Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GÜNLERDİR birlikte hareket eden partilerin seçimde ortak liste ile aday olmalarına dönük formüller konuşuluyor.

        Yani bir ilde hangi parti güçlü ise onun listesinden aday olmaya dayalı formülden söz ediliyor.

        Hatta Seçim kanunlarının getirdiği 41 ilde seçime katılma zorunluluğundan kurtulmak için bu formülün sadece büyük şehirlerde uygulanmasına yönelik formüller üzerinde çalışılıyor.

        Şunu hemen belirteyim, bunu çalışan sadece muhalefet de değil, bütün siyasi partilerin bu yönde bir çabası söz konusu.

        Böylece daha fazla oya sahip olacağı için ötekine karşı D’Hondt bölümünden dolayı avantaj kazanıp çok daha fazla milletvekili almayı planlıyor.

        Oy getirisinin yükselmesi ve fazla vekil çıkarılması açısından bunlar doğru planlamalar; ayrıca geçen sandık da gösterdi ki seçmen stratejik oy kullanmayı başarıyor.

        Kendisinin adayının öteki partinin listesinden gösterilmiş olmasına aldırmıyor, “elim kırılsa da vermem” bakışının geçmişte kaldığını, ideolojik oy kullanmanın seçmen davranışında önemli yer tutmadığını gösteriyor.

        SEÇİM KANUNU ENGELİ

        Buraya kadar sorun yok…

        Tabii diğer partinin listesinden adaylarını gösterecek parti seçime girmeyecekse…

        REKLAM

        Eğer, “kendi parti kimliğimizle seçime katılacağız, bundan ödün vermeyiz” diyorsa, liste birliği yapma şansı da söz konusu olamaz.

        Gerekçesi de Milletvekili Seçim Kanunu’nun 2018’de değiştirilen 16’ncı maddesinin üçüncü fıkrası…

        Maddeyi bu kadar açık yazıyorum ki, o dönem ittifaka katılan parti sayısı çok olmasın, her önüne gelen kendi kimliği ile seçime katılmaya kalkmasın diye getirilen düzenlemenin bugün nasıl bir sonuç doğurduğu anlaşılsın.

        Madde çok net:

        “Siyasi partiler anlaşarak müşterek liste halinde aday gösteremezler.

        Siyasi partilere kayıtlı olmayan kimselerin, herhangi bir siyasi parti tarafından aday gösterilmeleri, kendilerinin yazılı muvafakatlarına bağlıdır.”

        Maddenin en can alıcı fıkrası ise yukarıda sözünü ettiğim 2018 değişikliği ile gelen üçüncü bent:

        “Seçimlere katılma yeterliliği taşıyan siyasi partinin seçime katılmaması halinde, bu partinin üyesi, kendisinin ve üyesi olduğu siyasi partinin yazılı muvafakati alınarak, başka bir siyasi parti tarafından aday gösterilebilir…”

        Açıklama yapmaya gerek duymayacak kadar açık; bir parti seçime katılmaması halinde başka partiden aday gösterebilir.

        Akıllara, geçen seçim siyasi partiler bunu nasıl başardı sorusu gelebilir...

        Evet, geçen dönem BBP ve DP seçime girmediği için liderleri başka partiden aday olabildi.

        Hem seçime katılıp, hem de aday göstermenin yolu yok mu, tabii ki var.

        Partisinden geçici süreliğine istifa eder, seçim sonrası yeniden üyelik başvurusunda bulunup partisine dönebilir.

        Özellikle siyasi parti liderleri açısından bu yöntemin uygulanması bu kez başka bir sorunu getirir; Genel Başkanın istifası halinde Siyasi Partiler Kanunu gereği olağanüstü büyük kongre yapılma zorunluluğu ile karşılaşır.

        REKLAM

        Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak gibi bir sorunla da yüz yüze gelebilir.

        Partilerin genel başkan yardımcıları veya aday gösterilecek mevcut milletvekilleri açısından böyle bir sorun yok, ancak onların istifa etmesi seçim giderlerinin partisinden karşılanabilmesini zorlaştırır.

        Bunun için ara formül üretmesi gerekir.

        O nedenle ister büyükşehirlerde ortak liste gösterme, ister 41 ilde ve 41 seçim bölgesinde kendi başına, İstanbul ve Ankara 3, İzmir ve Bursa'da 2 seçim çevresi olduğu için geriye kalan 46 bölgede ise ittifak ile girmek de söz konusu olabilir.

        Tek şartla partisinden istifa etmek koşuluyla…

        ZİRVENİN KONUSU DEĞİL

        Peki bu konu hafta sonu yapılacak olan muhalefetteki 6 liderin zirvesinde ele alınacak mı?

        Hemen belirteyim bu konunun ele alınması düşünülmüyor, gerekçesi de seçime hangi yasa ile gidileceğine ilişkin henüz bir kesinliğin olmaması.

        Eğer bir erken genel seçim kararı alınırsa mevcut yasa ile seçime gidileceği için bütün bu formüllere gerek duyulmayacak.

        Nitekim zirveye ev sahipliği yapacak olan DP lideri Gültekin Uysal da dünkü telefon sohbetimizde bu duruma dikkat çekti, “Eğer erken genel seçime gidilirse bunlara gerek yok, yok zamanında yapılacaksa onun için de önümüzde daha çok süre var” dedi.

        Anladığım o ki liderlerin konuyu açmaları halinde ele alınacak ancak gündem maddesi olarak masada olmayacak.

        Olmayacaklar belliydi ancak ele alınacaklar konusunda da dün itibarıyla netlik kazanmamıştı.

        Görünen o ki masada iktidara gelindiğinde ilk yapılacakları belirleyecek bir komisyonun oluşturulması da söz konusu olabilir.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Buzdolabındakiler oğlanın evine…

        Buzdolabındakiler oğlanın evine…
        0:00 / 0:00

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, önce elektriğe gelen zammı protesto amacıyla elektrik faturalarını ödemeyeceğini açıklamıştı.

        O sözünün üzerinden tam üç ay geçmiş ve elektrik şirketi de 65 yaş üstü için tanınan süre dolduğu için dün saat 11.00 civarı evinin elektriğini kesmiş.

        Kılıçdaroğlu da bunu dün sosyal medyadan yayınladığı mesaj ve video ile duyurdu.

        “Bu bir sivil itaatsizlik çağrısı değildir. Bir direniştir. Eylemim ülkenin karanlıkta kalan ailelerine, çocuklarına ses olmak içindir” dedi.

        Son dönem gelen zamların oranının dört kata çıktığını, 2021 yılı içinde 3 milyon 449 bin 344 abonenin elektriğinin kesildiğini söyledi.

        Ödememeye devam edeceğini de “bu nasip kısmet uğruna verilen kavgada yerimiz olsun istedim” diye dile getirdi.

        Eşi Selvi Kılıçdaroğlu da dayanışma içinde olacaklarını belirterek destek verdi, ne yapacakları sorusuna da “Alışacağız, atlatırız, o kadar önemli değil” diye karşılık verdi.

        CHP kurmayları ile dün konuşurken, mum veya aynalı fitilli kandil kullanarak aydınlanmanın yapılabileceğini, ancak gıdanın bozulmaması için buzdolabı sorununu nasıl çözeceklerini sordum.

        Dediler ki:

        “Oğlu Kerem Kılıçdaroğlu’nun evine götürülecek. Oradan günlük ihtiyaç olunan kadar getirilir…”

        Kılıçdaroğlu’nun bu eyleminin yüksek enerji fiyatlarından bıkmış geniş bir kesimin sesi olacağı kesin.

        Bu eylemi Ankara’dan İstanbul’a yürümesinden çok daha geniş bir kesime hitap ediyor; çünkü insanların doğrudan cebine dokunuyor.

        Diğer Yazılar