Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Size bu satırları, benimle birlikte Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nde şu maçı izlerken üzüntüden kahrolan ama elinden de hiçbir şey gelmeyen 35 bin taraftarla birlikte yazıyorum...

        Bu maça yeni bir Neuchatel zaferi yaşamak için gelen ancak karşılarında futboldan anlamayan yönetiminden, teknik direktörlükten anlamayan korkak (!) hocasına; gamsız yerli futbolcusundan, yeteneksiz yabancı transferine kadar; Ali Sami Yen’in kemiklerini sızlatan ve adı Galatasaray olup da Galatasaray’la en ufak bir alakası olmayan takımın, çilekeş taraftarının arasından....

        Adını bile yeni öğrendiğimiz bir İsveç takımından ilk maçta 2 gol yiyen, bu eziyet yetmezmiş gibi bir de üstüne kendi evinde berabere kalarak elenen bir Galatasaray’ı izliyoruz ne yazık ki...

        Avrupa’da sayısız zaferler elde ederek UEFA Kupası’nı kazanan koskoca Galatasaray’ı, aynı Avrupa’da bu kez rezil eden bir teknik direktör ve futbolcular topluluğunu, yüreğimiz yana yana hep birlikte izliyoruz...

        Yapılan yönetimsel hataları ve yanlışları, kaybedilen Galatasaray ruhunu ve yüreğini, iki senedir uzun uzun yazan biri olarak, tekrar hatırlatmama gerek yok sanırım... Sırf bu sezon başında yapılan hatalarla bile Galatasaray’ın geçtiğimiz sezondan bile daha güçsüz bir takım haline dönüştüğü zaten ortada!

        Üçlü savunma dehası (!) olarak lanse edilen çakma Conte’nin, tam da üçlü savunma ve çift forvetle çıkıp, takımına çatır çatır futbol oynatması gereken bir maçtaki korkaklığı ve acizliğini de yazmak, inanın artık zul geliyor bana!..

        Yaşça küçük olup da izleyemeyenleriniz varsa şuna emin olun...

        Eğer dün gece Östersunds karşısına Galatasaray dediğimiz bu takım yerine, şimdi yaşları 40’ları geçen 2000 yılındaki o efsane takım şu halleri ile bile 1 ay antrenman yapıp çıksaydı belki inanmayacaksınız ama bu turu asla vermezlerdi... En azından sahaya yüreklerini koyup, bunlardan iyi mücadele ederlerdi.

        Ne yazık ki, dillerden düşmeyen o ünlü bestedeki gibi ‘dönülmez bir akşamın ufkundayız’ ve ‘vakit çok geç’ artık!..

        Galatasaray’ı bir yıl daha Avrupa’dan ederken, prestij olarak ise 20 yıl birden geriye götüren bu zihniyet varolduğu sürece bu kahır satırları da bitecek gibi gözükmüyor...

        Galatasaray’ı yeniden eski günlerine döndürecek bir reform ve devrim şart! Yoksa yine yaşça büyük olanlarınızın hatırlayacağı gibi; 14 yıllık çileyi bile hep birlikte mumla arayacağız!

        Son sözüm; geldiği günden beri Galatasaray’ı bitirmeye çalışan ve kendini Kaf Dağı’nın tepesinde gören Igor Tudor’a...

        Umarım siz bu satırları okurken, o çoktan istifasını vermiş olur.

        Çünkü onun gibi birini Galatasaray’a hoca yapanların, onu kovabileceklerinden de şüpheliyim artık!

        NOT: Maçtan sonra Tudor’a sorduğum soruları kastedip “Fatih Terim’e soramaz” diyenler, Terim’in hem G.Saray’dan hem de Milli Takım’dan istifa ettiğindeki soruları soranın kim olduğuna da iyi baksınlar!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar