Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Karantinamın sonuna yaklaşıyorum. Bugün altıncı günüm.

        Yıllardır bu kadar uzun süre evden çıkmadığım olmamıştı.

        Şikayetçi miyim?

        Aksine, halimden gayet memnunum. Çocuklarla birlikte uzun saatler geçiriyoruz, oyunlar oynuyoruz, sohbet ediyoruz, izleyemediğim filmleri izliyorum, bir kenara ayırdıklarımı okuyorum…

        Peki evde kalmanın gerekli olduğu kanaatinde miyim?

        Buna aşağıda cevap vereceğim…

        Önce ‘pozitif’ olduğum kayıtlara geçtikten sonraki ilk anlara dönelim…

        Geçtiğimiz beş gün boyunca sayısız geçmiş olsun telefonu ve mesajı aldım. Siyasetten, medyaya, akrabalardan arkadaşlara herkese çok çok teşekkür ederim… Burada teker teker ismini saymayacağım ama beni çok şaşırtan, çok duygulandıran isimler de aradılar.

        Aslında ne kadar kalabalık olduğumuzu insan böyle zamanlarda anlıyor…

        Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya özel teşekkürlerimi iletiyorum. Nezaket gösterdi, ilgilendi, ihtiyaç olduğu takdirde sürecimin takip edilmesi için talimat verdi.

        Bu vesileyle Sayın Koca’dan bir kez daha 5-11 yaş arası çocuklara aşı olanağını gündeme almasını rica ediyorum.

        "FİLYASYON ARTIK BİTMELİ"

        Pandeminin başında birlikte yayınlara katıldığımız değerli doktor Prof. Aynur Eren bana içinde çok önemli değerlendirmelerin olduğu bir mesaj gönderdi. Cumartesi günkü yazımda pandemi tedbirlerinin yeni koşullarla birlikte değişmesi için bir çağrı yapmıştım. Aynur Hanım çağrıma destek veriyor ve “Bu aşamada filyasyon artık bitmelidir Nagehan Hanım. Halk sağlığına hiçbir katkısı olmayıp sağlık sistemine büyük bir yük bindiriyor. Bunun yerine aşılamaya, özellikle de çocukların aşılamasına önem verilmelidir” diyor.

        Aynur Hoca’nın vurguladığı husus çok kritik. Pandeminin başında sağlık sistemimiz filyasyon ekipleri ile hakikaten gayet iyi bir sınav verdi. Avrupa’nın birçok ülkesinde ilaç, destek bulunamazken Türkiye’de ilk zamanlarda hastalara bu ekipler teker teker ulaştılar, ilaç temin ettiler.

        Ancak artık fiilen bu mümkün ve gerekli değil. Hem omicron nedeniyle onbinlerce vaka var ve yetişmek imkansız hem de zaten artık ilaç verilmiyor. Birçok hasta ya hiç aranmıyor ya da karantinanın sonlarına doğru aranıyor. Aramalarını beklemek de saçma. Ne için arayacaklar?

        Kendimden örnek vereyim: İlk gün boğaz, sırt ağrısı, yorgunluk hissettim ama ikinci günden itibaren gayet iyiyim. Ne tek bir ilaç içtim, ne başka bir destek aldım.

        Binlerce sağlık çalışanından oluşan dev filyasyon ağı pandeminin başında ihtiyaç olan ama artık sadece bir alışkanlık haline gelen pozitif vaka kovalama görevlerine devam edeceklerine başka alanlara yönlendirilseler çok daha efektif olmaz mı?

        Artık filyasyona gerek yok. Aşılı olanlar hastalığı çok büyük oranda ayakta geçiriyor.

        Kendi seçimleri nedeniyle aşısız olanlar ise tercihlerinin riskini alıyorlar. Bu riski bilerek gerektiğinde hastanelere başvurabilirler.

        Filyasyon ekiplerinin hasta takibi belki sadece belli rahatsızlıkları olanlar, engelliler ve 70 yaş üzeri için sürdürülebilir.

        COVİDLİ NAGEHAN PART 2...

        Yukarıda da bahsettim. İlk günün biraz psikolojik, biraz virütik havası 24 saat dahi sürmedi. Tek bir ilaç kullanmadım. D ve C vitamini ile bitki çayı dışında vücuduma ekstra bir şey almadım.

        Çok iyiyim, gribal bir enfeksiyon geçirdiğimi bile ilk gün hariç hissetmedim.

        Etrafımda son dönemde pozitif çıkan ve karantinaya giren herkes benimle benzer bir süreç yaşadı. Ya ilk gün hafif bir gribal enfeksiyondan sonra hiçbir semptom hissetmediler ya da tesadüfen pozitif olduklarını öğrendiler ve hiç hasta olmadılar. Özellikle not düşeyim, tamamı aşılı insanlardan bahsediyorum.

        4 YIL ÖNCEKİ ENFEKSİYONU PANDEMİDE GEÇİRSEM KORKUDAN ÖLÜRDÜM

        Beni 7 gün boyunca eve kilitleyen, seyahatlerimi, işlerimi iptal ettiren, çocukları da benim yanımda ev hapsine sokan bu hafif meltem ile 4 yıl önce geçirdiğim beta virüs kaynaklı fırtınayı kıyaslıyorum mesela…

        Bir yurtdışı seyahatinde yakalamıştı. Kaldığım otele hayatımda ilk ve tek kez doktor çağırdığımı, ağzımı bile zor açtığımı, nefes almanın büyük bir efor gerektirdiğini dün gibi hatırlıyorum. Herhalde pandemi sırasında böyle ağır bir enfeksiyon geçirsem virüsten olmasa bile korkudan ve panikten ölürdüm.

        Halbuki o gün grip deyip seyahate devam etmiştim. Epey ağrılı ve acılı olmuştu ama en ufak bir endişeye kapılmamıştım. Üstelik pandemi öncesi dönemde o kadar ağır bir enfeksiyonla dahi çevre sizi riskli görmüyordu, Avusturyalı doktor Salzburg’da maskesiz bir şekilde bana yaklaşıp boğazıma bakmıştı. O halde uçağa da binmiştim, restorana da girmiştim ama şimdi hastalığın hiçbir belirtisi olmamasına rağmen aylar önceden planlanan seyahatimi iptal etmek zorunda kaldım ve fiilen evimde hapisim.

        BU İŞTE BİR TUTARSIZLIK VAR

        Etrafıma bakıyorum, herkes pandeminin yarattığı global endişe ve korku havasına teslim. Aşılı olup, enfekte olanlar en fazla ayakta geçirebilecekleri hafif bir grip yaşıyorlar. Kimsenin öyle ciddi bir şikayeti vs yok. Ama zihinler otomatik olarak yeni kurallara uyum sağlamış durumda. Kaybedilen zaman, abartılı tedbirler ile ihlal edilen bireysel özgürlük alanı çoğunluğu pek de rahatsız etmiyor sanki.

        İtiraz edenler var tabii. Özellikle Batı’da sayıları da oldukça fazla. Ancak bunlar genellikle aşı karşıtları. Kısıtlamalara karşı çıkarlarken çoğunlukla virüsün tehlikesini yok sayıyorlar. Halbuki ben bu tehlikeyi kabul ediyor ama geldiğimiz noktada artık aşı ile sağladığımız durumda alınacak risk ve bunu önlemek için uygulanan tedbirler arasında büyük bir tutarsızlık olduğunu söylüyorum.

        Bu işte bir yanlışlık, bir tuhaflık var.

        Dünya kendini içinden nasıl çıkacağını bilemediği bir kozaya hapsetti.

        İki vakada kapanan sınıflar, gidilemeyen seyahatler, tamamlanamayan işler… Tedbirin kendisi hastalıktan kat kat büyük bir tehlikeye dönüşüyor.

        Bence kısıtlama adı altındaki yasakları yeniden ele almanın vakti geldi.

        Covid'in faturası kendisinden çok daha vahim bir baskı ve müdahale aracına dönüştü.

        Artık bu gidişe ‘dur’ demek lazım…

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar