Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Finale “yarı final”den gelinir ya…

        Fransa da Hırvatistan da 2018 yarı finallerini çoktan unuttu; onların aklındaki yarı final 20 yıl önceki.

        O yarı finalde Fransa 2-1 kazanıp önce finalist olmuş, sonra kupayı almıştı.

        Şöyle de diyebiliriz: Hırvatistan yenmiş olsaydı, ilk finalini 20 yıl önce oynayacaktı; Fransa hiç şampiyon olmadan kalacaktı.

        20 yıl önceden sadece Fransa’ya evinde şampiyonluk, Hırvatistan’a bir Dünya Üçüncülüğü kalmadı; bir de “rövanş” kaldı.

        Onca iyi forveti olan Hırvatistan, Fransa’nın müthiş forvetlerine değil, defanstan çıkıp gelen Thuram’ın iki golüne teslim oluşuna yanıyor hala. Tabii, Fransa’nın evinde kayırılmış olduğunu da düşünüyor.

        Fransızların aklında ise, Hırvat oyuncu “bizim” Slaven Biliç’in Laurent Blanc’ı oyundan attırışı var.

        20 yıl boyunca Biliç bu suçlamayla karşı karşıya kaldı ve her defasında, “Yüzüme vurdu mu? Vurdu. Sarı kart da olabilirdi ama rengine ben karar vermedim” dedi.

        Blanc ve arkadaşları da onun bu kart yüzünden o büyük finali oynayamamasını unutamadı.

        Unutamayanlar arasında Zidane, Barthez, Henry de var ama esas Didier Deschamps var.

        O takımın kaptanı, bu takımın teknik direktörü!

        SPOR POLİTİKASI

        Mbappe doğmadan bir iki ay önce olmuş bir olaydan söz ediyoruz.

        O sıra, Fransa Cumhurbaşkanı Macron da 20 yaşındaydı. Marsilya taraftarıydı. Şimdi milli takım kampıyla başlayan yolculuğunu, yarı finalden sonra finale de taşıyor. Kamuoyunda düşen puanlarını sahada toplamayı da umarak. Muhalefet de sık sık “Fransa milli takımının zaferi iyi ama ekonomik, sosyal sorunlar aynı” diyor.

        Güzel bir jest yaptı. Finale Koscielny ve Payet’i götürüyor. Milli takımda ilk 11 oynayacakken, sakatlanıp kadrodan çıkarılan iki ismi.

        Milli takım, Fransa’da karışık duygular yaratmıyor değil; çünkü bu, bazı “beyazlar” da dahil, bir “mülteci çocukları takımı.” Afrikalılar, Araplar bu takımda kendilerini görüyor; milliyetçiler, faşolar ise işin bu yanını görmek, duymak istemiyor.

        HIRVAT BİRLİĞİ

        Hırvatlar da Hırvat halkının biraz bölünmesinden dolayı karışık duygular içinde.

        Esasen futbol, Yugoslavya parçalandıktan sonra “Hırvatistan’ın milli birliğinin tesisi”nde temel araçlardan biri olmuştu.

        Şu anda 4,5 milyon olan nüfusun bu kadar çok iyi futbolcu çıkarmasında hem Hırvat kökenli, Yugoslavya’nın “babası” Tito’nun, ama onun ölümüyle iç savaş dalgasında parçalanan Yugoslavya’dan çıkan Hırvatistan’ın “lideri” Tudjman’ın da etkisi vardı.

        Biri sol ve Sovyetler karşısında bağımsız, diğeri neredeyse faşizan iki otoriter rejim de futbolu çok kullandı. Şimdiki kadın Cumhurbaşkanı Grabar – Kitaniç’i de statta, soyunma odasında görmüşsünüzdür zaten.

        Tito öldüğü gün, Hırvat Hajduk Split ve Sırp Kızılyıldız’ın maçı vardı; iki tribün ve iki takım birlikte ağlamıştı!

        YOLSUZLUK

        Peki, “milli birlik”e hizmet eden futbol, şimdi, hem de en iyi zamanında neden bölüyor?

        Bölüyor çünkü Hırvat halkının bir bölümü, futboldaki yolsuzlukları kabul edemiyor. İç savaşın mağduru göçmen çocuk, Kaptan Modriç’i de affedemiyor.

        Modriç’i 10 yaşında beğenmeyen Hajduk’a karşı, 15’inde kapan Dinamo Zagreb’in “futbol ağası” başkanı Mamiç’in tam 15 milyon Euroluk transfer parasını cebe attığı ortaya çıkmıştı; 1,5 milyonluk vergiyle birlikte.

        Mamiç 6,5 yıl hapse mahkum oldu.

        Paranın ciddi bölümü Modriç ve Lovren’in transferlerindendi. Modriç, ağası Mamiç’i korumak için yalancı şahitlik yaptı. İşte Hırvatların bir bölümü bunu affedemedi. Yargı da muhtemelen.

        Çünkü elinde Dünya Kupası varken yahut Dünya İkinciliği; neredeyse Altın Top alacakken, Modriç 5 yıl hapis de yiyebilir!

        OKUMUŞ ÇOCUKLAR

        Dünya Kupası’nın gölgesinde bana göre en güzel haber şuydu:

        Fransa’nın mütevazı ama çok oyuncu yetiştiren kulübü Montpellier’in akademisindeki 26 çocuk, lise bitirme sınavı “Bakalorya”da yüzde 100 başarı kazanmıştı. Fransa ortalaması 84 iken, kızlı erkekli 26 genç futbolcu, yarısı dereceye girerek, biri genç milli, iki ismi en üst dereceden mezun olarak müthiş bir sonuç almıştı.

        Hem okuyor, hem kariyer yapıyordu çocuklar!

        Kulüp açıklamasında dendi ki, “Belki Fransa ligi şampiyonu değiliz ama Fransa bakalorya şampiyonuyuz.”

        Lampard, Bergkamp, Biliç, Mata …

        Şenol Güneş, Cüneyt Tanman, Metin Ali Feyyaz bu haberi iyi anlayacaktır.

        Dünya Kupası yorumculuğu yaparken, “Milli takım teknik direktörleri de o ülkeden olmalı” diyen Ekonomist Arsene Wenger de…

        Sadece sakalları, bakışı, duruşu değil; doktorluğu da “Che gibi” olan Socrates’in sahaları hiç terk etmemiş ruhu da!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar