Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kuşkusuz geçtiğimiz hafta sonunun en mühim siyasi gelişmesi CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın gerçekleştirdiği kurultaydı.

        Dışarıya ne kadarı yansıdı bilemiyorum ama CHP İstanbul tabanı için epeyce bir sancılı geçti bu kurultay da…

        Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatı ile tek aday olarak seçime giren Canan Kaftancıoğlu yeniden il başkanı oldu olmasına ama ortalık da epeyce karıştı.

        Eski İl Başkanı Cemal Canpolat ve adaylık düşünenleri genel merkezin veto etmesi ve hatta el altından baskı uygulaması elbette ki CHP gelenek ve kültürü ile örtüşen bir tavır değildi.

        Her daim iktidarın “tek adam” üzerinden siyaset yapmasını eleştirip, bir büyük şehrin kurultayında dahi arzu edilen ismin dışında kimsenin aday olmasına izin vermemek fazla absürt oldu.

        Ancak güleceksiniz belki bana ama ben bu kez hak verdim Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu tavrına.

        Çünkü izin verseydi eğer…

        Canan Kaftancıoğlu’nun seçilmesi asla mümkün olamayacaktı.

        Neden?

        Ee çünkü kendi siyasi ikballeri açısından uyarılarına gelmeyen Kaftancıoğlu’nu, o malum “delege ağaları” çıtır çıtır yiyecekti.

        Keşke Kılıçdaroğlu’nun dayatmasına gerek kalmadan seçilme ihtimali olsaydı.

        Keşke delege, ağaların ahbaplık, akrabalık, hemşehrilik gibi saçma sapan yozluklarına kanmadan özgür iradesi ile tercihini yapabilseydi.

        Ama CHP’yi yakından bilen tanıyan tüm gazeteciler biliyorduk ki böyle bir imkan maalesef yoktu.

        O nedenle çok güzel bir hamle yaptı Genel Merkez.

        Doğru olan Kaftancıoğlu’nun yeniden il başkanı olmasıydı.

        Doğrudan da öte hakkaniyetli, etik bir tavır oldu.

        Yazılarımı okuyan herkes bilir ki kendisini geçmişte en sert eleştirenlerden biriyimdir.

        Bu yüzden de çok tavırlıdır bana.

        Ve hatta söylemediğim bir söz üzerinden hak etmediğim nahoş bir ifade kullanmıştır şahsımla ilgili.

        Aramız hiç yok yani…

        Ama olsun…

        Böyle olması doğruları, gerçekleri ıskalamam anlamına gelmez.

        Canan Kaftancıoğlu 31 Mart ve tekrarlanan 23 Haziran yerel seçimlerinde ekibiyle birlikte inanılmaz bir performans sergileyerek sadece benim değil, medya dünyasında birçok kişinin takdirini kazanmış bir isimdir.

        Öyleydi ki bu performansı… Yıllar önce sosyal medyada yaptığı bazı paylaşımlar gerekçe gösterilerek hakkında açılan dava, İstanbul zaferinden hemen sonra karara bağlandı.

        Ve Canan Hanım o kararla aklı başında, vicdan sahibi herkese “pes” dedirten 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.

        Avukatları hapis cezası kararına itiraz etti.

        İstinaf Mahkemesi'nde...

        Yani sonuç ne, henüz belli değil.

        İstinaf bozarsa, yeniden yargılama yapılacak.

        Bozmaz ise Kaftancıoğlu doğruca cezaevinin yolunu tutacak.

        Şimdi…

        Hal böyleyken…

        Yani iki çok kritik, hayati önemdeki seçimde ekibiyle birlikte inanılmaz bir çaba sarfetmiş ve zafer elde etmiş ve bir de üzerine akıllara ziyan bir suçlama ile hakkında 10 yıla yakın hapis cezası kesilmiş bir insan varken…

        Bu insanın yeniden il başkanı olmasına itiraz etmek en hafif deyimle insafsızlıktır!

        Hiç kusura bakmasın bu itirazı yapan CHP İstanbul İl Örgütü’nün üyeleri…

        Hiçbirinde vicdanın kırıntısı bile yokmuş!

        Kaftancıoğlu’nun başkanlığını altın tepside vermeliydi o örgüt!

        Bu bir yana…

        Bir de dün kurultay başladıktan sonra sosyal medyada Kaftancıoğlu ile ilgili yorumlar meselesi var.

        Bazı partililer yani üyeler ve hatta delege olanlar…

        Kendilerinden geçmiş gibilerdi adeta.

        Öyle abuk, saçma sapan şeyler yazıp çizdiler ki…

        Düpedüz hakaret edenler, aba altından sopa gösterip tehdit edenler ve daha neler neler…

        Yemin ediyorum ben utandım onların adına!

        Çok zor tuttum bazılarına yanıt vermemek için kendimi.

        Çünkü mesele Canan Kaftancıoğlu meselesi değil.

        Mesele iki seçimde de dişini tırnağına takarak çalışmış ve bu çalışması nedeniyle de iktidar ve destekçilerinin hedef tahtasına oturmuş bir siyasetçiye yapılan bariz haksızlık olmasıdır!

        Bir an kendimi koydum Canan Hanım’ın yerine…

        Fena oldum.

        Kahroldum.

        Ve bu partiyi aydığı günden beri iyi bilen biri olarak dedim ki kendi kendime; “CHP, CHP olalı böyle bir vefasızlık, vicdansızlık görmemiştir!”

        Kaftancıoğlu tek aday olarak seçime girdi diye, kamuoyunun gözleri önünde kendilerini yerden yere atan o CHP’li üyelerle ilgili genel merkez bir yaptırım uygulayacak mı bilmiyorum ama…

        Bir kez daha şunu da gördüm ki bu vesile ile…

        CHP’yi bir ileri, iki geri götüren en temel sebeplerden biri bu!

        “Kol kırılır yen içinde kalır” kültüründen bihaber, salt kendi siyasi kariyeri uğruna iyi olanları da yıkma, devirme ve gözler önünde insanların emeğini, alın terini, saygınlığını, itibarını alıp yere çalma fukaralığıdır!

        Üzülerek söylemeliyim ki…

        İşte bu anlayış, yozluk, bu yobazlık yok olamadığı sürece de CHP’nin milyonlarca insanın umudu olmaya devam etmesi ve çabalarının başarıya ulaşması mümkün olmayan bir realitedir!

        Haksız mıyım?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar