Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ali Babacan partisini kurdu; bugün parti programı Ankara Bilkent Otel’de ilan edilecek. Çok partili demokratik hayata inanan herkese ‘hayırlı olsun’ demek düşer.

        Partinin kuruluş haberiyle aynı anda gazetelere Ali Babacan ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün arasının bozulduğu haberi de düştü. İki isim partinin oluşum aşamasında sürekli olarak beraber anıldığı için, Babacan’ın partisini merakla bekleyenler için olumsuz tınısı vardı haberin. Ancak gerek Gül gerekse Babacan tarafında kırgınlığı teyit eden ifadeler kullanılmıyor.

        Gül’e yakın olan Beşir Atalay ve Candan Karlıtekin’in kurucu üyeler arasında olmamasından rüzgar alıyor bu söylenti.

        Taraflara neden bu isimler kurucu üyeler arasında değil diye sorduğumda “Kendi istekleri doğrultusunda yoklar, misal Karlıtekin son iki gün kampta sunum yaptı, eğer kırgınlığı olsaydı gelmez ve sunum yapmazdı” cevabını aldım.

        Mehmet Şimşek’in kurucu kadroda yer almamasıyla ilgili soruma ise kendisinin bazı kuruluşlarla yapmış olduğu sözleşmelerden kaynaklanan bir neden ileri sürüldü.

        Ancak daha saygın kaynaklarda Ali Babacan’ın ‘yönüne tek başına karar vereceği’ minvalinde yazılar yer aldı.

        Evet, ama bu da sayın Abdullah Gül’ün tercihi olsa gerek. Partinin içinde olmak isteseydi, kesinlikle olacağına kuşku yok. Öte yandan Gül’ün içerde mi dışarda mı olduğunun belirsiz olduğu bir konteksti devam ettirmek bir süre sonra kaçınılmaz olarak “Bu partiyi kim yönetiyor?” seslerine sebep olurdu. Kişisel kanaatim tam da bu nedenlerle Babacan’dan kaynaklanan bir ‘özerkleşme’ çizgisinin garipsenmemesi gerektiği yönünde.

        KİMLER VAR?

        DEVA (Demokrasi ve Atılım Partisi) ‘dertlere deva’ çağrışımıyla yola çıkmayı seçmiş görünüyor. Ali Babacan’ın bakanlar kurulunda iken birlikte çalıştığı eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, eski Sanayi Bakanı Nihat Ergün, eski Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf kurucular listesinde. Sadece eski bakanlar değil, 13 eski AK Partili milletvekili ve 1 eski belediye başkanı da listede. (Mustafa Yeneroğlu başta olmak üzere, Mehmet Emin Ekmen, Mustafa Nuri Akbulut, Abdürrahim Aksoy, Kerem Altun, Hasan Karal, Metin Kaşıkoğlu, Ali İhsan Merdanoğlu, Hatice Dudu Özkal, İdris Şahin, Ahmet Faruk Ünsal, Abdurrahman Müfit Yetkin ve Medeni Yılmaz ve eski Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur) Ayrıca AK Parti döneminde bürokraside üst düzey görev yapanlar ya da danışmanlık icra edenler de var: Eski Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Birol Aydemir, eski Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakçı, eski Hazine Başkan Yardımcısı Cavit Dağdaş ve emekli büyükelçi Abdurrahman Bilgiç gibi.

        Ramiz Ongun, Musa Malik Yıldırım, Tuğba Tapsız gibi ülkücü/milliyetçi cepheden gelenler var, ancak Kürt siyasetçiler daha fazla. (Münevver Helün, Medeni Yılmaz, Kerem Altun, Ali İhsan Merdanoğlu, Abdürrahim Aksoy, Rojhat Ölmez, Mehmet Emin Ekmen, Ahmet Faruk Ünsal)

        Son günlerde sosyal medyada İdlib eksenli analizleriyle tartışmalara konu olmuş Metin Gürcan da listede. Yazar Gülay Göktürk, avukat Gülçin Avşar, genç hukukçu Tunahan Elmas gibi isimler de var; genç ve kadın yoğunluğu yüksek oranda olan bir kurucu üyeler listesi.

        Lakin, ekonomi uzmanı çok, dış politika uzmanı yok denecek kadar az.

        “DÖRT EĞİLİM” Mİ, “NUH’UN GEMİSİ” Mİ?

        Ayrıca bundan 20 yıl önce olsa “Ne güzel, dört eğilim de var” denilecek kurucular listesi, bugün makul olduğu düşünülen AK Partili bazı kişiler tarafından bile “Nuh’un Gemisi gibi” türünde cümlelerle eleştiriliyor.

        “Yeni hükümet modeli siyasi ve ideolojik angajmana göre bölünmesini değil ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda kurulacak ittifakları mümkün kılacak” diyenlerin birbirinden çok farklı yerlerden/ideolojilerden gelen insanları aynı partide ‘müttefik’ kılmasını sorunlu bulmaları ilginç. Sizin partileri evliliğe zorlayan modeliniz normal sayılacak, ama bir partinin farklı eğilimleri rızaları ile birleştirmesi anormal olacak öyle mi?

        Bu nahoş betimlemeleri geçelim.

        CEVABI MEÇHUL SORU

        Gelgelelim, şöyle bir gerçek de yok değil. Farklı görüşleri, farklı geleneklerin üsluplarını, aynı argümanın, söylem birliğinin etrafında toplamak zordur. Bu sorunu aşabilmenin yolu katı bir parti disiplinidir. Lakin katı bir parti disiplini de, Ali Babacan’ın ‘lider odaklı olmayan, eşit ilişkilerle ayakta duran parti’ arzusu/lansmanıyla çelişecektir. Yani aslında, Ali Babacan’ın neden Ahmet Davutoğlu ile beraber hareket etmediğini açıklamak için kullandığı argümanlarla çelişecektir. Aynı minvalde ülkücüsünden liberaline, Kürt siyasetçisinden emekli generaline, kadınlardan gençlere kadar uzanan bu geniş yelpazeyi inandırıcı bulmayanlar da çıkabilir. “Birlikte siyaset yaptığınız, tanıdığınız, aynı dünya görüşünden olduğunuz çalışma arkadaşınız olan Davutoğlu’yla bile bir araya gelemediniz, dört eğilimle nasıl bir araya geleceksiniz? Hadi geldiniz nasıl yürüteceksiniz?” sorusunun cevabı meçhul.

        HANGİ İHTİYACA CEVAP VERİYOR?

        “AK Parti’den kopan iki yeni parti kuruldu ama bunlar hangi ihtiyaca karşılık geliyor, böyle bir ihtiyaç hakikaten var mı?” sorularının cevabı için ise Fatih Altaylı’nın geçen günkü yazısında bahsettiği bir konuyu hatırlamak yeterli.

        “Burhan Kuzu’nun bir uyuşturucu baronunun serbest bırakılması için yargıya baskı yaptığına ilişkin yargı mensuplarının ifadeleri var.

        Bu konuda açılan bir soruşturma var mı?

        Varsa ne durumda?

        Yoksa, niye yok!”

        Diye yazmıştı Altaylı.

        Sadece bu örnek bile iki yeni partinin hangi ihtiyaca binaen kurulduğunu ortaya koymak için yeterli: “Haksızlık, adaletsizlik, yargı, ekonomi gibi başlıklarda eleştirileri olan, otoriter eğilimi baskın bir yönetimden çok çoğulcu bir anlayışı tercih eden kesimlerin iktidara alternatif oluşturma ihtiyacı.”

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar