Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sahne sanatlarının her türlüsünü severim. Ancak itiraf etmeliyim; bale favorim. Kolların, bacakların uyumunu, kelimelerden uzak durup, mimikle, duruşla iletişimi seviyorum. Geçtiğimiz akşam Çeşme’de Moskova Devlet Balesi Topluluğu’nun, Kuğu Gölü gösterisini izledim. Türkiye için büyük bir şanstı.

        Getirenlere minnettarız. Baleyi izlemeyi sevdiğimi söylemiştim. O gece, neleri sevmediğimi de öğrendim.

        İzin verirseniz paylaşmak isterim. Malumunuz, her ne kadar canlı bir performans olmasa da, sinema bile, saygı gösterilmesi gereken bir sanattır.

        Hele ki bale, opera, efendime söyliyeyim tiyatro, oturduğunuz yerde ceketinizin düğmesini ilikleseniz yeridir.

        Nitekim yetkililer, zahmet olmasın diye, saygının sizden gelmesini beklemezler. Saygı gösterilmesinin bir kural olduğunu kibar bir biçimde öğretirler. Cep telefonunuzun kapalı olmasını gerektiğini, daha girişte belirtirler.

        Fotoğraf makinesini içeri almazlar, hani duramayacağım illa çekeceğim diyorsanız bile buna ancak flaşsız olarak müsade ederler. İzleyici nefesini alırken bile iki kere düşünür. Bu sebeple zinhar gıcık falan tuttu, öyle bir bakış atarlar ki, içinizden öksürmeyi bırakıp ağlayarak, dışarı çıkmak gelir. Çocuk gösterisi olmadığı sürece, biletler asla ve asla 7 yaş altına satılmaz. Nitekim çocuk milletinin tuvaleti bitmez, karnı acıkır, susar ve sıkılır.

        İlk gidişinizde bu kurallar bütününe sinir olursunuz. Ancak zamanla, ancak bu sayede sükunet sağlanınca, hikayenin içine kapılıp gittiğinizi anlarsınız. Bir dahaki sefere daha da özenli davranıp, kuralların yerinde verilmiş bir karar olduğuna inanırsınız.

        GURUR VERDİ

        Çeşme’deki bale gösterisine gelince... Açıkhava tiyatromuzun şartları malum. Hepimiz bunu bilerek gittik. Üstelik başta da dediğim gibi balenin piri olan bir topluluğun Türkiye’ye, hele ki Çeşme’ye gelmesi gururumuzu okşadı. Organizasyonla ilgili sözümüz yok. Ancak benim sevmediğim başka şeyler var. Mesela beslenme... Gösteride yiyecek ve içecek satışı yapıldığı için, bir nevi öğlen teneffüsü tadında geçti. Özellikle ayçekirdeklerini ayrı bir yerde konumlandırmam gerekiyor. Gösteriyi düşününce hala burnuma kokusu, kulağıma da çıtır çıtır çıtlama sesi geliyor.

        Bir sağımdan bir solumdan uçuşan kabuklardan, oyuna konsantre olunması imkansızdı. İnsanların giyim tarzına bir şey demeyeceğim. Parmak arası terlik bir tercih meselesi, sonuç olarak tatil beldesi, bariz bir rehavet hali. Olsun olmasına, ancak bu rahatlık, izleyici profilimize mümkünse yansımasın. Mesela sahnenin kenarında görevini yapmaya çalışan fotoğrafçıya, hep bir ağızdan, hem de oyun devam ederken, “fotoğrafçı sahneden çekilll” diye bağırılmasın.

        Cep telefonuyla konuşulmasın, eller havada, bütün oyun kameraya alınmasın. Böylece arka sıradakiler, balerinlerin kafasını değil, bütününü görme şansını yakalasın. Arka sıramda durmadan ağlayan bebecik, yatağında uyusun mesela. Annesi, Kuğu Gölü’nü bir zahmet bir başka bahar izlesin. Kendi adıma, gösteriden memnun kaldım, ancak onlar bizden kaldılar mı emin değilim.

        Lütfen bir daha gelin, başka temsilleri de sergileyin. İnanın bu yazlık halimizdi, adı açıkhava diye, açıkhava bol gıdanın rehavetiydi, vallahi kışlık halimizi tanıyamazsınız. Ha Bolşoy’un kombine bilet sahipleri, ha biz...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar