Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülkemizde son yaşanan siyanürle intihar vakalarını sadece bir polisiye, acı bir vaka olarak görüp unutmak yerine "Bunlar neden oldu, bize neler oluyor"diyedüşünüp tartışmamız lazım.

        Ortak paylaştığımız bu hayatı daha yaşanabilir kılmak için bu gayret kaçınılmaz.

        *

        Son yaşanılan olayda bir işadamı, onun karısı ve çocukları ölü bulundu.

        Soruşturma ara sonucuna göre bu toplu intiharın nedeni olarak işadamının maddi sıkıntıya girmesi gösterilmiş.

        Maddi sıkıntıların insanın kalbini nasıl sıkıştırdığını, ruhunu nasıl cendere altına aldığını biliyor ve anlıyorum.

        Özellikle ülkemizde iş oluşturmaya çalışan bir insanın aniden her şeyi kaybetmeye başlaması rutinlerimizden bir tanesi ne yazık ki.

        *

        İnsan beynini çözümleyecek uzmanlığım olmasa dahi en azından şunu herhalde söyleyebiliriz; bu duruma düşen bir işadamının belki intihara karar vermesi olabilir ama giderken küçük çocuğunu ve eşini de birlikte götürmeyekarar vermesi bana pek rutin gelmiyor. Hele küçük çocuğunun da ölmesi bu olayda açıklanması gereken bir boyut olarak duruyor.

        Diğer olaylarda da maddi sıkıntı boyutu olsa da sadece buna dayanarak sonuca varılması doğru gözükmüyor bana.

        *

        "Peki nasıl açıklama getirmeyeçalışmalıyız" diye soracak olursanız…

        Herkes kendi ruh haline baksın, kendisini analizetsin oradan çıkıp sonuçlara varmamız doğru, mümkün olabilir diye düşünüyorum.

        Hayatlarımızdan renkler, neşe çıktı bir süredir, gri bir karamsarlık bulutu çöktü ruhlarımızın üstüne.

        Bugün böyle olabilir ama yarınlar daha iyi olacak düşüncesini de üretemiyoruz. Hemen herkes yarının daha kötü olacağını düşünmeye başladı.

        Hayattan ürker hale geldik hepimiz. Yarına hiç bir yatırım yapamamamız, yarın ne olacağı konusunda hiç bir fikrimizin olamaması, her an her şeyolabilir korkusuyla yaşmak hepimizi hem hayat ürkeği, yaşam yorgunu hale dönüştürdü, hem de karamsarlık çukurunun dibine vurdurdu.

        *

        Yeri gelmişken önem verdiğimbir şeyi de özellikle vurgulamalıyım izninizle.

        Eğer bu tür ortamların ülkede dine, maneviyata yönelmeyi hızlandıracağı düşünülüyorsa ve bu yüzden bu ortama fazla tepki verilmiyorsa, yanılıyorsunuz bunu da bilin. Gerçekte ne olmakta olduğuna bir bakılsa asıl gerçek kolay anlaşılabilir. Bu tür ortamlar insanların maneviyatının kuvvetleneceği ortamlar değildir. Aksine bu tür ortamlar nihilizmin kuvvetleneceğiortamlardır.Bu ülkede bazı insanlar bu yüzden artık sadece deist olmakla yetinmeyipbunun yerine direkt ateist olmaya bile başladılar.

        Buna benim mahallemedaha çok insan gelecek diye sevindiğimi filan sanmayın. İsteyen istediğini olur bu beni alakadar etmiyor ama inancın bir ülkenin temelini sağlam tutması için mutlaka gerektiğini bildiğimden bunun da elden kaçırılmasını tehlikeli bile bulmaya başladım.

        *

        Ne yazık ki bu son siyanürle intihar vakaları birer bireysel cinnetin sonucu değiller. Bunlar aslında bir sosyal çöküşün göstergeleri. Karamsarlık bulutlarının bir gri sis olarak üzerimize çöktüğü bu ortamda intihar bir son umutsuz çığlıktan ibarettir. Bu çığlığı hepimizin duyup, bu ortamdan nasıl çıkabileceğimizidüşünmeye acilen başlamamız gerekiyor.

        *

        Bu kadar grilik Türkiye’nin alışık olduğu ve fazla kaldırabileceğibir şey de değildir. Akdenizli yanımızbuna fazla tahammül etmeye müsait değil.

        Bu cendereyi kırmak için Akdenizli ruhumuzunbizleri teslim almasına izin vermeli ve çıkmalıyız bu kötü ruh halinden.

        Hıncal Uluç devamlı yazıyor. Her gece o kadar fazla sosyal aktivite ve sanat olayı varmış ki hangisine yetişeceğini bilemiyormuş.

        Bu habere çok sevindim. Bu aslında kolay yenilmeyen Türk ruhunun Akdenizli boyutunun yeniden canlanmak istediğini gösterdi bana. Bugün eğlenmek, gülmek aslında yarına sahip çıkmak demektir. Bugün birey olarak ne tür darbe yiyorsak yiyelim, nelerden geçiyorsak bir an önce Akdenizli ruhumuzu egemen kılıp kötümserlik bulutlarını dağıtmalıyız. Bir yerden başlanırsa bu toplumun geneline de yayılır.

        Tekrar eğlenmeye ve yaşamaya başlayan İstanbul, Türkiye’nin geleceğini de kurtarır.

        Kurtuluşu Ankara’dan beklemek yerine İstanbul'un tekrar eğlenmeye ve dolu dolu yaşamaya çalışan sıradan insanlarına konsantre olalım.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar