Dışişleri Bakanı Fidan, canlı yayında gündemi değerlendirdi: (2)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "SDG'nin bu noktada gerek DEAŞ bahanesi, gerek başka bahanelerle artık süreci uzatmaması gerekiyor. Çünkü burada tekrar tekrar altını çiziyorum burada sadece Suriye'nin güvenliği ile ilgili bir konu yok, bu Türkiye ile ilgili bir konu." dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "SDG'nin bu noktada gerek DEAŞ bahanesi, gerek başka bahanelerle artık süreci uzatmaması gerekiyor. Çünkü burada tekrar tekrar altını çiziyorum burada sadece Suriye'nin güvenliği ile ilgili bir konu yok, bu Türkiye ile ilgili bir konu." dedi.
Bakan Fidan, TVNET canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Fidan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ekibinin ortaya koyduğu politika çerçevesinde İsrail'in bölgeyi şekillendirme arayışında olduğunu vurgulayarak, bunun emarelerinin Lübnan, Suriye, Gazze, Batı Şeria, İran ve Katar'a yapılan saldırılarda görüldüğünü söyledi.
İsrail'in, kendi güvenlik algısını başkalarının güvensizliği üzerinden oluşturduğu bir politikaya sahip olduğunu yineleyen Fidan, İsrail'in bu politika çerçevesinde komşu ülkelerine müdahalesinin devam edeceğini ve bu konuda uluslararası aktörlerle atılması gereken adımlar olduğunu dile getirdi.
Fidan, "Amerika'nın burada son derece önemli bir rol oynaması gerekiyor çünkü (ABD Başkanı Donald) Trump yönetimi şöyle bir şey yaptı. Hem Gazze'de hem Suriye'de iki konuyu üstlendi. Gazze'deki barış anlaşmasının üstleniciliğini yaptı bizimle beraber ve Suriye'deki sürece destek verdi." diyerek, Trump'ın Suriye'deki süreçte Türkiye'yi öncelediğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a defalarca teşekkür ettiğini ve övdüğünü hatırlattı.
Bakan Fidan, ABD'nin İsrail üzerinde baskı kullanması gerektiğinin altını çizdi.
- "SDG, İsrail'den cesaret alıyor mu? Kesinlikle alıyor"
"SDG, İsrail'den cesaret alıyor mu? Kesinlikle alıyor." ifadesini kullanan Fidan, bunun yeni bir durum olmadığını belirtti.
Fidan, "SDG hiçbir zaman için muhalefetle beraber Esed'e karşı hareket etmedi. Esed'in gitmemesi konusu sadece Rusların ve İranlıların istediği bir konu değildi. İsrailliler de gitmesini istemiyordu." diyerek, geçmiş yıllarda İsrail'in etkisi altındaki ABD'li politikacıların da aynı noktaya geldiğini ve muhaliflerden desteğini çektiğini dile getirdi.
ABD siyasetinin ve Trump yönetiminin artık Suriye'nin geleceğiyle ilgili farklı bir görüşünün bulunduğuna işaret eden Fidan, "Şimdi burada SDG'nin durduğu yerden aslında vazgeçerek bir an önce Şam'daki yönetimle anlaşması ve 10 Mart Mutabakatı çerçevesinde tarafların üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi gerekiyor." dedi.
Fidan, bunun sadece Suriye'nin istikrarı için değil, aynı zamanda Türkiye, Irak ve Ürdün gibi milli güvenlik tehdit algısı olan ülkeler için de önemli olduğuna değinerek, Suriye yönetimi ve SDG arasındaki sürecin diyalog, barış ve güven ortamı içinde çözülmesini teşvik ettiklerini, gerekli yönlendirmeleri yapmaya devam edeceklerini aktardı.
- "SDG'nin DEAŞ bahanesiyle süreci uzatmaması gerekiyor"
Fidan, terör örgütü DEAŞ'ın çok küçülmüş bir vaka olduğuna ve sistemik bir tehdit oluşturacak durumda olmadığına dikkati çekerek, bölge aktörlerinin bir araya gelerek bu meselenin üstesinden gelebileceğine işaret etti.
DEAŞ'ı mücadele edilmesi gereken bir tehdit olarak gördüklerini fakat örgüt bahanesiyle daha farklı politik ve bölgesel projelerin hayata geçirilmesinin problemli olduğunu kaydeden Fidan, "Ama savaşan bir millet olarak, askeri kabiliyetleri, istihbari kabiliyetleri çok yüksek bir millet olarak şunu da biliyoruz ki DEAŞ'a gösterilen reaksiyonun orantısı tehdidin kendisiyle mütenasip değil. Orada başka hedefleri hayata geçirmeyle alakalı konu var." ifadelerine yer verdi.
Fidan, DEAŞ'ın herkesin kullandığı bir aparat olduğunu dile getirerek, İran'ın yanı sıra batı ülkeleri ve devrik Beşşar Esed rejiminin de DEAŞ'ı kullanarak kendine alan açtığına işaret etti.
DEAŞ'ın, Suriye'nin geleceğini farklı şekilde yönlendirecek bir tehdit olarak sunulması ve mücadele edilecek bir terör örgütü olarak görülmesinin farklı konular olduğunu söyleyen Fidan, yeni yönetimin buna müsaade etmeyeceğini düşündüğünü aktardı.
Fidan, "SDG'nin bu noktada gerek DEAŞ bahanesi, gerek başka bahanelerle artık süreci uzatmaması gerekiyor. Çünkü burada tekrar tekrar altını çiziyorum, burada sadece Suriye'nin güvenliği ile ilgili bir konu yok, bu Türkiye ile ilgili bir konu. Bunlar PKK'nın oradaki uzantısı ve PKK'nın şu anda Türkiye'yle yürüttüğü bir süreç var. Kendini fesih kararı var. Bu kararın etkilerini sadece sınırlarımızın içerisinde değil, sınırlarımızın ötesinde de görmek istiyoruz." ifadelerini kullandı.
Fidan, örgütün hem Türkiye içinde hem de sınır dışında silahlı eylemlerini sonlandırması gerektiğini anlattı.
"Bütün sorun zaten son 7-8 yıldır Türkiye'de olan herhangi bir konudan dolayı değil, sınırın ötesinde olan sorundan dolayı başlıyor bizim için." diyen Fidan, sınır içindeki konunun büyük ölçüde zaten halledildiğine ancak sınırın ötesinde sorunun sürdüğüne işaret etti.
Fidan, "Sınırın ötesinde silahlı kontrolsüz unsurlar, terör unsurları varlığını devam ettirdiği sürece, herhangi bir yere cevap vermeyen, bu DEAŞ olur, PKK olur, DHKP/C olur, diğer sol gruplar var Suriye'de şu anda silahlı olarak örgütlenmiş durumda, bunlar olur, bunların hepsinin varlığı, silahlı varlığı bizim için bir güvenlik sorunudur." diyerek, yasal çerçevede siyaset yoluyla fikirlerin dile getirilmesinin başka bir konu olduğunu belirtti.
Siyasal ideolojilerle değil, siyasal metodolojilerle problem yaşadıklarına değinen Fidan, "Siz kendi gündeminizi silah yoluyla ilerletmeye çalıştığınız zaman bu artık bir demokrasi ve fikir özgürlüğü sorunu olmuyor." dedi.
Fidan, Suriye'de bir DEAŞ militanının düzenlediği silahlı saldırıda 2 ABD askeri ve 1 ABD vatandaşının öldürmesinin bir provokasyon olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusunu "Tabii." yanıtını verdi.
- Terörsüz Türkiye süreci
"Terörsüz Türkiye" sürecinin Türkiye'nin üzerine düşen ödevler açısından fevkalade şeffaf ve iyi ilerlediğinin altını çizen Fidan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin daveti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın irade koymasıyla başlayan sürecin toplumsal barış adına önemli bir fırsat sunduğunu belirtti.
Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi olgunlukla bu süreçte bir iyilik aramasının önemini vurgulayarak, TBMM ve halkın sürece destek verdiğine işaret etti.
Süreci televizyon kanallarında ve meclis komisyonunda tartıştıklarına değinen Fidan, "Şimdi burada tabii bir eşitsizlik var, karşı tarafın bu türden bir tartışması yok. Örgüt bu konuda ne düşünüyor, ne yapacak, ne edecek... Herkes Türkiye'den beklenen adımları ifade ediyor da örgütün kendi adımlarına ilişkin, ne yapacağına ilişkin bir cümle biz duymuyoruz. Bir defa bu şeffaf olmayan durumun giderilmesi lazım." ifadelerini kullandı.
Fidan, TBMM çatısı altında sivil toplum örgütleri ve kanaat önderlerinin de süreç hakkındaki görüşlerinin dinlendiğine ve ortak akıl arandığına dikkati çekerek, "Örgütün bu olgunluğu çok ciddiye alması gerekiyor." dedi.
Örgütün ne olması gerektiğini çok iyi bildiğini söyleyen Fidan, "Sen silahlarından vazgeçeceksin ve hayatına bundan sonra meşru siyasi sınırlar içerisinde, eğer varsa ideolojik bir kavgan, katılmıyorum ama senin ideolojik bir kavgan olabilir, oradan siyasetten yoluna devam edeceksin. Siyasetle değil, silahla sen yoluna devam edersen silahla karşılık bulursun. Bunun cevabı budur." diye konuştu.
Fidan, AK Parti'nin iktidara geldiğinden beri vesayetleri kırmak için inanılmaz bir mücadele verdiğini dile getirerek, partinin, halkın bütün kesimlerinin meclis çatısı altında rahatça siyaset yapmasını ve taleplerini yansıtmasını istediğini söyledi.
"Böyle bir ortam Türkiye'de varken, bölgenin en demokratik ülkesiyken, bölgedeki Kürtlerin yaşadığı en demokratik ülke Türkiye ama silahlı mücadelenin de verildiği tek ülke Türkiye. Bunun bir şey söylüyor olması lazım. Sen bunu Irak'a karşı vermiyorsun, İran'a karşı vermiyorsun, Suriye'ye karşı vermiyorsun Esed rejimine karşı. Hiçbir demokratik olmayan sistemle işin yok ama bu mücadeleyi kendi içinde başlatmış, bitirmiş, bedelini ödemiş bir ülkeye, ülkenin halkına, ordusuna, meclisine silah çekmekte de hiçbir sıkıntı görmüyorsun." diyen Fidan, örgütün kendi iradesiyle değil, bölgesel ve küresel ittifaklarla iş yürüttüğü için bunun yaşandığına işaret etti.
Fidan, "Örgütün lideri hapishanede bu gerçeği görmüştü zaten. O gerçeği çok önceden görmüştü. 2013 yılında bu çağrıyı yapmıştı. Ama o zaman Suriye'yi bahane ederek başka bölgesel ülkelerin, dağ kadrolarındaki yöneticilerin zihnine girerek o süreci o dönem bitirdiler." dedi.
Örgüt liderinin açıklamalarına rağmen çatlak sesler çıkmasının bir iç çekişmeyi gösterip göstermediği hakkındaki soruyu cevaplayan Fidan, "Benim gördüğüm, o dönemden de benim tecrübem... Tabi işleyen bir süreç var. Örgüt kadroları yüzde 100 kendi görüşleriyle örtüştüğü zaman, yönetici kadro, onu ciddiye alıyorlar. Örtüşmediği zaman başka gerekçeler ve tefsirler, yorumlar var." ifadelerini kullandı.
(Sürecek)
Anadolu Ajansı, DHA ve İHA tarafından geçilen tüm Ankara haberleri, bu bölümde Haberturk.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Ankara Haberleri alanında yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen ajanslardır.
Ankara
Nöbetçi Eczaneler