Aydın Valisi'ne teşekkür ederiz

Üç soruşturmanın takipçisiyiz diye yazmıştım 6 Haziran günü..

Biri..

- Buca İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün “kadın okul müdürlerinin yeterliliklerine” yönelik yaptığı tuhaf anketti.

İkincisi..

- Menderes Nehri’ni kirletenlerle ve toplu balık ölümleriyle ilgiliydi.

Üçüncüsü..

- Milli marşlarımızı yasaklayan İzmir Atatürk Lisesi Müdürü hakkında yapılan araştırmaydı.

*

Birinci ile üçüncüden henüz bir netice alamadık, bekliyoruz ve izliyoruz.

Ama, ikinci konu hakkında Aydın Valisi Yavuz Selim Köşger, önceki gün basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.

Menderes Nehri’nde iki hafta evvel meydana gelen “toplu balık ölümlerini” araştıran komisyonun raporunu kamuoyu ile paylaştı.

Raporu dün gazetemizde yayınladık.

Komisyonun incelemesine göre; nehirdeki balıklar kimyasal madde ile değil, bu yıl erken gelen “sıcaklar ve kuraklık” nedeniyle telef olmuşlar.

Yani, ölümlerin sebebi iklim değişikliği..

*

Bu sonuç ne kadar doğrudur, ne kadar inandırıcıdır, orasını bilemem.

O bölüm uzmanların işi..

Ki; onlar “rapor sonuçlarına katılmadıklarını, Menderes Nehri’nin çok kirli olduğunu defalarca kanıtladıklarını ve büyük sorunu devletin çözmesi gerektiğini” net bir şekilde bildirdiler.

Bense..

Meseleyi takip ettirdiği, çağrılarımıza yanıt verdiği, komisyon raporunu duyurduğu ve sorumlu davrandığı için Vali Bey’e teşekkür ederim.

Aynı duyarlılığı, diğer soruşturmaları yürüten sorumlu makamlardan da beklediğimizi bir kez daha hatırlatırım.

Üretim ama nasıl üretim

Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, çok doğru bir konuya değindi.

*

- Türkiye’nin üretim dokusu ile tüketim dokusunun örtüşmediğini..

- Ürettiğimiz ürünler ile tükettiğimiz ürünlerin aynı standartta olmadığını..

- Her 100 dolarlık ihracatın 60 dolarını ithal malzemelerle karşıladığımızı..

- Üretim bazlı politikalar geliştirmemiz ve üretim dokusunu geliştirmemiz gerektiğini vurguladı.

*

Gerçekten de bu alanda sıkıntımız büyük.

Üretime yönelik çalışmalarla dönüşümü yakalamalıyız elbette.

Fakat bunlar nasıl olmalı, doğru dönüşüm nasıl yakalanmalı, asıl mesele burada yatıyor.

Bunun için dünyaya bakmamız yeter.

Yorgancılar, onların neler olduğunu da örneklerle izah ediyor.

Yapay zeka yoksa sen de yoksun

- Her şeyden önce dijitalleşme bir tercih değil, zorunluluktur.

- Dönüşüm sadece sanayi üretimini değil, geleneksel iş modellerini de kapsıyor.

- Mesela, taksisi olmayan UBER dünyanın en gelişmiş ulaşım şebekesi konumunda..

- Deposu bulunmayan alibaba.com, dünyanın en büyük e-ticaret sitesi..

- İçeriği olmayan Facebook, dünyanın en büyük sosyal paylaşım ağı..

- Altyapısı olmayan WhatsApp, dünyanın en büyük iletişim servisi..

- Tek oteli bile olmayan airbnb ile Booking dünyanın en büyük konaklama sağlayıcıları..

Demek ki, dönüşümün itici gücü yapay zeka..

Zaten hesaplara göre, yapay zekanın 2030 yılına kadar küresel ekonomiye yaklaşık 16 trilyon dolar, yani Çin ile Almanya’nın ekonomik büyüklüğüne eşit katkı sağlayacağı belirtiliyor.

Özetleyecek olursak..

Türkiye’nin de geleceğini şekillendirmede “yüksek teknolojili dönüşüme, yüksek katma değerli üretime” çok ihtiyacı var.

Üretim dokusu ile tüketim dokusunu buluşturmak istiyorsak eğer, mutlaka bu yola girmeli ve yoğunlaşmalıyız.

Batıdan değil doğudan

Sanmayın ki dijitalleşme ve dönüşüm konusundaki ataklar batı ülkelerinden geliyor.

Kesinlikle değil.

Aksine, Ortadoğu’dan yükseliyor.

Mesela..

- Suudi Arabistan 500 milyar dolarlık yatırımla dünyanın ilk robot şehri Neom’u hayata geçiriyor.

- Birleşik Arap Emirlikleri dünyanın ilk Yapay Zeka Bakanlığı’nı kurdu.

- 2030’da tüm ulaşım ağının yüzde 25’ini otonom (kendi kendine hareket eden) araçlar gerçekleştirecek.

- 2050’de enerjinin yüzde 75’i temiz kaynaklardan elde edilecek ve ülke tamamen dijitalleşecek.

*

Biz cek-cak’larla vakit geçirirken, dünya hızla dönüşüme geçti bile..

Alın teri akıl teri birleşmeli

- Otomasyon ile Türkiye’de mevcut mesleklerin yüzde 60’ı yok olma riski altında..

- İnovasyon ve PISA ilişkisi aleyhimize işliyor.

- Bilim testinde 72 ülke arasından 52’nci sıradayız.

- Ne okuduğunu anlamada 50’nci durumdayız.

*

Dünyaya ayak uydurabilmek, onlarla yarışabilmek niyetindeysek, önce bütün bu olumsuz verileri düzeltmemiz şart.

Alın terini akıl teriyle buluşturmak zorundayız.

İkisini birleştirerek “yeni değerler” yaratmalıyız.

Üretimimizi, markamızı değere dönüştürmeliyiz.

Çıkış için, başarı için, başka çare yok..

Çileli kitaplar

- Eda Taşpınar, son iki yıldır denize girerken, şezlongda güneşlenirken hep kitap okuyormuş, okuduktan sonra da kitapları plajda bırakıyormuş.

- Anladık, “BookCrossing-Kitap Gezdirme” modasına uyuyor belli ki, ama güneşte haftalarca yattığından, bıraktığı kitaplar da iyice solmuştur, okuyanın gözü gider söyleyeyim!..

İspanya’ya el uzatırız

- İspanya’da yeni kurulan sosyalist hükümette 17 bakandan 11’i kadın, 6’sı erkekmiş, Türkiye’deki 27 bakandan 25’i erkek, 2’si kadınmış.

- O zaman değiş-tokuş yapalım, onlardaki erkekleri biz alalım, bizdeki kadınları onlara verelim, böylece iki kabine de dengelenmiş olur!..

Bizim trafiklebaşedemezler

- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İzmir’deki trafik kazası nedeniyle Türkiye’ye ilk kez “trafik cezası” kesmiş, ölenlere tazminat verilmesini hükmetmiş.

- AİHM yargıçları bu karara bin pişman olacaklar, Türkiye’de yılda 1 milyon kaza meydana geldiğini ve 10 bin kişinin öldüğünü bilmiyorlar belli ki!..