Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Elinizi en az otuz saniye, sabunlu suyla iyice yıkayın!”

        “Elinizi yüzünüze, gözünüze, burnunuza götürmeyin!”

        “Elle bulaşıyor bu meret, aman elinize sahip olun!"

        *

        Korona mikrobubize bulaştığıgünden beri en çok konuştuğumuz organımız elimiz. Elimiz düşmanımız, elimiz aynı zamanda kurtarıcımız. Elimizi yıkarsak, kimseyle tokalaşmasak, elimizi mikroptan sakınırsak, biz de sakınmış olacağı zilletten.

        El hiçbir zaman bu kadar konuşulmamıştı.

        Hiçbir zaman bu kadar önemsenmemiştiel.

        El hiçbir zaman bu kadar hatırlanmamıştı.

        *

        Şiirindesıksık“el”denbahseden şairlerin başında“Kınalı eli pencereden gören” veSivas’ta yakılan Metin Altıok gelir.O şiirlerden birisini Sezen Aksu besteledi,diyordu ki;“Omuzumda bir kesik el,/ Ki hala durmadan kanar/ Ah kavaklar, kavaklar/ Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.”

        Abidin Dino nasıl ellerin ressamıysa, Metin Altınok da öyle ellerin şairidirbence.“Bir Acıya Kiracı” adlı Bütün Şiirleri arasında gezinirken;

        “Yeni ölmüş birinin gözlerini örter gibi

        Siyah uzun saçlarından

        Usulca geçirdim üzgün elimi”

        dizlerinerastladım; mıh gibi çakıldım oturduğum koltuğa,günlerdir konuştuğumuz “el bahsi” yavaşyavaşbir yazı fikrine dönüştü bende.

        *

        Nazım Hikmet’in “mutluluğun resmini” sipariş ettiği Abidin Dino, FeritEdgü’nündeyimiyle elleri “fetişleştiren” tek ressamdır.

        FeritEdgü, “Eller” kitabına yazdığı önsözdeona dairşunları söyler:

        “Abidin, bütün yaşamı boyunca, insanı insan yapan, üreten, yaratan, öldüren, okşayan elleri çizip boyadı. Çünkü resim yoluyla dile getirmek istediği her şey ellerde vardı.”

        Demek kiAbidin Dino insanınelinialmış, hayatı boyunca sadece onu çizerek içindeki her şeyi, karmaşayı da, basitliği de, güzeli de çirkini de, iyiyi de kötüyü de, ne varsa artık her şeyi onun aracılığıyla dışa vurmuştur.

        Demek ki bir insan bir elle her şeyi yapabilir; bu durumdabir ressam, bir şair bir ele bakarakiçinde geçenher şeyianlatabilir.

        Elbu kadar ilham verici biruzuvdur.

        (StefanZweig’ınşimdi adını hatırlamadığım bir kitabındankalmışaklımda;birçift ele aşıkbir kadının hikayesini anlatırbüyük yazar. Hayal meyalhatırladığımkadarıyla, kumarhanede kadın oradaki kumarbazların yüzlerine, boylarınaboslarınabakmaz, onlar tanıdıktır onun için, sadece kumarbazların ellerine bakar veo ellerdenbir çifteaşık olur.)

        *

        Necip Fazıl,Beşiktaş sırtlarında bulunanmuhtemelenşu andakiMerkez Komutanlığında askerdir;-ki onun için Mareşal Fevzi Çakmak’ın, “Boyuna uzattığı askerlik hayatı benimkime yakındır”diye bir latife yaptığı nakledilir- Beylerbeyi’ndeannesi iledayısının birlikte oturdukları bir yalıda kalıyor. Her sabah erkenden kalkıyor, koncunun içinde “İngiltere Krallık Çizmecisi” yazılı çizmelerini ayağına geçiriyor, saçlarını ihtimamla tarıyor, rıhtıma çıkıyor, orada abone olduğu sandala atlıyor, Ortaköy’e geliyor, orada da, muhtemelen şu anda Yıldız’a çıkan caddenin başında kendisini beklemekte olan doru Macar atına atlıyor, yanında seyisiyle birlikte, pencerelerde kendisini seyreden birileri var mı diye etrafıgururla kolaçan ederek, bir fatih edasıyla paket taşlarıbitiptoprak yol başlayıncayakadar atı dört nala kaldırarak kışlaya kadar sürüyor, kışlanın içinde bir süredaha attan inmeden geziniyoröyle geçiyor görevinin başına.

        Akşamları ise güzergah farklıdır. Yineaynı edayla at üstünde, yine ardında seyisi, o devirde bomboş araziden geçerek, seyrek villaların bulunduğu Mecidiyeköy’den kıvrılıyor, Şişli meydanına çıkıyor, henüz inşa edilmemiş caminin sağında, içerlek bir apartmanın önünde duruyor, attan iniyor, seyisine “gidebilirsin”diyor, seyis atıyla birlikte kışlanın yolunu tutarken o apartmanın beşinci kat penceresindeyolunugözleyen “AnnaKarenina”yadeğil, “yalnız boynuzları ve kuyruğu eksik,frenklerin şeytantasviri bir genç”diye nitelendirdiği, çok sonra ŞeyhArvasi’yegiderken de yanından ayırmadığı7-8 yaş büyük olduğu, o zaman 20’liyaşları sürenarkadaşı Abidin Dino’ya bakıyor.

        Abidin de onun yolunu gözlüyor zaten.

        Ev tam bir “fikir ve edebiyatmahfeli”dir.Üç kardeşDino’larınevidirburası, evin asılsahibi küçük kardeş Ahmet’tir, en büyükleri Arif Dino’nun eşi Nermin Dino daima bir şezlonga uzanmış, gelen geçen önce mecburi onun elini öpüyor.

        Aileden bir kadın bir çocuk düşürmüş. Olay üzerine Abidin şunları söylemiş:

        “Çocuğun elleri çok güzelmiş!..”

        Görmediği, henüz doğmamış bir ceninin ellerinden bahsediyorüstat. Zira bir el aşığıdır Abidin,“narin parmaklı ince ve uzun ellerinin güzelliğinden pek emindir”,o yüzden hep ellerini konuştururve ellere ölünceye kadar sadık kalır.

        Necip Fazıl’a göre Abidin Dino’nun yaptığı desenler, “bir nevi el ve parmaksenfonisi”dir.

        Eller...Onlara dair üstatşunları söyler:

        “Esrarlı uzuv... Kalbin iradesine göre, iyi ve kötü her şeyin yapıcılık memuriyeti onda. Sadakayı veren o, parayı çalan o, Allah ismini yazan o, kumar kağıtlarını dizen o; okşayan, tokatlayan, diken, söken, cerrah, cellat, yol gösterici, yön kaybettirici, o, o...”(N. F. Kısakürek, Babıali, s.112-115)

        *

        Marifet hepondaaranır. El ayarlar kararı. En kıymetli şeyleri o tutar, o bırakır bir başka dostun elini.Zeytin toplar, dut toplar,ot biçer,balık tutar, üzüm keser, kurban keser, nar ayıklar, inci dizer...Tartar, atar, söker, biçer...

        Çocuk önce ellerini hareket ettirir, elini götürür ağzına önce.

        El açar yufkayı, el götürür ekmeği fırına. El götürür lokmayı ağza, el açar avucu Yaradan’a. “Karanlıkta göz olur” bazen, çabukluğu marifet sayılır.O dokunur yârin zülfüne, o uzaklaştırır kem gözlerikendinden.

        Birini sevince elinden tutarız, elimizden tutar bizi seven biri.Dara düşene el uzatılır, bir dostluğu başlatan odur, yine bitiren eldir bir dostluğu.Ellerindeölmek isteriz yârin,içmek isterizellerinden badeyi.

        Kalptenönce eller ayrılır.

        Cephede bayrağı o taşır, tepeye zafer bayrağını diken de odur, teslimiyetin beyaz bayrağınısallayanda... “Elleri görmek ister” teslim alan, yine aynı “elleri görmek ister”kalabalıklara şarkı söyleyen birşarkıcıda.

        Tetiği el çeker, bombanın pimini de... El çözer idam sehpasında can vermiş birisinin boynundaki ipi, yine aynı boyna bir el geçirir ipi.

        Ellerinden üşür insan, acıma duygusunu dışarı vuran ellerdir, o yüzden dilenciler avuç açar, dua eden de öyle. Hisseden ellerdir soğukla sıcağı, titreyen eldir. Bazen elin titremesi iyidir, bazen hastalık belirtisi, virtüöz ellerini konuşturur.

        Piyanon tuşlarına konuşturan eldir, sazın mızrabını tutan da, gitar çalarken daha bir güzelleşir.Heykeltıraş elle biçim verir taşa, el tutar ressamın fırçasını.El tutar kemanı, el yazar şiiri, romanı...

        İnsanın yaşını eller ele verir.

        Eller kavuşturur, ayıran da ellerdir. Sallarsan merhaba olur, sallarsan elveda! Sallarsan tokat olur, bir sallarsan çağıran!

        Güven verir bazı eller, babanın elindeyse çocuğun eli güvenli bir limandadırçocuk. Görmeyenin gözüdür el, duymayanın kulağı... Aşkına sıkı sıkıya sarılan eldir, anayı, babayı sarılandael.

        *

        Kendini yerlerin efendisi sanan yüce hükümdarlar, kudretli sultanlarkendi adlarını taşıyan görkemli yapılar inşa eden mimarların,bir daha benzerini yapmasındiye ellerini keserdi.

        *

        “Çocuklarınıza kızdığınız zaman onlara bir şey söylemeden önce ellerine bakın” der bir Çin atasözü.

        Küçük ellere kızamıyor galiba insan!

        *

        Ayağa kalktığımız ilk günlerden itibaren ellerimiz olduğu için en akıllı yaratıklar olduğumuza inandık ama Aristo çıktı, “hayır,en akıllı yaratıklar olduğumuz için ellerimiz var” dedi.

        *

        E.E.Cummings’inCevat Çapan tarafından Türkçeye çevrilen, vakti zamanında BarışPirhasan’ınbu şiirden uyarladığı, Yeni

        Türkü’nün uzun bir süre hayatımızın fon müziğiolan“Yağmurun Elleri” şarkısına geldi sıra:

        Küçücük bir bakışın

        Çözer beni kolayca

        Kenetlenmiş parmaklar gibi

        Sımsıkı kapanmış olsa

        Hiç kimsenin yağmurun bile

        Böyle küçük elleri yoktur

        Bütün güllerden derin

        Bir sesi var gözlerinin

        Baş edilmez o gergin kırılganlığınla senin

        her solukta sonsuzluk ve ölüm...

        *

        Elle bulaşan bir mikrobu, yine bir hekimin elinden yapılacak bir şırınga öldürecek yakında.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar