'e anlattı.

        Avukat Beyza Nur Gemci Sayın Habertürk'ün sorularını yanıtladı

        Dijital şiddet tam olarak nedir? Türkiye'de yasal bir tanımı var mı?

        Dijital şiddetin henüz mevzuatta tanımlanmış açık bir karşılığı yok. Ancak teknoloji kullanılarak bir kişiye yönelik baskı, tehdit, kontrol, taciz veya zarar verme amaçlı her türlü eylem dijital şiddet kabul ediliyor.

        Bu eylemler sosyal medya, mesajlaşma uygulamaları, çevrimiçi platformlar ve hatta oyun içi sohbetlere kadar yayılan geniş bir alanda gerçekleşebiliyor. Dijital ortamın hızlı ve kalıcı yapısı, bu şiddeti daha yıkıcı hale getiriyor.

        Kadınlar en çok hangi dijital şiddet türleriyle karşılaşıyor?

        Dijital şiddetin üç temel boyutu olduğunu söylemek mümkün:

        1. Teknolojik müdahale ile yapılan şiddet:

        Sosyal medya, e-posta veya banka hesaplarının ele geçirilmesi,

        Telefonlara casus yazılım yüklenerek hareketlerin takip edilmesi,

        Elde edilen özel bilgilere dayanarak tehdit ya da şantaj,

        Ekonomik şiddet amaçlı dijital banka hesaplarına izinsiz erişim.

        2. İçerik yoluyla uygulanan şiddet:

        Tehdit, hakaret, şantaj içeren mesajlar,

        Çevrimiçi cinsel taciz,

        Özel görüntülerin izinsiz paylaşılması veya paylaşmakla tehdit edilmesi,

        Deepfake videolar üzerinden itibar zedeleme.

        3. Dijital ısrarlı takip:

        Konum bilgisinin sürekli kontrol edilmesi,

        "Bul" gibi uygulamalar üzerinden gözetleme,

        Sosyal medya hesapları üzerinden takıntılı takip,

        Israrlı mesaj ve iletişim girişimleri.

        Bu üç başlık, özellikle kadınlar açısından hem psikolojik hem fiziksel güvenlik riski yaratıyor.

        Dijital şiddete maruz kalan biri hukuki olarak ne yapabilir?

        Dijital şiddete karşı hukuki mücadele, genellikle üç aşamada ilerler: delil tespiti, içeriğin kaldırılması ve failin cezalandırılması/tedbir alınması. Bu kapsamda öncelikle, ekran görüntüleri alınmalı, mesajlar silinmemeli. Ayrıca hukuki açıdan güvenilir ve resmi bir tespit için Türkiye Noterler Birliği'nin e-tespit sistemi üzerinden resmi içerik tespiti yapılabilir.

        İkinci adım ise içeriğin kaldırılması ve erişim engellenmesi. Dijital şiddet içeren içeriğin yayılmasının durdurulması, zararın artmasını önlemek için en hızlı adımlardan biridir.

        Kişilik hakları ihlali varsa Sulh Ceza Hâkimliği'ne başvurularak erişim engeli talep edilebilir.

        BTK'nın İhbar Merkezi de bir diğer yol.

        Deliller toplandıktan ve içerik kaldırıldıktan sonra, failin cezalandırılması ve mağdurun korunması için hukuki süreç başlatılır.

        Ceza soruşturması başlatılabilir, bu dijital şiddet birçok TCK suçunu kapsıyor:

        Tehdit, hakaret, şantaj, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin hukuka aykırı paylaşılması, bilişim sistemine izinsiz giriş.

        Şiddete maruz kalan kişinin, özellikle eylemlerin fiziki şiddete dönüşme kaygısı taşıması veya ısrarlı takibe uğraması durumunda, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında koruma talep etme hakkı da var. Gerekirse 6284 sayılı Kanun kapsamında uzaklaştırma ve koruma tedbirleri de uygulanabiliyor.

        Dijital şiddet davranışları nedeniyle kişilik hakları ihlal edilen mağdurlar tazminat davası da açabilir. Maddi ve manevi zararlar için hukuk yolları da mevcut.

        "DİJİTAL ŞİDDET İNTERNET ÜZERİNDE KALMIYOR"

        "Dijital şiddet neden bu kadar hızlı yayılıyor?" sorusuna yanıt veren Avukat Gemci Sayın, dijital ortamın kontrolsüz ve sürekli erişilebilir yapısına dikkati çekti ve "İçerikler saniyeler içinde yayılabiliyor, fail kimliğini gizleyebiliyor ve şiddet 24 saat boyunca devam edebiliyor. Bu nedenle dijital şiddet "yalnızca internet üzerinde" kalmıyor; çoğu zaman fiziksel şiddetin ve kadın cinayetlerinin ön aşaması haline geliyor." açıklamasında bulundu.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa