Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti’nin Ankara adayı Mehmet Özhaseki, MHP ile ittifakın kısmen de olsa devam ettirilmesi iradesinin ortaya çıktığı aşamada netleşti. Devlet Bahçeli’nin Özhaseki ismini onaylamasının nedeni, Özhaseki’nin Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemlere dayanıyor olsa gerek. Zira "ülkücülük" Kayseri’de etkin ve baskın ideolojidir. MHP Kayserililerin ikinci parti tercihidir ve Özhaseki, Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemlerde ülkücüleri hoş tutmaya dikkat etmiştir. Günün sonunda MHP’nin de desteklediğibir AK Parti adayı olarak, yarışa şanslı başlamış olacak.

        MHP’nin kendi adayını çıkaracağı bir ihtimalde Ankara, AK Parti’nin elinden kaçabilirdi. Ancak şimdi de ittifak sürdüğü için İstanbul’un kaçması riski var.

        Çünkü İstanbul, Kürt oylarının kritik önem kazandığı yerlerden biri. Yani İstanbul’da ilk partisi HDP olan ama büyükşehir yarışında oyunu, kazanma olasılığı olan partilerden biri lehine kullanan çok sayıda Kürt seçmen var. Bir kısmının büyükşehir seçimi için CHP adayı lehine oy kullanacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ama önemli olan "diğer" kısmın ne yapacağı.

        GEÇMİŞ YEREL SEÇİMLERDEN DAHA ZOR…

        Diğer seçimlere oranla biraz daha zor bir yerel seçim olacak bu. Çünkü; hem bu yerel seçime cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin gireceği bir sınav gibi bakılıyor hem de İstanbul gibi, meşrebi gereği "Onu bunu bilmem, seni seçmem için bana iyi bir sebep göster" diyen kentler için "aday" hayati önem taşıyor.

        "Yerel seçimde kritik yerler kaybedilirse sistemin bekası tartışmalı hale gelir" fikri ortaya atıldığından beri, "İstanbul kalesi" için en uygun isim olarak Binali Yıldırım’ın adı geçiyordu.

        Nitekim Cumhurbaşkanı’nın Arjantin dönüşü açıklayacağı isim yüzde 99 Binali Yıldırım olacak.

        İsmin ilan edilmesinde neden gecikme yaşandığını da az çok herkes biliyor.

        İki sorun vardı.

        Biri, protokol açmazı.

        Malum, belediye başkanları mevcut protokol düzeni içinde garnizon komutanının arkasında 7. sırada duruyor ve mevcut durumda Meclis Başkanı olan, kısa bir zaman önce Başbakanlık yapmış olan biri için, bu bir sorun. Eskiden olmayabilirdi ama artık öyle ve bu ego meselesine indirgenemeyecek kadar somut bir gerçekliğe tekabül ediyor.

        Nedeni malum.

        Yeni sistemde gerçek bir yetkiye, iş yapabilme kudretine sahip olabilmenin tek yolu ve ölçüsü, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin merkezindeki cumhurbaşkanına "yakın" olmak.

        Protokol sıralamasında hangi sırada durduğunuz, yakınlığınızın derecesini belirleyen önemli bir gösterge. Uzağa düşerseniz, bu ilk başta şeklî, görüntüde bir uzaklık bile olsa, hafazanallah bakarsınız yarın bir gün gerçek bir uzaklığa dönüşür, o zaman da hem İstanbul gibi yönetilmesi zaten zor olan bir şehrin idaresinde ciddi sorunlar oluşur hem de görevi kabul eden kişi başarısızlığın tek sorumlusu imiş gibi muamele görür.

        İkincisi, kulislerde konuşulduğu kadarıyla, Binali Yıldırım’ın büyükşehir belediye başkan adayı olması halinde diğer ilçe adaylarının kim olacağı meselesiydi. Yıldırım’ın eğer kendisi büyükşehir adayı olacaksa ilçe adaylarının belirlenmesinde de söz sahibi olmak istediği -ki gayet doğal bir talep- konuşuluyordu…

        27 Kasım Salı günü bir araya gelen Cumhurbaşkanı ve halihazırda Meclis Başkanı olan Binali Yıldırım’ın bu konular üzerinde görüştüğü ve çeşitli formüllerin masaya yatırıldığı biliniyor. Öne çıkan ve kabul edilecek formül muhtemelen, Yıldırım'ın eski Başbakan ve Meclis Başkanı sıfatlarının referans alınarak protokolde bakanların da önünde bir yere sahip olmasını sağlayacak bir düzenleme yapma yoluna gitmek olacak.

        CHP’NİN TEK ŞANSI: "YAVAŞ"

        Nihat Zeybekci, AK Parti’nin elindeki önemli asetlerden biri, doğru bir isim. Ancak pek çok yerde olduğu gibi, İzmir'de oy şahsa değil partiye veriliyor ve İzmirlinin AK Parti’yi seçmesi ihtimali hemen hemen yok gibi. Gerçekleşirse büyük bir sürpriz olur.

        Ankara’da ne olur? İstanbul’da?

        Seçime daha epey süre var. Arada neler olacağı bilinmez.

        Üstelik "Yarın seçim olsa ne olurdu?" da diyemiyoruz çünkü daha CHP adaylarını göstermiş değil. Kendisini kurtaracak tek isim Mansur Yavaş ama kanser hastalarında görülen "inkar" safhasını bir türlü atlatamıyor CHP.

        Ankara ve İstanbul konusunda ne zaman CHP’yi kurtaracak birilerinin ismi geçse o kişiyi aşağı çekmek için ilk hamle yapanlar mutlak surette CHP’li profiller oluyor.

        Yavaş isminde de aynı hava oldu, burun kıvırmalar, dudak bükmeler, "ama..."lar öne çıktı.

        Yavaş’ın "Ankara rozetsiz olarak yönetilmelidir. Umarım ortak akıl ve uzlaşı ile bir aday tespiti yapılıp Ankara layık olduğu değere kavuşur” cümlesine bozulmuş durumdalar. Oysa Mansur Yavaş’sız hiçbir şansları yok.

        İstanbul partiden çok kişiye, adaya, yapabileceklerine bakarak oy vermeye daha yakındır; Türkiye’deki kentler arasında, mevcut kamplaşma, siyasallaşma ortamında bile, bütün sorunlar listesinin önüne ve en tepesine sadece kendisini koyan; "Oyumu istiyorsan, bana bir sebep göster" diyen az sayıda şehirden biridir.

        Kozmopolit dokusuyla kavga edilmesini istemez İstanbul, sorunlarının hafife alınmasından hoşlanmaz.

        Tam da bu nedenlerle Binali Yıldırım’la beraber, Numan Kurtulmuş’un da adı geçiyordu İstanbul için. Sonra ibre sadece Binali Yıldırım’ı göstermeye başladı. Nedeni biraz da, HDP’lilerin bile, Binali Yıldırım’a sempati ile bakmaları olabilir mi?

        Hatırlayacaksınız, Fatih Altaylı 6 Kasım’daki yazısında, Buenos Aires’teki bir sohbet sonrasında HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın Binali Yıldırım hakkında sarfettiği pozitif ifadeleri aktarmıştı. Sohbette HDP ve yerel seçimlerle hakkında bir soru sorulmuş, Binali Yıldırım kimseyi kırmamaya çalışan bir cevap vermeye çalışmış, Sancar "Konuyu burada kapatalım" demiş, daha sonra da Altaylı’ya neden böyle dediğini şu sözlerle özetlemişti: "Yanlış anlamayın. Konuyu kapatmak istememin nedeni Binali Bey'e olan saygımız ve muhabbetimiz. Kendisi gerçekten son derece pozitif, konulara çok yapıcı yaklaşan bir Meclis Başkanı. Kendisine çok saygı duyuyoruz. Bu yüzden bu tartışmayla Binali Bey'i sıkıntıya sokmak istemedik"

        En başta da söylemiştim. İstanbul, Kürt oylarının kritik önem kazandığı yerlerden biri.

        NE YAPIYORSUN KILIÇDAROĞLU?

        Tabii CHP de bunun farkında.

        Bu yüzden "öğrenci andı" tartışmasında bile topa girmedi.

        Ama her zamanki gibi, kantarın topuzunu tutturamama sorunuyla malul. Makus talihinden kurtulma umuduyla fazla hızlı koşup şansını sollayarak geride bırakıyor.

        Oysa "Kürtlerin oyunu almak istemek" ile yerel seçim öncesi bazı HDP’lilerin bile beraber görünmekten kaçınacağı PKK’lılarla boy göstermek arasında büyük bir fark var.

        Neden bahsettiğimi açıklayayım: "Milliyetçilik" bahsinde MHP’den çok da farklı bir söylemi bulunmayan İYİ Parti ile bazı kentler bazında ittifak yapmaya soyunan CHP’nin genel başkanı Berlin’de, PKK terörünü övmekte hiç sakınca görmeyen Sevim Dağdelen ve Evrim Sommer gibi isimlerle poz verirken görüntülendi.

        İlginçti.

        Kılıçdaroğlu hem partisine CHPKK denmesinden rahatsız oluyor hem İYİ Parti ile ittifak yapıyor, hem belli ki Ankara’yı kazanmak için özellikle MHP seçmenine Özhaseki’den daha çekici gelecek bir aday sunmak zorunda; gelin görün ki bir yandan da PKK’lı simalarla yan yana gülümseyen fotoğraflar veriyor.

        Daha kötü bir olasılık ise şu: Kılıçdaroğlu’nun yanında kendisini bu kişilerle görüntü vermemesi gerektiği konusunda uyaracak bir Allah’ın kulunun bulunmaması.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar