Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ayurveda uzmanı Ulli Allmendinger’la, kökleri beş bin yıl eskiye dayanan kadim bir tıp sistemi sayesinde fiziksel ve duygusal olarak güçlü olmanın ve zayıf yanlarınızı öğrenmenin yollarını konuştuk

        SÖZE Ayurveda’yı kısaca tanımlayarak başlayalım mı? Hiç bilmeyen biri için konuyu biraz açıklayalım... Ayurveda, Hindistan’dan gelen, kökleri beş bin yıl eskiye dayanan kadim bir tıp sistemidir. Sağlıklı, enerjik, mutlu, tatminkâr ve hedefe yönelik bir hayat için sahip olduğumuz en yüksek potansiyelle yaşamayı öğreten kadim bir bilgidir. Ayurveda’ya göre hepimiz belli bir element yapısıyla doğarız. Buna beden tipi denir. Ayurvedik kozmolojide beş element vardır: boşluk, hava, ateş, su ve toprak. Bunların farklı birleşimleri farklı beden tiplerini, yani dosha’ları oluşturur. İlki Vata (boşluk/hava), ikincisi Pitta (ateş/su) ve sonuncusu da Kapha’dır (ateş/toprak). Her insanın Vata, Pitta ve Kapha oranları ebeveynlerin genetik faktörleri, beslenmeleri, hayat tarzları ve duyguları tarafından belirlenir. Buna Prakruti ya da beden tipi denir. Beden tipinizi bildiğinizde, fiziksel ve duygusal olarak güçlü ve zayıf yanlarınızı bilir ve onlarla daha iyi baş etmeyi öğrenirsiniz. Ayurveda’yı, Ayurvedik beslenme ve yemek yapma ve Ayuryoga terapisi uzmanı Ulli Allmendinger’la konuştuk...

        ‘DEĞİŞİM AKUPUNKTURLA BAŞLADI’

        - Siz aslında gazeteci ve halkla ilişkler uzmanısınız. Nasıl oldu da Ayurveda ile ilgilenmeye başladınız?

        New York’ta gazetecilik yaparken bile yoga ve meditasyona başlamıştım, ayrıca yemek pişirmek ve beslenme her zaman ilgimi çekerdi. Bu yüzden kültür sanat alanında habercilik yapmaktan, sağlık ve beslenmeyle ilgili konulara yönelmem ve sonunda Ayurveda’yı daha derinlemesine öğrenmem doğal bir süreçti.

        - Kendinizi anlatırken şunları yazmışsınız: “Geceleri uyumakta güçlük çektiğimi ve sürekli üşüdüğümü fark ediyordum. Uzun süre bunları görmezden geldim. Zihnim bana sağlığımın tamamen iyi olduğunu söylüyordu. Sonuçta spor yapıyor, sigara veya alkol almıyor ve neredeyse tamamen çiğ sebze ve meyve ile besleniyordum. Ama kilo veriyor, geceleri ter basmaları ve nadir de olsa endişe krizleri yaşıyordum.” Bunları yaşayan yüzlerce kişi var. Süreç sizin için nasıl ilerledi?

        Benim için en büyük değişim, beni tedavi etmeye başlayan bir akupunktur uzmanına gitmemle başladı. Bu bütüncül zihin-beden tıbbıyla ilk karşılaşmamdı. İlk randevumda Çinli doktorun bana her sabah kahvaltıda ne yediğimi sorduğunu ve benim de gururla, ya hiçbir şey yemediğimi ya da büyük bir meyve salatası yediğimi veya bir smoothie içtiğimi söylediğimi hatırlıyorum. O sadece başını sallayıp bana yiyeceklerin enerji özelliklerinden ve ısıtıcı ya da soğutucu, yapılandırıcı ya da temizleyici gibi etkilerinden bahsetti ve bunun yerine tarçınlı, ılık yulaf ezmesi yemeyi denememi ve kendimi nasıl hissettiğime dikkat etmemi söyledi. Zaten yogayı çok sevdiğim ve Ayurveda’nın yoganın kardeşi olduğunu duyduğum için, Maya Tiwari’nin ‘A Life of Balance’ kitabını aldım. Bu kitap hayatımı değiştirdi. Koşmak, Astanga yoga yapmak, çiğ beslenmek ve sürekli hareket halinde olmak gibi çok sevdiğim alışkanlıklarımın çoğunun, beni giderek daha da dengesizleştiren, bağımlı olduğum bir kalıbın parçaları olduğunu fark ettim. Yüzeysel olarak bakıldığında hepsi de sağlıklı alışkanlıklar olsa da beni (ve Vata beden tipimi) daha da dengesizleştirecek şeylere bağımlıydım.

        - Şu an sorunları halledebildiniz mi? Çözümü buldum diyebiliyor musunuz?

        Diyebilirim. Bu kesinlikle bir çeşit bağımlılık ve kendimden kaçma eğilimiydi. Gençtim ve kendimi yenilmez hissediyordum. Ama yavaş yavaş alışkanlıklarımı yeniden düzenlemeye, hem bedenim hem de hislerimle bağlantı kurmaya ve bir yiyecek, eylem ya da ilişkinin dengeleyici ve köklendirici mi yoksa kışkırtıcı ve kızıştırıcı mı olduğunu hissetmeye başladım. Sakin, sessiz ve huzurlu olmamı mı sağlıyorlardı, yoksa beni telaşa, gerginliğe ve huzursuzluğa mı sürüklüyorlardı? Dosha’ları öğrendim ve hem yiyeceklere hem de eylemlere yeni özelliklerin penceresinden bakmaya başladım. Yavaş yavaş çiğ gıdalardan uzaklaşıp daha çok pişmiş, ısıtıcı ve yapılandırıcı yiyeceklere yöneldim, ghee ya da hindistancevizi yağı gibi daha sağlıklı yağları kullanmaya başladım ve sonunda, 16 yıl boyunca vejetaryen ya da vegan beslenmenin ardından hayvan ürünleri tüketmeye başladım. Zamanla fiziksel ve psikolojik belirtilerimin büyük bir kısmı kayboldu. Kendimi daha güçlü, daha köklenmiş ve yıllardır olmadığım kadar mutlu hissetmeye başladım.

        - 16 yıllık veganlıktan çıkmak nasıl bir duygu?

        Uzun zaman vegan ya da vejetaryen beslendikten sonra tekrar hayvansal ürünlere geri dönmek çok kolay değildi, ama bedenimi dinleyip, az miktarda ve kaliteli hayvansal gıda tükettiğimde kendimi çok daha iyi, güçlü ve dengeli hissettiğimi fark etmem gerekiyordu. Lütfen bunu yanlış anlamayın, yapabilseydim vegan beslenmeye devam ederdim, çünkü bence en ahlaklı ve sürdürülebilir beslenme biçimi bu. Vegan beslenen ve tamamen sağlıklı olan birçok kişi var. Ama aynı zamanda, beden tipleri bu tip beslenmeye uygun olmadığı için zaman içinde ciddi yetersizlikler ve dengesizliklerden mustarip birçok kişi de var. Ayurveda’nın öğrettiği şey de tam olarak bu, herkes farklıdır ve farklı yapısal ve metabolik ihtiyaçları vardır. Bir kişi vegan beslenmeyle çok sağlıklıyken, bir diğeri paleo tipi beslenmeyle çok daha iyi olabilir; başka biri için tahıllar ve süt ürünleri faydalı olabilir. Bu yüzden genellemeler yapmak mümkün değildir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar