Canan Karatay kimdir, kaç yaşında? Canan Karatay'ın hayatı ve biyografisi
Türk medyasının en çok konuşulan, ezber bozan açıklamalarıyla gündemden düşmeyen ve beslenme konusundaki radikal çıkışlarıyla milyonlarca insanı peşinden sürükleyen Prof. Dr. Canan Karatay, sadece bir hekim değil, aynı zamanda bir halk figürüdür. "Ekmek yemeyin" uyarısıyla başladığı yolda, şekerin en tatlı zehir olduğunu savunan, zeytinyağını ve tereyağını sofraların baş tacı yapan Karatay, klasik diyet listelerini altüst eden yaklaşımıyla "Karatay Diyeti" fenomenini yaratmıştır. Kardiyoloji ve İç Hastalıkları alanındaki derin akademik geçmişine rağmen, kamuoyunda daha çok sağlıklı yaşam koçu kimliğiyle tanınan bu renkli ismin hayatı, Elazığ'dan başlayıp dünya çapında tıp merkezlerine uzanan başarılarla doludur.
Bilimsel doğrularını halkın anlayacağı dille, bazen sert bazen esprili bir üslupla anlatan Canan Hoca'nın yaşam öyküsü, tıp dünyasındaki kalıpları nasıl kırdığını da gözler önüne seriyor. Peki, Türkiye'nin en popüler profesörlerinden biri olan Canan Karatay'ın geçmişinde hangi önemli duraklar var? İşte detaylar...
Canan Karatay'ın hayat hikayesi, disiplinli bir eğitim hayatının ve bitmek bilmeyen bir merakın ürünüdür. Yıllarca kalp sağlığı üzerine çalışan, Türkiye'de ilk kez uyluk atardamarı yoluyla koroner anjiyografi yapan ekipte yer alan Karatay, edindiği tecrübeleri koruyucu hekimlik alanına aktarmayı seçmiştir. Ona göre hastalıkları tedavi etmekten daha önemli olan şey, hastalıkların oluşmasını önlemektir ve bunun yolu da mutfaktan geçer. Glisemik indeks kavramını Türk halkına öğreten, işlenmiş gıdalara savaş açan ve doğal beslenmeyi savunan Karatay, sık sık meslektaşlarıyla polemik yaşasa da inandığı doğrulardan asla taviz vermemiştir.
CANAN KARATAY KİMDİR?
Türk tıbbının en medyatik yüzlerinden biri olan Canan Karatay kimdir sorusunun cevabı, köklü bir eğitim geçmişine dayanır. Tam adıyla Mutia Canan Karatay, 2 Mart 1943 tarihinde Elazığ'da dünyaya gelmiştir. Canan Karatay nereli sorusunun cevabı olan Elazığ, onun çocukluk yıllarının geçtiği ve karakterinin şekillendiği yerdir. Babası Ömer Naimi Efendigil ve annesi Vasfiye Efendigil'dir. Eğitim hayatına oldukça parlak bir başlangıç yapan Karatay, lise eğitimini İstanbul'un en köklü okullarından biri olan Üsküdar Amerikan Lisesi'nde tamamlamıştır. Bu okulda aldığı disiplin ve yabancı dil eğitimi, onun uluslararası literatürü takip etmesinde büyük rol oynamıştır. 1967 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olarak hekimlik mesleğine ilk adımını atmıştır.
Mezuniyetinin ardından uzmanlık eğitimi için İstanbul Üniversitesi Tedavi Kliniği'ne giren Karatay, 1972 yılında İç Hastalıkları Uzmanı olmuştur. Ancak onun vizyonu Türkiye sınırlarını aşmış ve İngiliz hükümetinin bursuyla Liverpool Regional Cardiac Center'da kardiyoloji alanında uzmanlık eğitimi almıştır. 1974-1976 yılları arasında burada çalışarak batı tıbbının inceliklerini yerinde gözlemlemiş ve Kardiyoloji Uzmanı unvanını kazanmıştır. Türkiye'ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başasistan olarak görev yapmış ve bu dönemde Türkiye'de bir ilke imza atarak, femoral arter (uyluk atardamarı) yoluyla koroner anjiyografi tekniğini başarıyla uygulayan ekipte yer almıştır. Bu başarı, onun girişimci ve yenilikçi hekim kimliğinin ilk büyük kanıtıdır.
KALP VE İÇ HASTALIKLARI UZMANLIĞINDAN MEDYA FENOMENLİĞİNE
Akademik kariyerine ara vermeden devam eden Canan Karatay, 1976-1978 yılları arasında Güney Afrika'da Cape Town Üniversitesi Groote Schuur Hastanesi'nde dünyanın ilk kalp nakli ameliyatını gerçekleştiren efsanevi cerrah Christiaan Barnard'ın ekibinde çalışmıştır. Bu deneyim, onun tıbbi vizyonunu daha da genişletmiştir. 1979 yılında doçentlik unvanını kazanan Karatay, uzun yıllar çeşitli devlet hastanelerinde ve üniversitelerde görev yapmıştır. Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne misafir öğrenci olarak devam ederek olaylara farklı perspektiflerden bakma yeteneğini geliştirmiştir. Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Kadir Has Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapmış, 2006-2010 yılları arasında İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı'nda profesör olarak görev almıştır ve buradan emekli olmuştur.
Emekliliğinin ardından ise asıl büyük çıkışını yaptığı dönem başlamıştır. 2011 yılında yayımladığı "Karatay Diyeti" kitabı, Türkiye'de beslenme alışkanlıklarını kökten sarsan bir "bestseller" olmuştur. Yıllarca "kibrit kutusu kadar peynir" ve "bol tahıl" öneren diyetisyenlerin aksine, Karatay "bol tereyağı, bol zeytinyağı, kuzu eti ve ceviz" önererek ezber bozmuştur. Ekmek, şeker ve işlenmiş gıdaları "en büyük düşman" ilan etmesi, başta fırıncılar ve şeker üreticileri olmak üzere birçok kesimden tepki almasına neden olsa da halk nezdinde büyük bir güven kazanmıştır. Televizyon programlarındaki samimi, korkusuz ve doğal tavırları, onu bir internet fenomeni haline getirmiştir.
TARTIŞMALI ÇIKIŞLARI
Mesleki kariyeri kadar polemikleriyle de tanınan Canan Karatay hayatı boyunca sözünü sakınmayan bir karakter olmuştur. Gebelikte şeker yüklemesi testine karşı çıkması, vegan beslenmeyi eleştirmesi ve "kelle paça" çorbasını her derde deva olarak sunması, tıp camiasında hararetli tartışmalara yol açmıştır. Türk Tabipleri Birliği ve çeşitli uzmanlık dernekleri ile zaman zaman karşı karşıya gelmiş, hakkında meslekten men edilme talebiyle soruşturmalar açılmış olsa da o, bildiği doğrulardan şaşmamıştır. Ona göre modern tıp, ilaç endüstrisinin güdümünde hareket etmekte ve insanları iyileştirmek yerine ilaçlara bağımlı kılmaktadır. Bu tezi savunan duruşu, alternatif tıp arayışında olan kitleler tarafından büyük destek görmüştür.