Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye'nin geleceği ve iç barışı ile ilgili endişeliyim. Korkuyorum...

        Sığınmacı ve göçmen meselesi şu an ülkemizde bana göre en önemli mesele.

        Bu mesele bugün Türkiye'nin 100 senedir çözülemeyen iki sorunu olan Kürt ve Alevi meselesinin de önüne geçerek 1 numaraya oturmuş durumda.

        5 milyonun üzerinde göçmen ve sığınmacı bizlerle beraber Türkiye topraklarında yaşıyor.

        Çoğunluk Suriyeli ama genel tablo çok daha etnik çeşitlilik arz ediyor. Mesela yaklaşık 100 bin Ermenistan göçmeni, ondan da fazla Gürcistan göçmeni de Türkiye'de çalışıyor, yaşıyor. Yasal olanı var, yasal olmayanı var.

        Bu köşede hep yazdım...

        Devletin göç ve göçmen politikalarının ağır bir dille tenkit edilmesine saygım var. Hatta bu eleştirilerin bir bölümüne de katılabilirim.

        Göçmen ve sığınmacıların -zorbalık olmadan- normal ve gönüllü şekilde ülkelerine dönmesinin savunulmasına, gelişlerin durdurulması ve sınırların kapatılması talebine de saygım var.

        Suç işleyen yabancıların derhal deport edilmesi konusunda da devlet asla taviz vermemeli. Bu hassasiyete de katılıyorum.

        GÖÇ POLİTİKALARINI ELEŞTİRENLERE SAYGIM VAR AMA GÖÇMEN DÜŞMANLIĞI YAPANLARA YOK

        Fakat devletin göç politikalarına şöyle hafifçe bir dokunup direkt Türkiye'de yaşayan göçmenlere, sığınmacılara, mültecilere nefret ve düşmanlığı körükleyen söylemlere asla saygım yok. Maalesef en başta Ümit Özdağ ile Tanju Özcan olmak üzere kimi siyasetçiler ve gazeteciler yangına körükle gidiyorlar.

        REKLAM

        Kimi Youtube fenomenleri "Suriyeliler kıllı tüylü orangutanlardır. Ülkemizde bu orangutanları istemiyoruz" gibi alenen nefret suçu içeren konuşmalarla yurttaşlarımızı göçmenlere karşı şiddete kışkırtıyorlar.

        BURADA BİR ÇELİŞKİ YOK MU?

        Göçmenlere karşı düşmanlık ve nefreti körükleyenler insanlık suçu işliyor. Maalesef Türk yargısı bu işlenen suçlara karşı kılını bile kıpırdatmıyor. Hukuk bu konularla ilgilenmiyor.

        Bir yandan göçmenlere karşı sınırların açılması bir devlet politikası, diğer yandan göçmenlere karşı kin ve düşmanlığa tahrik serbestiyeti de mi devlet politikası? Ne amaçlanıyor?

        İşte hükümetin tenkit edilmesi gereken tarafı bu çelişkilerdir, burada devletin tutarsız tavrı sert dille eleştirilmeli.

        Göçmenleri şeytanlaştıran nefret dili Türkiye'nin iç barışı ve huzuru için tehdit.

        Bu ülke geçmişinde Maraş, Çorum, Sivas, Malatya katliamı gibi olaylar yaşadı. Trakya Pogromu ve 6-7 Eylül felaketi hafızalarda. Altındağ'da yaşanan korkunç görüntüler de göçmen meselesinde bir işaret fişeğiydi.

        Biz Türkleri bu ülkede yaşayan yabancılara karşı şiddete provoke eden söylemlerin kesinlikle yasaklanması ve şiddet ile nefret propagandası yapanlarla ilgili hukuki işlem yapılması gerekir.

        BU ÖFKE DAHA NE KADAR BÜYÜYECEK?

        Herkese soruyorum... Bu kışkırtılmış nefret nereye evrilecek? Bu öfke daha ne kadar büyüyecek?

        Göçmenler üzerinden yabancı düşmanlığı her geçen gün artıyor. Mesele Suriyeli sığınmacıları çoktan aşmış durumda. Büyüyen ekonomik sıkıntılar halktaki kızgınlığı tetikliyor, geçim derdi arttıkça insanlar bunun sorumlusu olarak göçmenleri görmeye başlıyor.

        Bir kez daha söyleyeyim: Türkiye’nin göç politikasında benim de eleştirdiğim noktalar çok. Daha yavaş ve kontrollü davranılmalıydı, entegrasyon politikaları geliştirilmeliydi, nasıl ki Ukrayna savaşında çok doğru bir şekilde mekik diplomasisi uygulayarak taraflarla diyaloğu sağlayan ülke olduk Suriye’de de arabulucu pozisyonu seçilmeliydi

        REKLAM

        Eleştiriler ve yanlışları uzatmak mümkün.

        Ancak yapılan yanlışlar bugün geldiğimiz noktada katlanarak artan göçmen nefretini aklamıyor.

        Sevgili okurlarım, lütfen göçmen tartışmalarında insanlardan bahsettiğimizi unutmayalım.

        Gönderelim, kovalım, atalım diye konuşanlar bu ülkede birlikte yaşadığımız milyonlarca çocuktan, kadından ve yaşlıdan bahsediyor. Ülkemizdeki Suriyelilerin yüzde 70,9’u çocuk ve kadın. Çocukların bir kısmı sadece Türkçe konuşuyor, bazıları burada doğdu, vatan olarak Türkiye’yi görüyor.

        Geleceklerini ve kaderlerini burada bulan insanları zorbalıkla atıp, yaka paça kovmaktan bahsetmek biz Türk milletine yakışır mı?

        Göç İdaresi ile konuştum, bana tüm rakamları ilettiler. Bugün Türkiye’de geçici koruma statüsünde 3 milyon 763 bin Suriyeli var, bunlardan yalnızca 50 bin 873’ü kamplarda yani devlet korumasında, geri kalanına devlet bakmıyor, çalışıyorlar, ekonominin bir parçası oluyorlar.

        Evet ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlar, maalesef ağır şartlarda sömürülüyor hem göçmen işçiler hem yerli işçiler. Yerli-göçmen işçi rekabetinden patronlar istifade ediyor. Bu konuda kesinlikle sermaye kesiminin üzerine gidilmesi gerekir. Bu sömürülme şartlarının değişmesi için mücadele etmek gerekir. TİP ve Erkan Baş'ın sabah akşam bunu yapması gerekirken, sabah akşam din-diyanetle uğraşıp durması sol gelenek içinde 27 Mayısçılıktan kalma bir tuhaflık maalesef.

        İşsizliğin bir sebebi olarak göçmenler görülüyor ancak bu tablonun sorumlusu o insanlar değil ki…

        Burada kontrol sağlaması gereken ilgili kurumlar…

        Suriyeliler kitleler halinde vatandaş da olmuyorlar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da defalarca açıkladı vatandaş olan Suriyelilerin sayısını. 3 milyon 763 bin içinde 193 bin 293 kişi vatandaş yapılmış. Bunların 84 bin 152’si 18 yaşın altında. Yani yarısına yakını ya gözlerini Türkiye’de açmış ya da hayatının büyük bölümünü burada geçirmiş, bu toprakların insanı olmuş kişiler.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Vandalın milliyeti olmaz, vandal vandaldır!

        Vandalın milliyeti olmaz, vandal vandaldır!
        0:00 / 0:00

        Suriyeliler içinde de, Pakistanlılar içinde de, Iraklılar içinde de vandal suça eğilimlisi, yasadışı yollarla giriş yapıp kamusal düzeni bozanları var ve bunlara yönelik en sert şekilde müdahale edilmeli. Ülkemize gelip bizi huzursuz edenlere devlet sıfır tolerans göstermeli. Öyle de yapıyor, bakın sokağa sandalye atan ve küstahça bağıran Suriyeli de kadınların videolarını Tiktok’ta yayınlayan Pakistanlılar da derhal sınır dışı edildiler.

        Fakat bu örnekler üzerinden göçmen ve sığınmacılara topluca suçlu muamelesi yapılmaya çalışılıyor. Halbuki emniyetin rakamlarına Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında suç işleme oranı yüzde 2,1 iken sığınmacı ve göçmenlerin suç işleme oranı yüzde 1,3.

        Bu rakamın önemli bir kısmı da kendi aralarındaki husumetten kaynaklı vakalar. Ancak Suriyeli ya da Pakistanlı herhangi bir suça karıştı mı ya da rahatsız edici bir davranışta bulundu mu medyada çok büyüyor, bu bir algı meselesi.

        Dikkat ediyor musunuz, sığınmacı ya da göçmenlerle ilgili kriminal haberler etnik aidiyetler üzerinden anlatılıyor. Bu da olumsuz davranışları ile milliyetleri arasında bir bağ varmış izlenimi doğuruyor, etnik kimlikler öcüleştiriliyor, aşağılanıyor. Alman sağcı medyası da Türklerle ilgili haberleri hep bu ırkçı dille verir. Şu an Almanya'daki Türk soydaşlarımıza yapılanları biz de göçmenlere yapmamalıyız.

        Kadınların videolarını izinsizce çekip yayınlayanlar Pakistanlı da olsa, İngiliz de olsa, Arap da olsa, Türk de olsa, Kürt de olsa vandaldır.

        Bakın önceki gün bir taksi şoförü Fransız bir kadın turisti ücret tartışmasında dövüp yerlerde sürüklemişti. Bu olay “Türk şoför Fransız kadını dövdü” diye verilse doğru mu?

        O şiddet eğilimli taksi şoförünün davranışının bizim Türk kimliğimiz ile ne ilgisi var? Magandalık magandalıktır, bunun Türk’ü, Suriyelisi, Pakistanlısı olmaz.

        Pakistan Büyükelçiliği: Yaratılan olumsuz algı burada yaşayan Pakistanlı göçmenleri üzüyor, zarar veriyor

        Pakistan Büyükelçiliği: Yaratılan olumsuz algı burada yaşayan Pakistanlı göçmenleri üzüyor, zarar veriyor
        0:00 / 0:00

        Kadınların videolarını çekip Tiktok’ta yayınlayan Pakistanlılar toplumda büyük bir infial uyandırdılar, nitekim haklarında hemen işlem yapıldı ve deport edildiler. Ancak bu olay da hep “Pakistanlı” kimliği üzerinden konuşuldu. Bu pespayeliği yapanlar bir etnik aidiyet ile tanımlandı.

        Ben de Pakistan Büyükelçiliğini aradım ve kamuoyunda geniş bir şekilde yer alan bu kişilerle ilgili yorumlarını sordum. Basın ataşesi Mahroo Arshad şunları söyledi:

        “TikTok hadisesi her açıdan kınanması gereken çok çirkin bir olay, çok üzgünüz bu hadise ile ilgili. Ancak bireysel hareketleri bir ülkeye, bir millete bağlamak yanlış ve endişe verici.

        Burada insanlar göçmen ve sığınmacıları karıştırıyor. Türkiye’de Pakistanlı sığınmacı yok. Bu yaşanan tatsız hadiseler az sayıdaki düzensiz göçmenden kaynaklanıyor, zaten onlar da hemen deport ediliyorlar.

        Halbuki Türkiye’deki Pakistanlı düzenli göçmenler eğitimli insanlar, bu insanların birçoğu yatırımcı. Ve kullanılan bu dil, yaratılan bu olumsuz hava onları çok kötü etkiliyor, onlara zarar veriyor, üzüyor.”

        Diğer Yazılar