Alzheimer bir yıkım mı?
Alzheimer, herkesi çok korkutuyor. Peki hayatları yoran Alzheimer'ı tam olarak biliyor muyuz?Alzheimer'ın belirtileri neler? İşte beyaz perdeye dahi konu olan film gibi hayatların detayları...
Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Habertürk Gazetecilik A.Ş.
Alzheimer, bunama yapan hastalıklar içinde en sık görülen bozukluktur. Bu hastalık ile ilgili en önemli risk faktörü ise yaş... Ancak yaşlanma maalesef önlenebilecek bir şey değil... Hastalığın olmazsa olmaz özelliği unutkanlık... Hepimiz zaman zaman unutkanlık yaşarız ama Alzheimer'ı normal unutkanlıktan ayıran birçok belirti var...
Hem hastayı hem hasta yakınlarını derinden etkileyen Alzheimer hastalığı için 21 Eylül, tüm dünyada Dünya Alzheimer Günü olarak anılıyor. Biz de Haberturk.com olarak, Alzheimer hastalığı hakkında bilinmesi gerekenleri masaya yatırdık. Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, ile detaylı bir röportaj yaptık.
İşte Alzheimer ve Alzheimer'ın etkileri...
İnsan bazen unutmak ister bazen de hiç unutmamak... Ama maalesef belleğimiz bizim isteklerimize her zaman boyun eğmez.... Neyi hatırlayıp neyi unutacağına ne zaman unutup ne zaman anımsayacağına sanki beynimiz kendi karar veriyor diye düşündüğümüz zamanlar dahi olabilir.
Bunun nedeni bellek işlevinin tek bir unsurdan ya da beyindeki tek bir merkezden kaynaklanmamasıdır. Kısa süreli bellek, çalışma belleği, motor bellek, uzun süreli bellek ya da epizodik bellek gibi farklı bellek türleri vardır. Her biri beynimizin farklı bölgelerinin eşzamanlı bağlantıları ile oluşan işlevlerdir.
Yaşlandığımızda, beyin hasarı oluşturan bir kaza yaşadığımızda, vitamin eksikliklerinde, ilaçların yan etkisi olarak, hormon sistemi bozukluklarında ve daha pek çok hastalıkta dikkatimiz ve beyin bellek depolarımız etkilenebilir ve biz unutkan oluruz. Yeni bilgileri kayıt edebilmek için eskilerin bir kısmının unutulması doğaldır ama günlük yaşamımızı etkileyecek kadar unutuyorsak mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilmekte fayda vadır. Özellikle her yaştaki unutkanlıklar için altta yatan sebebi bulmak ve gidermek önemli...
Bunama, tıp dili ile demansta ‘kişinin çeşitli sebeplere bağlı olarak günlük yaşantısını bozacak derecede beyin işlevlerinden bir ya da birkaçını kaybetmesi’ olarak tanımlanır.
Alzheimer hastalığı, bir demans çeşididir ve 1906 yılında ilk olarak Nöropatolog Dr. Alois Alzheimer tarafından tanımlandı. Şu anda dünyada 65 yaşından sonra en sık görülen demans türüdür. 65 yaş üstü 100 kişiden 5inde ve 85 yaş üstü her 3 kişiden birinde görülür ve En önde bozulan beyin işlevi ‘bellektir’. Yani hastalık unutkanlık ile başlar. Kişi gördüğü, duyduğu, algıladığı bilgileri kayıt edemez ve bellek depolarına göndermez ve bilgi lazım olunca da ‘hatırlayamaz’. Kişi, bardağın yerinin dolap olduğu ve kendisinin de bardağı oraya koyduğu bilgisini depolamaz ve sonra da arayınca bardağını bulamaz. Buradan da anlaşılacağı üzere Alzheimer hastalığı, beynin belli bölgelerinde başlar ve 10-15 yıl gibi bir süre içinde diğer beyin bölgelerine de yayılır.
Alzheimer'ın belirtilerini başlıca iki bölüme ayırmak gerekir... Birinci bölümdeki belirtiler, doktorlar ‘bilişsel belirtiler’ demeyi tercih eder. Bunlar başlıca unutkanlıkla ilgilidir. İkinci gruba ise ‘davranışsal belirtiler’ denir. Aslında davranışsal belirtiler hastaları ve yakınlarını unutkanlıktan daha fazla zorlar. Bunlar arasında; en sıklıkla moral bozuklukları ve depresyon, doğru olmayan ve saçma inanışlar ve hayal görme, uydurma, ileri derecede huy değişiklikleri, bağırma, vurma, küfretme, ev içinde sürekli dolanma, yemek yememe, idrar ve gaitasını (dışkı) altına yapma, uygun olmayan cinsel davranışlar sayılabilir. Özellikle bu psikiyatrik belirtiler hasta yakınlarını çok zorlar ve onların tükenmelerine, yorulmalarına ve kendi sağlıklarının bozulmasına yol açar. Halen Alzheimer hastalığının kesin tedavisi yoktur fakat belirtileri bir miktar kontrol altına alabilen, yaklaşık 2 yıla varan sürelerde hastalığı duraksatabilen, yavaşlatabilen çeşitli ilaç tedavileri var. Gerek unutkanlık gerekse sinirlilik, içe kapanma, hayal görme gibi belirtiler de düzelmeler görülebiliyor.
Düzenli ilaç kullanımı önemlidir. Ayrıca uyku ve iştah bozukluğu, depresyon, aşırı hareketlilik, saçma düşüncelere inanma, hayal görme gibi gibi sık görülen ek psikiyatrik belirtiler içinde tedavi olanakları vardır. Dünyada pek çok araştırma merkezinde de bu hastalığı tedavi edebilecek ilaç arayışları ve denemeleri sürüyor. Ailelerle doktorların yakın ilişki içinde olması, bakım verme sanatının inceliklerini kapsayan bir tedavi yaklaşımı faydalıdır. Genellikle yaşlı hastalar birinci derece yakınları tarafından evde bakılırlar ve çoğunlukla bakım verirken nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda yeterince bilgilenmemiş olurlar. Bakım verme işi çoğunlukla bir tercih olarak değil bir zorunluluk olarak karşılarına çıkar. Aileler hastalık sürecine ait ilgili daha çok bilgiye, daha fazla duygusal destek ve yardıma, toplumdan ilgi ve duyarlılığa, hastalıkla ilgili çeşitli amaçlı kurumlara, yasal konularda yardım ve bilgiye ayrıca da bakımda çok zorluk yaratan psikiyatrik sorunlar için pratik yardım ve önerilere ihtiyaç duyarlar.
Yani yaş ortalaması git gide artan, yaşlanan toplumumuzda hastalarda çok hızlı bir şekilde artıyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2050 yılında Türkiye’nin en fazla Alzheimer hastası olan 4 ülkeden biri olacağını açıkladı. Halen Türkiye’de 400,000 civarında AD hastası olduğu tahmin ediliyor. Sık görülen Alzheimer hastalığına vasküler demans, fronto temporal demans, Parkinson ve Lewy cisimcikli demans gibi ek hastalıklarda sayılınca ileri yaşlarda demansın neredeyse bir halk sağlığı sorunu olduğu ortaya çıkıyor.
Yaşlılarımız için duyarlı olduğumuzu her fırsatta tekrar etmemize rağmen ülkemizde yaşlı ve Alzheimer’li hastalar için sunulan sağlık ve bakım hizmetlerinin ciddi oranda eksikliği söz konusu.
Alzheimer hastalarının çok azının tıbbi tanı aldığını, doktor yardımına ulaşabildiğini, çoğu kişinin ‘yaşlanınca unutmak ve muhtaç duruma düşmek normaldir’ yanlış inanışının kurbanı olduğunu biliyoruz. Ülkemizde ne sağlık sistemi ne de sosyal yardım sistemleri yaşlılıkta, demansta bakım ve tedavi yaklaşımları, yaşlının sosyal yaşamının desteklenmesi konusunda hazırlıklı değil. Alzheimer hastalarını kabul edecek özel bakımevleri, bilgili personel, gündüz bakımevleri, yatalak hasta bakımı için eğitim verebilecek kurumlar, bakıcılar için eğitim ve psikolojik destek imkanları sayılabilecek eksiklerden bazıları olarak sayılabilir...
Alzheimer'da erken dönemde görülen hafıza kaybı, geçmiş hafızanın korunduğu, hastalığın ilerlemesi ile birlikte sıklıkla telaffuz edilmeye başlanan küçük unutkanlıklar başlar. Hastalık ilerledikçe bilişsel (kognitif) yeteneklerdeki kayıp, dil alanlarında işlev kaybı, beceri gerektiren hareketlerde işlev kaybı ve tanıma fonksiyonlarında bozulmaya doğru devam eder. Ve hastalığın son evrelerinde en yakın kişiler bile tanınmayabilir.
İşte bu yıkıcı hastalık; hem Alzheimer hastasını hem de hasta yakınını çok yorar. Hasta yakınları, sevdikleri kişiyi günden güne kaybediyor olmanın acısını yaşarken, bir yandan da hastalarıyla ilgilenmek zorundalar...
Tanımlarla empati yapabilmenin kolay olmadığı bu hastalık, beyaz perdeye de aktarıldı. Bu hayatları sadece bir kurgu olarak değil, aslında gerçek hayatlarmış gibi gördüğünüzde, işte o zaman Alzheimer'ın etkilerini anlayabilirsiniz... İzlediğinizde size "Alzheimer nedir, nasıl bir hastalıktır?" sorusunun cevabını hakkıyla veren o filmler ise şunlar;
Filmde Fiona, Alzheimer hastalığına yakalanır ve bir kliniğe yatırılır. Klinikte kocası Grant’ı unutarak eskiden tanıdığı ve yine kendisi gibi hasta olan William Hart’a aşık olur.
Sararmış bir not defterinden anlatılan ve yıllar önceden kopup gelen bir aşk hikayesidir aslında Not defteri... 40’lı yıllarda ABD, Kuzey Karolayna’daki sahil kasabası Seabrook’a genç bir kız gelir. Ailesiyle geçireceği sakin bir yazı hayal eden Allie bir karnavalda tanıştığı Noah’la yakınlaşır. Noah kızı gördüğü anda hayatını birleştirmesi gereken insan olduğunu anlar. Genç kız zengin bir aileden gelir, Noah ise değirmende çalışan bir işçidir... Beraber rüya gibi bir yaz geçirirler ve deli gibi aşık olurlar. II. Dünya Savaşı’nın kızıştığı bir dönemde hayat, aşıkları ayırıverir. Sevdiği kızı aklından hiç çıkarmamış olan Noah savaştan döner. Oysa Allie gönüllü olarak çalıştığı bir askeri hastanede tanıştığı Lon ile evlenmek üzeredir... Hikaye ise aslında bundan sonra başlar...
Ünlü besteci Martin, performanslarından birinde başkemancı Barbara’yla tanışır ve birbirlerine aşık olur. Eşlerinden boşandıktan sonra Martin ve Barbara evlenip birlikte mutlu bir yaşama başlarlar. Beş yıl sonra, çift yeni bir opera üstünde çalışırken Martin’e Alzheimer hastalığı teşhisi konulur. Martin’in durumu kötüleşip, kişiliği değişirken çift, onları bir zamanlar bir araya getiren aşka tutunmaya çalışırlar...
Alice Howland, Columbia Üniversitesi'nde ünlü bir dilbilim profesörüdür. Bir gün doktor muayenesinde kendisine Alzheimer'ın başlangıç evresinde olduğu teşhisi konur. Alice'in hayatı artık eskisi gibi olmayacaktır. Geçirdiği hastalık, eşi ve üç çocuğuyla birlikte sürdüğü hayata yeni bir gözle bakmasını sağlar. İnsan ilişkilerini sorgularken, öte yandan da küçük kızıyla olan ilişkisiyle onu yeniden kazanmak için mücadele verir. Alice, hastalığını başta kabullenmek istemez. Manhattan sokaklarında kayboluşuyla durumu kavramaya başlayan Alice, zamanla Alzheimer'la mücadele etmenin de yollarını arayacaktır...