Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “İlk dünya kupam” 1966’ydı; oyuncuları ezberimdeydi. Önceki ikisinde de “futbol dünyası”na doğmuştum ama okuma yazmam yoktu. Seyretmek değil, okumak vardı o zaman!

        Sadece gazeteden izleyip futbolcu fotoğrafı biriktirerek hafızaya kazımak acaba bugünün “online” dünyasından daha değerli bir çaba mıydı, bilmiyorum da, mahalle, arsa futbolu gibi, “kalpten”di.

        *

        Uzaktaki mini dünya savaşının dumanları da hala tütüyordu. Bilhassa “Kore Gazisi Tabip Subay” dayımın anlattığı ve hiç anlatmadıklarıyla.

        Haliyle iki Kore’den “Güney” bizdendi; “Kuzey” düşmandı!

        Hele, o devirlerin çok önemli bir çizgi romanı yüzünden veya Rüzgar Gibi Geçti ile, Amerikan İç Savaşı’nda “ırkçı” olmadan “Güney”e sempati duymuş olanlar için, “Güney” hep daha sıcaktı işte!

        Bilmediğimiz, o sıra, esas Güney’in, Afrika’nın, aşağılanmayı protesto için o Dünya Kupası’nı boykot ettiğiydi.

        Lakin İngiltere’deki kupada Kuzey Kore vardı. Zar zor kabul ettirerek. Milli marşından bile vazgeçip. Bir süre önce savaşırken şimdi Asya’nın tek temsilcisi.

        Bir maç yenildi, bir maç berabere;, son maç Mazzola’lı İtalya ileydi.

        O gün Avrupa ve G.Amerika dışında, ilk kez başka bir kıtadan bir takım çeyrek finale çıktı. Bir sonraki için 20 yıl daha beklenecekti.

        Koştur koştur, “Kore’nin azmi” İtalya’nın kibrini yendi. Savaştaki müttefiki Sovyetler’e maçta yenilen K.Kore, o sıra BM üyesi olmadığı savaşta karşısındaki koalisyonda bulunmasa da Güney’e sağlık ekibiyle koşan İtalya’yı yenmişti: 1-0.

        *

        Savaşlara alışkın dünya; (Faşizm dönemi 2 kez Dünya Şampiyonu olmuş) İtalya’nın yenilmesine, bunu yapanın bir Kore, hem de Kuzey olmasına öyle şaşırmıştı ki…

        Gazeteler, ajanslar habere önce kendileri inanamadı!

        O gün şöyle bir şey oldu:

        Önyargılarımız ne olursa olsun; bir güçsüzün bir güçlüyü yenmesine sevinmiştik işte!

        O gün sadece futbol kültürümüz, futbol aracılığıyla “globalleşmemiz” değil; hiyerarşi, otorite, güç, dayatma, mazlumluk, direniş, başkaldırıya dair alfabemiz de yol aldı!

        Hepimizin olmayabilir; bir kısmımızın.

        Evet, sürprizdi ama hayat da böyle bir şeydi: İmkânsızı istemek ve kazanmak mümkündü!

        *

        Yıllar geçti; “Futbol, sonunda Almanya’nın kazandığı bir şey” haline geldi ya…

        Kuzey’den 52 yıl sonra, bu kez Güney, Dünya Kupası Şampiyonu’nu son saniyelerde yenmekle kalmadı, kendi çıkamasa da onu batırdı.

        Yazının başlığı da bu hale geldi işte.

        “Top yuvarlaktır” diye büyümüş bizler, VAR denen, “Sözde adalet, futbola ihanet” günlerinde hakemlerin, oyuncuların, kenardakilerin durmadan yaptığı işaretle, “Top dikdörtgendir” diyecek olmuştuk ya…

        Böyle sonuçlar, nadir de olsa, hala “Top yuvarlaktır” diyen bir direnişti işte!

        Senegalli siyahları, iki sarı kart fazla gördü diye tekrar cezalandıran (tabii başkası da olabilirdi), Japon efendiliğini ödüllendiren steril bir dünya olabilir mi futbol!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar