Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Perşembe günkü köşe yazımda Tele 1 ve Halk TV’ye verilen 5’er günlük yayın durdurma cezasını adaletsiz ve kabul edilemez bulduğumu söyleyerek kınamıştım.

        Bu yazım üzerine RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin aradı.

        Sayın Şahin ile bu meseleye dair uzun ve tartışmalı bir konuşma yaptık.

        Bana bu tip yaptırımları uygulamaktan memnun olmadıklarını ve problemleri diyalog yolu ile çözmek için çabaladıklarını söyledi Ebubekir Bey.

        “Derdimiz bağcı dövmek ve illa ceza vermek değil Nagehan Hanım, yayın ilkeleri doğrultusunda yayınlar yapılmasını sağlamaya çalışıyoruz, inanın. Bizim görevimiz bu ilkelerin uygulanmasını sağlamak. Ben her zaman sorunların konuşularak çözülmesinden yanayım. Her seferinde diyalogla halletmeye çalışıyoruz. Uyarıyoruz. Çoğu zaman da ceza vermeden bu şekilde çözüyoruz. Ancak diyaloğa açık olunmayınca mecburen yaptırım uyguluyoruz. Bu sefer başka bir seçenek bırakmadılar maalesef. Birçok hatada ve ihlalde ilgili uzmanlar tarafından anında uyarılar yapıldı. En son benim başkanlığımda yapılan toplantıda bu uyarılar tek tek ilgililere aktarıldı.”

        Şahin yayın hizmet ilkelerinin 8. maddesinin a, b ve d bentlerini ve idari yaptırımların 5. fıkrasını verilen cezaların dayanakları olarak gösterdi.

        Bu maddeler şunlar:

        Madde 8:

        a) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olamaz.

        REKLAM

        b) Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.

        İdari yaptırımlar

        32. madde, 5. Fıkra:

        8. maddenin birinci fıkrasının a, b ve d bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına, ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.

        Halk TV ve Tele 1’e verilen cezaların yasal dayanağı olarak bu maddeleri gösteriyor RTÜK.

        Ebubekir Şahin, kararları ile ilgili idari yargı yolu bulunduğu dolayısıyla denetime açık olduğunu da hatırlattı.

        Ebubekir Bey’e de telefonda da ifade ettiğim gibi burada mesele mevcut kutuplaşma ortamının getirdiği güvensizlik hissi nedeniyle toplumun bir kesiminin RTÜK’ün her kanala aynı hassasiyetle yaklaşmadığını düşünmesi.

        Ben bu vesile ile son dönemdeki kararları da sordum. Ülke TV’deki malum konuşma çok tartışılmıştı. Şahin’le o programın ertesindeki süreci de konuştuk. Şöyle dedi:

        “Hemen temasa geçtik, zaten kanal da büyük üzüntü içinde idi Nagehan Hanım. En üst perdeden özür dilediler. Daha sonra yaptığımız toplantıda da zaten ceza verdik, biliyorsunuz. Bakın burada kanalın tutumu çok önemli. Uzlaşmaz bir tavır içine girilirse bizim için yapacak bir şey kalmıyor. Halk TV ve Tele 1’de böyle oldu ama Ülke TV pişman konumundaydı ve samimi üzüntü içindeydi.”

        Ebubekir Bey’in açıklamalarına saygım var ama ben Halk TV ve Tele 1 ekranını karartma kararını yanlış ve adaletsiz bulmaya devam ediyorum.

        Öte yandan Tele 1’in oturtmak istediği algı bu cezanın Sultan Hamid ile ilgili bir yorum çerçevesinde olduğu. Bu da bir Merdan Yanardağ kara propagandası.

        REKLAM

        Tele 1’in başında olan ve Adnan Menderes’e ‘Bebek katili’ diye çirkin bir iftira atan Yanardağ, konuyu özellikle saptırıyor ki Abdülhamid-Atatürk ayrımlaşması yaşansın ve kutuplaşma artsın.

        Halbuki şu bilinmeli ki gerek kimi muhalefet çevreleri gerekse kimi iktidar çevrelerinden yapılan Sultan Hamid-Kemal Paşa zıtlaştırması da esasen tamamen kurgu bir hadisedir.

        Ayrıca Rahmetli Adnan Menderes de çok samimi bir Atatürkçü siyaset insanıydı. Mustafa Kemal’e gönülden bağlıydı Menderes.

        Öte yandan Yanardağ gibilerin de akıl hocası Yalçın Küçük 70’lerden itibaren eserlerinde Atatürk’e “Hamitçi çizgide kurumsalcı reformist” demiştir. Yalçın Küçük’e göre Atatürk bir Hamitçidir.

        Yani Kemal Paşa da tıpkı Sultan Hamid gibi kurum inşa etmeye ve var olan devlet kurumlarını sürdürmeye önem vererek aslında Abdülhamid'in modernleşme reformlarını koyu seküler ve Türk milliyetçisi içerik katarak devam ettirmiştir.

        Bu görüş bugün de birçok saygın akademik çevrenin tespiti.

        Atatürk gerçekten de bu yönüyle kurum yıkıcı İttihatçılardan farklı bir liderdi. Bu bağlamda Kemalizm hiçbir şekilde İttihatçılığın devamı değildir. Sultan Hamid reformları ile Atatürk reformları devamlılık arz eder.

        Atatürk İttihatçılar gibi kurumsuzlaştırmacı devrimci değil bilakis kurumsalcı bir lider olduğu için de zaten Kemalist devlet yapısı önüne Yeşil sıfatı eklenerek yani devlet ve yargı kadroları bağlamında dindarları da kapsayarak hâlâ kendini koruyor.

        Abdülhamit'in inşa ettiği devlet kurumlarının neredeyse hepsinin bugün hâlâ aynen yaşamaya devam ettiği gibi.

        Yani sevgili okurlarım siz bu uydurma üçüncü dünyacı sözde solcu yorumlara kanmayınız. Hakikatler açık.

        Öte yandan geçen yazımda çok tartışılan Halk TV ve Tele 1’in ülkeye faydalı olmadığı ama iktidar blokuna ve mevcut Yeşil Kemalist rejime çok faydalı olduğu düşüncemi de açmak isterim.

        REKLAM

        CHP’YE DE FAYDALARI YOK

        Evet Halk TV ve Tele 1’e verilen cezayı adaletsiz buluyor ve kınıyorum ama bu yayın organlarının mesela CHP’ye de hiçbir faydası olmadığını düşünüyorum.

        Aksine CHP’yi yeniden eski katı ideolojik bataklığına itiyor bu kanalların marjinal ve radikal yayın politikası.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun da özünde bu görüşüme katıldığına inanıyorum ama elbette siyaseten Kemal Bey bu yazdıklarımı ifade edemez. Bir şekilde bu çok parçalı ve ideolojik çelişkili CHP yapısını idare etmek mecburiyetinde.

        Bu kanallarda çalışan kimi gazetecilerin de Halk TV ve Tele 1’in ideolojik duruşunun mevcut Yeşil Kemalist rejime çok faydalı olduğu fikrimi paylaştıklarını düşünüyorum. Mesela Şirin Payzın ve Murat Sabuncu... Fakat onlar da elbette pozisyonları gereği bunu ifade edemezler.

        Bu kanalların yayın politikası bir yandan mevcut gazeteci tutuklamalarına haklı olarak karşı çıkıyor ama diğer yandan mesela AK Parti mensubu Emre Cemil Ayvalı benzeri konular gündeme geldiğinde ne yapıyorlar?

        “Sözlerinden ötürü tutuklansın” diye bastırıyorlar. Yahu bu nasıl özgürlükçü muhalefet? Kendi tarafından isimleri savun ama konu karşı tarafa geldiğinde totaliter zihniyet örnekleri ver.

        Daha geçenlerde bir Halk TV programcısı bizim Habertürk TV’de Kılıçdaroğlu’nun Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak ve Osman Kavala gibi örneklerdeki özgürlükçü tutumunu kınadı.

        CHP mitinglerinde bu isimlerin Kemal Bey tarafından zikredilmesine bile karşı çıkarak, 'yandaş' dedikleriyle aynı noktada buluştu.

        İşte bu totaliter ve oportunist zihniyet oldukça ne bu kanallardan ne de muhalefet blokundan ülkeye en ufak bir fayda gelmez ve gelmeyecek.

        Günümüz muhalefetinden bir demokrasi ittifakı falan çıkmaz. Mevcut muhalefetin çok geniş bir bölümü aslında rejim blokunun çok sağlam bir parçası. Yani aslında bir tip sözde muhalefet.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Havai fişek patlamasından çarpıcı kareler

        Havai fişek patlamasından çarpıcı kareler
        0:00 / 0:00

        Dün, Hendek’te havai fişek fabrikasında meydana gelen patlama ile ülkece sarsıldık. Patlama değil, patlamalar zinciri demek gerekir buna. Korkunç bir şiddetle yer yerinden oynadı adeta.

        Maalesef çok vahim görüntüler, çok acı haberler var…

        Zaman zaman yazarım, Hendek rahmetli babamın yedek subay öğretmen olarak askerlik yaptığı yer.

        Haberi alır almaz o çevrede tanıdığım herkesi aradım.

        Patlamanın olduğu fabrika Hendek’in 16 km ilerisinde Yeşilyurt beldesinde. Buna rağmen patlama büyük bir sarsıntıya neden olmuş. İnsanlar deprem oluyor diye sokaklara fırlamışlar.

        Sizlerle civarda yaşayanların gönderdiği görüntüleri paylaşıyorum. Maalesef bir kısmı çok acı vericiydi, onları elbette buraya koymuyorum.

        Hendek eşrafından bulduğum görüntüler.

        Bu işin sorumlularının muhakkak adaletin önüne çıkarılması ve en ağır cezaları almaları gerekiyor.

        2008’de İstanbul Davutpaşa’daki yine bir fişek fabrikasında yaşanan korkunç patlama hâlâ hafızalarda… 21 kişi ölmüştü o patlamada. Maalesef yıllarca devam eden yargı süreci adalet getirmedi. Hapis cezaları iyi hal gerekçesi ile para cezasına çevrildi…

        Hendek’te buna müsaade edilmemeli. Sorumlu ve suçlular kim ise sonuna kadar yargı önünde hesap vermeli…

        Diğer Yazılar