Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pazartesi akşamüstü uçağı ile Yunanistan’a gitmeye çalışırken uçağın bir hayli geç kalkmasıyla birlikte haberim oldu; Yunanistan Yanıyor! Gecikmeli olarak Atina’ya varıp şehirde olan biteni öğrenmeye çalışıyoruz ama ortalık oldukça sessiz olduğu için pek beceremiyoruz.

        Ertesi sabah uyandığımızda şehir sessizliğini koruyor. Etraftan çocuk ağlaması ya da köpek havlaması haricinde ses gelmiyor. Üç günlüğüne ilan edilen milli yasın her zaman hareketli olan Atina sokaklarına yansımasını o zaman daha iyi anlıyorum. Bir türlü dinmek bilmeyen rüzgar yüzünden hızla ilerleyen yangın insanları deniz kenarına ulaşmak isterken yakalamış. Tüm şehir birbirine sarılarak hayatını kaybeden insanları konuşuyor. Cesetlerin denize birkaç metre kala bulunması olayın trajedisini arttırıyor. Dumandan yönlerini bulamadıkları için sıkışıp kalmış insanlar herkesin yüreğini dağlıyor.

        Televizyonlarda yayın akışı değiştirilip, daha sakin bir yayına geçilirken ünlü komedyen Tonis Finos’ ANT1 kanalında sunduğu “Ben Bilmem Eşim Bilir”in Yunan versiyonu yayını durduruluyor. Tonis Finos’un çarşamba akşamki tüm biletleri satılan gösterisi de erteleniyor. Şehre tatil için gelmiş olan turistlerin şanssızlığı tabii ama onlar da dert etmiyor normal olarak.

        Ülke hep birlikte yasını tutmaya çalışırken evrimini tamamlamamış vicdansız bir grup insan da bu ölümler karşısında mutlu oluyor. Ne zaman Yunanistan’ın başına kötü bir şey olsa “beter olsunlar” diye yola çıkan bu grup ortaçağ döneminde ellerinde meşaleler haksız yere cadı olduklarını iddia ettikleri kadınları yakan cahilleri hatırlatıyor bana. Oysa hayatlarında bir kez Yunanistan’a gelseler buradaki halkın biz Türkleri ne kadar çok sevdiklerini, kültürümüz hakkında ne çok bilgi sahibi olduklarını görecekler. Karşılıklı iki kıyıda yaşamanın ve artık iyice birbirine karışan kültürün etkisiyle yok aslında birbirimizden farkımız. Konu hakkında uzun uzadıya yazılacak çok şey var ama o “Yunanistan’ı düşman bellemiş kitle”ye laf anlatabilmek ne mümkün. Yanarak acı içinde can veren çocukların ardından bile söylenebilen bu kitle düşman olduğunu iddia ettikleri ırklardan daha tehlikeli aslında, bunu farkına varacaklar mı acaba?

        Hande Yener’in bedevi açılımı

        Artık ağustos ayına varmak üzere olduğumuz şu günlerde tüm popçular birer ikişer ellerindeki şarkıları piyasaya sürmeye çalışırken yerinde olmayı istemediğim tek kişi Hande Yener’di. Uzun süreden beri çıkması beklenen ilk İngilizce denemesi Love Always Wins şu sıra homofobik söylemleri sayesinde iticilik sıralamasında bir numarada yer alan Mert Ekren’in yazdığı bir şarkıydı sonuçta.

        “Türkçe pop dinlemiyorum”

        Hande Yener fikir değiştirip İngilizce olayına girmedi ama eski model Abdullah İnal Nobody ile bu açığı kapatır mı acaba? 90’larda kaldığını düşündüğüm potans açıp kapayarak şarkının bazı sözlerini dinleyicilere söyletme tekniği ve çaldığı RNB şarkılar ile kendine Karaköy civarında geniş bir kitle yaratan Abdullah İnal, şimdi de “Nobody” adında İngilizce denemesi ile aramızda.

        Gülşen’in Kardan Adam videosundan hatırlamanız muhtemel olan İnal’ın bir de Gülşen ile düetlediği “Dünya” adında bir şarkısı var. Fakat o şarkı içinde Gülşen barındırmasına rağmen umutsuz vaka olduğu için Abdullah İnal’ın kariyeri yeni başlıyormuş gibi yapalım. Yaz mevsiminde Ege sahillerinde DJ’lik yapan genç yeteneğin bu şarkısı kulaktan kulağa övülme şeklinde hızla yayılıyor. İster misiniz bu yazın Despacito’su Türkiye’den çıksın, biz de şoka girelim?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar