Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜNYANIN en talihsiz halklarının başında Filistinliler geliyor. Yıllardır herkesin gözünün önünde İsrail terörüne maruz kalan, saldırı altında, hayat hakkı tanınmayan bir bahtsız halk... Son olarak İsrail’in Mescid-i Aksa’daki kabul edilemez küstahlığı karşısında vicdanım isyan ediyor.

        Bu vandallığa en gür ve net sesi yine Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkardı. Çok açık ve sert mesajlar verdi Cumhurbaşkanı. Öte yandan bir grup kendini bilmez, İsrail’in devlet terörünün faturasını buradaki Yahudi vatandaşlara ödetmeye kalkınca da yine Erdoğan karşı çıktı. Körfez turuna çıkmadan yaptığı basın toplantısında, “Kudüs’te yapılan hak ihlalleri Müslümanların da başkalarının haklarını ihlal etmesine asla gerekçe olamaz. Başka dinlere mensup insanların ibadethanelerine halel getirmek bizim dinimizde asla yoktur” dedi.

        Ancak Batı’da bazı çevreler gerçeğin peşinde değiller. Galiba hiçbir zaman da olmadılar. Batı medyasına bakıyorum, Neve Şalom ve Balat Ahrida sinagogları önündeki provokatörleri “Erdoğan destekçileri” olarak sunup bu olayları Cumhurbaşkanı’na ve dolayısıyla Türkiye’ye fatura etmeye çalışıyorlar.

        Sinagogun önüne giderek vandallık yapan kendini bilmezlere ne söylenir bilmiyorum. Yalnızca faşist bir tutum sergilemekle kalmadılar, zaten Türkiye’ye ve Erdoğan’a çamur atmak için pusuda bekleyenlerin de ekmeğine yağ sürdüler. Ama sonra da bu toplumda böyle ırkçı tutumların hiçbir karşılık bulmadığını da görmüş oldular. Yahudi vatandaşlarımız bu ülkenin bir parçası ve değeri. Bunu, bu vesile ile belki de daha kuvvetli şekilde hatırlatmamız gerek...

        GAFLET VE İHANET FARKI

        TAKİP etmişsinizdir, bir süredir 15 Temmuz gecesine dair Ertuğrul Özkök ile karşılıklı yazılar yazıyoruz. Özkök de 15 Temmuz’a dair “kontrollü darbe” tezinin tamamen yanlış olduğunu çok mantıklı cümlelerle izah etti. Hakikaten bu iddianın Fethullah Gülen’in ekmeğine yağ sürmekten ve Türkiye’ye zarar vermekten başka hiçbir işlevi yok.

        Öte yandan hem o gece hem de daha öncesine dair büyük ihmaller ve hatta gafletler olduğu elbette yazılıp çizilmeli. Zaten medyanın görevi budur. Özkök, latife ile karışık benim kendilerini uyardığımı söylüyor ama 15 Temmuz ve öncesindeki ihmallerin ifade edilmesi konusunda hiçbir “uyarı”m söz konusu olamaz. Sadece “kontrollü darbe” yalanı konusunda çok açık ve sert bir tavır koyuyorum. 15 Temmuz gecesi ve öncesindeki ihmal ve öngörüsüzlükleri yeri geldiğinde ben de dile getiriyorum. Hatta biz (Rasim’le) o gafletlerin nasıl oluştuğunu bizzat yaşadığımız için bu köşede ve televizyonda da sık sık bu konu üzerinde duruyorum. Başbakan Binali Yıldırım da haklı olarak tepki gösteriyor.

        Öte yandan ihmal ile ihaneti de karıştırmamak gerekir. Kimi isimlere dair böyle bir ima büyük haksızlık bence. 15 Temmuz ile ilgili en çok eleştirilen ve benim de hakkında çok ağır yazılar kaleme aldığım kişilerin başında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar geliyor. Elbette öngörüsüzlükten, başarısızlıktan bahsedilebilir Akar’la ilgili olarak ama kafasına silah dayandığı halde darbecilere taviz vermeyerek ve o gece çok sert direnerek darbecileri psikolojik olarak mağlup edenlerden biri o aynı zamanda. Gafletleri eleştirelim ama haksız yere kimseyi ihanetle suçlamayalım uyarısında bulunuyorum ben.

        MERAK EDİLEN MESELE

        PEKİ çarşamba günü bu köşede hatırlattığım ve o zamandan beri sayısız mesaj ve telefon aldığım “19 Nisan 2016” şifresi ne anlama geliyor?

        Ertuğrul Özkök’ü Türk medyasındaki gelmiş geçmiş en akıllı gazetecilerden biri olarak görürüm, ama o da geçen çarşamba yazdığım 19 Nisan 2016 şifresini hâlâ çözemedi maalesef. Sanırım hâlâ soruşturuyor. Bakalım bulabilecek mi?

        DEPREM VE METAN GAZI SÖYLENTİSİ

        EGE’deki deprem, tsunami ve artçı sarsıntılar nedeniyle herkes tedirgin. Türkiye tam da yazın ortasında güzelim Ege sahillerinde büyük bir endişe yaşıyor. Böyle kaotik ortamlarda fısıltı gazetesi hemen devreye girer. Birkaç gündür kulağıma hep aynı şey geliyor.

        Birileri diyor ki: “Depremle birlikte denizde metan gazı ortaya çıktı, sakın suya girmeyin.” Bu çok vahim bir iddia... 2015 Ağustos’unda Prof. Dr. Naci Görür “Marmara’nın dibinde donmuş metan gazı var, deprem felaket olur” demişti, ancak Ege için de aynı şey geçerli mi ya da bu iddia ne kadar doğru? Uzmanlar bu konu üzerine bir açıklama yapsınlar da Ege’de tatil yapanların içi bir rahat etsin...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar