Aralık ayında tüm dünyanın ortak aktivitesi: Yılbaşı ağacı süslemek! Neden yılbaşında çam ağacı süsleniyor?
Aralık ayı geldiğinde, dünyanın neresine giderseniz gidin karşınıza aynı manzara çıkıyor: Pencerelerin ardında parlayan ışıklar, altında hediyelerin biriktiği süslü ağaçlar... Oysa bu ağaçlar yalnızca "yılbaşı dekoru" değil; antik Mısır'dan Roma'ya, Alman ormanlarından Rockefeller Center'a uzanan uzun bir kültürel yolculuğun son durağı. Detaylar haberimizin devamında...
Her yıl aralık ayında bir ağaç evin ortasına dikiliyor, ışıklar, toplar ve simlerle donatılıyor, sonra da ocak ayında sokağa bırakılıyor. Günlük rutin gibi gelen bu hareketin ardında, güneş tanrısının iyileşmesini kutlayan Mısırlılardan Satürnalia sofrasındaki Romalılara, Strasbourg katedrallerinden Sovyet meydanlarına uzanan derin bir hafıza var. Kraliçe Victoria’nın “moda” hâline getirdiği Noel ağacı, bir yandan da savaşların, göçlerin ve siyasi yasakların arasından sıyrılıp hayatta kalmış bir sembol...
YEŞİLİN KIŞ ORTASINDAKİ ANLAMI
Aralık ayı geldiğinde dünyanın çok farklı coğrafyalarında ortak bir görüntü ortaya çıkıyor: Işıklarla, boncuklarla, simlerle süslenmiş yılbaşı ağaçları. Oysa bu geleneğin kökleri, ne Noel kartpostallarına ne de alışveriş merkezlerindeki dev ağaçlara dayanıyor. İlk adım, insanlığın en eski ihtiyaçlarından birine, kışın ortasında “yeniden gelecek hayatı” hatırlama arzusuna uzanıyor.
Eski Mısırlılar Ra’nın iyileşmesini hurma ve papirüsle kutluyor, Romalılar Satürnalia şenliklerinde tapınaklarını herdem yeşil dallarla süslüyordu. Kelt rahipleri Druidler, ölümsüzlüğü simgeleyen bu dalları mabetlerinin içine taşıyor, İskandinavya’da ise tanrılarla bağ kuran ökseotu saygı görüyor.
ALMANYA’DAN YÜKSELEN AĞAÇ GELENEĞİ
Bugün bildiğimiz anlamda “Noel ağacı” ise 16. yüzyılda Alman dünyasında şekilleniyor. Strasbourg ve çevresinde kiliselerin içine dikilen ağaçlar, kısa sürede evlere taşınıyor. Rivayete göre Martin Luther, karanlık bir kış gecesinde yıldızlarla dolu gökyüzünü gördükten sonra bu manzarayı evinin salonunda yeniden kurmak için dallara mumlar iliştiriyor.
Odun kıtlığında ahşap piramitler, süslenmiş ağaçların yerini alırken bile ana fikir değişmiyor: Kış ortasında, ışıkla buluşan yeşil bir sembol.
KRALİÇELER, GÖÇMENLER VE MODA
Almanya’da filizlenen bu gelenek, kraliyet evlilikleri ve göç hareketleriyle İngiltere ve Amerika’ya taşınıyor. Kral III. George’un Alman eşi Charlotte’ın 18. yüzyıl sonunda saraya ağaç getirdiği biliniyor; ancak asıl kırılma, Kraliçe Victoria ve Prens Albert’in 1848 tarihli illüstrasyonla halkın karşısına çıkmasıyla yaşanıyor.
Aynı sahnenin biraz “Amerikanlaştırılmış” versiyonu, Godey’s Lady’s Book sayesinde Atlas Okyanusu’nu geçiyor. Bir dönem “pagan sembolü” sayılıp yasaklanan ağaç, birkaç on yıl içinde ABD’de evlerin vazgeçilmez misafiri, şehir meydanlarının ışık kaynağına dönüşüyor. Rockefeller Center’daki dev ladin, bu hikâyenin en parlak örneklerinden biri.
POLİTİK KARARLARDAN YEREL RİTÜELLERE
Ağacın yolculuğu yalnızca batı metropolleriyle sınırlı değil. Sovyet Rusya’da dini gelenekler yasaklandığında, aynı sembol bu kez “Yılbaşı ağacı” kimliğiyle seküler bir takvim ritüeline dönüşüyor ve bugün hâlâ Kremlin meydanını süslüyor. Yunanistan’da denizci aziz Nikolaos onuruna tekneler süsleniyor, İskandinavya’da çocuklar 13 Ocak’ta ağaçları “yağmalayarak” şekerlemeleri topluyor.
Antarktika’da hurda metalden yapılan ağaçlar, Katalonya’da sopa yiyerek “hediye çıkaran” Tió de Nadal kütükleri aynı hikâyeyi sürdürüyor: Kışın en karanlık günlerinde insanlık, kendine ışık saçan bir sembol yaratmaktan vazgeçmiyor.
Kaynak: BBC, History, National Geographic, Brittanica