Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bayram tatilinde kısa bir süreliğine Şangay’a gittim. Bu fırsattan yararlanarak Şangay’ın en büyük sağlık merkezlerinden Ruiijin hastanesi Metabolik Hastalıklar Yönetim Merkezi Başkanı Prof. Dr. Guang Ning’i ziyaret ettim.

        Prof. Ning ile Şangay ve İstanbul örneğinde insan sağlığı ve metabolik hastalıklar üzerine ilginç bir sohbetimiz oldu.

        Şangay da İstanbul gibi bir dünya metropolü ve dünyanın en kalabalık şehirlerinden birisi, nüfusu 26 milyonu aşıyor. Trafiği İstanbul kadar olmasa da çok yoğun ve kozmopolit bir sanayi şehri. Sorunlar, yaşam koşulları iki şehirde çok benzer, doğal olarak beklersiniz ki sağlıkla ilgili sorunları birbirine benzesin. Ancak durum hiç öyle değil.

        ŞANGAY’LA İSTANBUL'UN SAĞLIK KARNESİNDEKİ FARKLAR NELER?

        İstanbul’da kalp krizi, koroner kalp hastalığı ortalaması dünya ortalamasının üç kat üstünde buna karşılık Şangay’da bu oran çok daha düşük. İstanbul’da obezite oranı yüksek Şangay'da daha düşük. İstanbul’da diyabet oranı yüzde yirmilerde Şangay’da diyabet oranı da düşük.

        Metropol olarak; nüfus yoğunluğu, trafik, stres gibi birçok özelliği birbirinin aynı olan iki şehirde bu farkın bu kadar büyük olmasının altındaki nedenler neler?

        İstanbul ile Şangay arasında yaşam koşulları açısından en önemli fark halkın beslenme alışkanlıkları ve mutfak.

        Burada olduğum sürece insanların beslenme alışkanlıklarında gözlemlediğim bizden farklı iki özellik var.

        Bizim beslenme kültürümüzde ağırlık kırmızı et üzerine onlar kırmızı eti çok az tüketiyorlar. Çin’de insanların beslenme alışkanlıklarında beyaz et ve deniz ürünleri ağırlıkta.

        Burada cevaplanması gereken çok önemli soru gerçekten kırmızı etle kalp damar hastalığı arasında bir ilişki var mı, yok mu?

        CANAN HOCAYI DİNLER DE ETİ EN YAĞLI YERİNDEN BOL BOL YERSENİZ NE OLUR?

        Genç yaşta koroner kalp hastası olursunuz.

        Dünya Sağlık Örgütü'nün kardiyovasküler hastalıklarla ilgili raporundaki harita dünyada kalp hastalıklarından ölümlerin en yüksek olduğu ülkelerin en çok aşırı ve yağlı kırmızı et tüketen toplumlar olduğunu gösteriyor. Bu ülkelerde bizde varız.

        Dünyada kalp damar hastalıklarından ölümlerin en yüksek olduğu ülkelerin en üst sırasında Kazakistan, Afganistan, Türkmenistan var. Azerbaycan ve diğer "Stan" ülkeleri bunu takip ediyor.

        Rusya ve Belarus topluluğu hemen arkasından geliyor daha sonrada bizim içinde bulunduğumuz Orta Doğu bölgesi ülkeleri ve İran geliyor.

        Kırmızı etin çok az yendiği beslenme kültürü beyaz et ağırlıklı olan başta Japonya olmak üzere Uzak Doğu ülkelerinde kalp hastalığı oranı en düşük.

        ABD, Kanada gibi Kuzey Amerika, İngiltere ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinde bile, işlenmiş hazır paket ürünlerinin çok daha fazla tüketiliyor olmasına rağmen kalp hastalıklarından ölüm bize göre çok daha düşük.

        BU ÜLKEDE İNSANLARIN NEREDEYSE YARISI KALP HASTALIĞINDAN ÖLÜYOR

        Türkiye İstatistik Kurumu'nun yayınladığı rapora göre ülkemizde ölen insanların yüzde 40'ı damar tıkanıklığına bağlı hastalıklardan hayatını kaybediyor. Kanserde ölüm oranı bunun yarısı kadar yüzde 20'lerde. Sigaranın baş rolde olduğu kanser dışı akciğer hastalıklarından ölüm oranı sadece yüzde 10'larda.

        Kansere ve sigaraya fokuslanmış toplum olarak (elbette bunlarla mücadele de çok önemli) asıl problemi göz ardıediyoruz.

        Türkiye’de koroner kalp hastalıklarının en yüksek olduğu bölge Güneydoğu Anadolu. Bu bölgedeki kımızı et ağırlıklı mutfak kültürünü sürdüren insanlarda kalp krizi geçirme ya da koronerine stent taktırma yaş ortalaması, Akdeniz mutfağı alışkanlığını sürdüren, ot ve beyaz et ile balıkla ağırlıklı beslenen insanlara göre 20 yıl daha erken. Yaşam süreleri de daha kısa.

        Buna rağmen biraz da magazin tıpçıların sayesinde ekonomik durumu elveren kesimde her geçen yıl kırmızı et tüketimi artıyor ve doğru orantılı olarak da her geçen yıl koronerleri tıkanan, stent taktıran insan sayısı da artıyor.

        MAGAZİN TIBBININ BİTMEYEN REYTİNG HIRSI

        Her kurban bayramında olduğu gibi bu bayramda magazin tıpçılarından art arda açıklamalar geldi, yine büyük kanallar reyting hedefli programlar yaptılar.

        Bu bayramda en ilgi toplayan ise Canan hocayla yapılan programdı. Kurban bayramının da etkisiyle yine “kırmızı eti bol bol yiyin, etin en yağlı tarafını seçin” dedi. Diğer aksini söyleyen doktorlara kızdı, sinirlendi. Halkta hocanın 'talk show'u sayesinde keyifli bir süre geçirdi.

        Geçirdi de her zamanki gibi hocanın söylediği bu iddia çok önemli, bu iddialarınızı kanıtlayacak size ait bir klinik araştırma, çalışma ya da yayın var mı bunları neye dayanarak söylüyorsunuz diye Fatih Altaylı dışında soran bir kişi ya da otorite de olmadı.

        Bu bayram blokçu hocaların yazıları da “kurban eti kesilir kesilmez yenebilir mi, yenemez mi, hayvanda ölü katılığı oluşsun da öyle mi yiyelim, olmadan mı yiyelim” düzeyinde dönüp durdu, bazı beslenme uzmanları kavurma üzerine tariflerle konuya dahil oldular.

        Hatta ünlü bir beslenme uzmanı ilk kez veganlığı bırakıp kırmızı ete başladığını açıkladı.

        Sadece kardiyoloji derneklerinden bir açıklama gelmedi.

        Medyada gördüğüm kadarıyla bir tek Osman Müftüoğlu hoca geçen yıllarda hep savunduğu “bayramda artık diyet olmaz” yazılarındaki görüşünü değiştirdi. “Bayramda kırmızı eti abartmayın, hayvansal yağlarla damar sertliği arasında doğrudan bir ilişki var, aman dikkat!” diye bir yazı yazdı. Bu yazıya bende tamamen katılıyorum.

        Ayrıca altını çizerek belirtmek isterim ki, kırmızı et karşıtı da değilim. Kırmızı et, insan organizması için gerekli temel proteinleri, mineralleri, esansiyel aminoasitleri içerir. Abartıya kaçmadan haftada 2-3 gün kırmızı et alınabilir.

        Ama her gün ve aşırı kırmızı et tüketenlerde özellikle de riskli kişilerde kan yağları yüksekliği ile damar sertliği arasında ve kan hemoglobin değerlerindeki artışla kalp koroner hastalığı arasında doğrusal ilişki var, dünyadaki kalp hastalıkları haritası bunu kanıtlıyor.

        NUSRET SOSYETESİ VE GENÇ KIRMIZI ET FANATİKLERİ

        Ama buna rağmen halen bu ülkede ısrarla magazin tıpçıları sürekli kırmızı eti pompalamaya devam ediyor, çok da etkili oluyor ve son beş yılda insanların beslenme kültürü değişti.

        Tüm toplumda, en entelektüelleride dahil olmak üzere insanlarımızda artık “ne kadar kırmızı et o kadar sağlık” algısıoluştu ve bu algı kurumlaştı.

        Dahası artık günümüz Türkiye'sinde insanların hayatına bir statüko göstergesi olarak “Nusret'te et yemek” diye bir kavram girdi ve toplumda kendi içinde bir Nusret sosyetesi oluştu, restoranları her gün tıklım tıklım dolu.

        Tüm toplum magazin basınının ve magazin tıpçılarının müthiş etkisiyle her gün giderek daha fazla yağlı kırmızı et fanatiği oluyor.

        40 yılı aşkın meslek hayatımda görmediğim kadar 30'lu 40'lı yaşlarda genç enfarktüslü ve koroner bypasslı insan görüyorum. Birçok genç insan stentli.

        Toplumsal olarak bir sağlık felaketine gidiyoruz.

        SONUÇTA SORUN BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU

        Üç beş kitap daha fazla satmak, insanlara hoş görünerek duygularını sömürüp birkaç kuruş kazanmak için“bu ülkede çok değil on yıl içinde binlerce genç magazin tıp kurbanı 'by pass'lıları”yaratmak hem tıbbi hem de ahlaki sorumluluk getirir.

        Canan hoca başta olmak üzere bu konu ile ilgili yazılar yazan hocalara düşen en önemli görev; başta kendi fanatikleri olmak üzere halk sağlığını tehlikeye atacak, kanıtsız ve kendi zat-ı şahsına münhasır bilim dışı iddialarını artık sürdürmemeleri, insanlara evrensel bilimin binlerce yıllık deneyimler sonucu geliştirdiği kanıta dayalı doğruları anlatmaktır.

        Çok uzağa, Uzak Doğu'ya gitmeye gerek yok. Hemen yanı başımızda evrensel bilimin kurallarının işlediği Avrupa'da kalp hastalığı oranı da, obezite oranı da, diyabet oranı da bizim üçte birimizden düşük.

        Ülkemizde insan sağlığı bu kadar ucuz değil.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar