Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin kalbi Taksim’de patlatılan bomba ve sebep olduğu trajedi çok korkunç!

        Yaşanan acıyı anlatmaya hiçbir kelime, hiçbir cümle, hiçbir paragraf yeterli değil…

        Ne desek boş…

        Ne yazsak hayatını kaybedenlerin geride bıraktığı insanların ızdırabını dindirmek mümkün değil.

        Allah hepsine rahmet eylesin…

        Ailelerine de sabır versin.

        Hepimiz hala olayın şokunu yaşıyoruz.

        Atlatmak da pek kolay olmayacak gibi görünüyor çünkü uzun zamandan bu yana İstanbul ilk kez böyle bir terör saldırısı ile karşı karşıya kaldı.

        En önce şu dipnotu dikkatinize düşeyim değerli okurlarım;

        Bu kesinlikle “zaman ayarlı” bir saldırı…

        Patlama haberini duyar duymaz kendi kendime kurduğum cümle şu oldu; “Demek ki Türkiye’de iyi giden bir şeyler var ya da Türkiye iyi şeyler yapıyor!”

        Çünkü nereden, hangi örgüt tarafından tertip edilmişse edilsin, bu saldırıyla amaç; Türkiye’nin moralini bozmak, motivasyonunu dağıtmak!

        Yakalanan ve Suriye kökenli olduğu açıklanan terörist kadının polisteki ifadesine göre talimat PKK/PYD tarafından verilmiş.

        Bazıları terörist kadının dış görüntüsü, kökeni ve eylemi gerçekleştirirken izlediği yol ve yöntem dolayısıyla doğruyu söylemediğini yani dediği gibi PKK/PYD’den değil, başka bir örgüt mensubu olabileceğini iddia ediyor.

        Doğru olabilir bu yaklaşım çünkü tuhaflıklar var gerçekten.

        Başka bir alçaklık olabilir arkasında ve hedef şaşırtmak için de PKK/PYD demiş olabilir.

        Ancak kesin olarak böyledir dememek lazım zira PKK/PYD de ak sütten çıkmış ak kaşık falan değil.

        Daha 1.5 ay önce Mersin’deki polis evine 2 genç kadın teröristle saldırı düzenleyen de onlardı.

        Ve hatırlatırım o saldırıyı üstlenen Kandil, benzer eylemlerinin devam edeceğini de apaçık ilan etmişti.

        Bu arada yazıyı yazmadan önce terör ve güvenlik konusunda uzman birkaç ismi aradım.

        En çok merak edilen; “Saldırı önlenemez miydi?” sorusunu yönelttim.

        Hemen hepsi -ki bu insanlar alanında gerçekten uzman insanlar-; “Tabii ki kadın terörist fark edilmiş olsaydı önlenebilirdi ama İstiklal Caddesi gibi bir caddede bu durum çok anormal sayılmaz çünkü aşırı kalabalık ve çoğunlukla yabancıların ziyaret ettiği lokasyonda insan tipleri de birbirine benziyor” dedi…

        Kesinlikle haklılar.

        Çünkü bu caddeyi çok çok iyi biliyorum.

        İşyerimiz Taksim’de.

        Dolayısıyla haftada birkaç kez de olsa yolum mecburiyetten düşüyor.

        Şöyle söyleyeyim; Sabah saatlerinden başlıyor ve gece sonuna kadar sürüyor aşırı kalabalık…

        Öyle ki sırt sırta yürümek zorunda kalıyorsunuz ve yemin ediyorum yürürken ezilme tehlikesi falan geçirebiliyorsunuz.

        Esnafın onlara hitap eden hizmet vermesi dolayısıyla da özellikle Ortadoğulu ya da Arap ülkelerinden gelen yabancılar ilgi gösteriyor.

        Bir de Türkiye’de yaşayan Suriyeli sığınmacılar…

        Pazar izin günü olduğundan gruplar halinde çıkarma yapıyorlar adeta İstiklal’e…

        O nedenle İstanbullu için İstiklal o gün yok hükmünde gibi bir şey.

        Buna mukabil polisin de yoğun güvenlik önlemi aldığını söylemem gerekiyor.

        Hem de öyle böyle değil.

        Hemen her noktada kontroller var ve tabir-i caizse kuş uçurtmuyorlar.

        Hatta bazen bu kontroller o caddede çalışanları, esnafları canından bezdiriyor.

        O nedenle kadın teröristin hiç dikkat çekmeden caddeye girmiş ve bombayı yerleştirip, patlatmadan az önce kaçmış olması çok şaşırtıcı.

        Aklıma gelen tek şey bu kadının profesyonel olduğu.

        Aşırı kalabalığı çok güzel kalkan yapmış belli ki kendisine…

        Denilene göre bombayı patlatmadan önce 45 dakika oturmuş bir bankta.

        Ben bunun pek doğru olduğuna inanmıyorum.

        Çünkü İstiklal’in ortasında ve oldukça da garip kıyafetleri olan bir kadın, bir başına, bir bankta 45 dakika öylece oturursa çevredekiler tarafından mutlaka dikkat çeker ve şüphe uyandırır.

        Çünkü İstiklal’de sadece üniformalı polis yok; birçok noktada görev yapan yüzlerce sivil polis de var.

        Kah simitçi, kah temizlik işçisi, kah turist gibi 7/24 gezen polisler…

        Biri değilse öbürü işkillenirdi.

        Eğer doğruysa da bu iddia…

        Yani o kadar vakit, elinde bir bombayla o bankta oturduysa…

        O zaman da “pes” derim!

        Nasıl eğitim almışsa artık…

        Kendini görünmez kılabilmeyi bile başarmış diye düşünürüm…

        Ama dedim ya…

        45 dakika bankta oturduğu iddiasına inanmıyorum.

        Neyse…

        İlla ki çıkacak ortaya tüm gerçekler.

        Hangi aşağılık zihniyetin ne amaçla bu alçak kadını İstiklal’e sürdüğünü öğreneceğiz…

        Allah büyüktür…

        Ama yazıyı bitirmeden şunu söylemek istiyorum.

        Hepimiz, herkes…

        Bu ülkeye aidiyet duygusu hisseden her birey şunun farkında olmalı;

        Hangi örgüt, hangi oluşum, kirli yapı, organizasyon olduğunun hiçbir önemi yok!

        Sonuçta amaç Türkiye’nin huzurunu bozmak!

        O nedenle gün birlik günüdür.

        Ve hep beraber en yüksek tondan; “Ne yaparsanız yapın asla istediğinizi alamayacaksınız” diyerek en yüksek tondan haykırma günüdür!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar