Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Grup toplantı salonlarını dolduran seçmenin davranışı uzun süre nefessiz kalmış kişinin dışarı çıktığındaki anı gibiydi…

        Önce MHP lideri Devlet Bahçeli kürsüye çıktı; zaten yerelde ittifakı sonlandıracağına ilişkin haber de önceden gelmişti.

        Daha önce Bahçeli’nin kürsüye çıkışıyla dağılan konuşma metni de bu kez sona bırakılmış olması da bunu güçlendiren işaretti.

        Ne zaman ki Bahçeli ittifakın bittiğini açıkladı, nefessiz kalmış kişinin ciğerine oksijen doldurması veya takımının gol atmasına benzer coşku grup salonundan kulise doğru dalgalanarak ulaştı.

        Benzer durum AK Parti’de de geçerliydi; Erdoğan’ın “Herkes kendi yoluna…” açıklamasıyla salon hareketlendi, kulisteki etkisi de MHP’den farklı olmadı.

        Her iki davranış da gösteriyor ki yerelde ittifak arayışı iki partinin tabanında içselleştirilmemiş bir tepkinin dışa vurumundan başka bir davranış değildi.

        3 AYDA 5 ANLAŞMAZLIK

        Üzerine seçimden bu yana 3 ay geçmiş olmasına karşın, Andımız, Emeklilikte Yaşa Takılanlar, Af, Rahip Brunson ve son olarak Kaşıkçı olayı ile gelişen 5 ana konuda çatışan politikalar bindi.

        Sonunda dün şişen diller açıldı, Cumhur İttifakı nedeniyle birbirlerine karşı söylemekten imtina gösterdiği eleştiriyi serbest bıraktı.

        Şurası açık ki bu tepki boşalmasının getirdiği etki bir süre daha iki parti arasındaki ilişkileri gerer.

        Hatta bunun böyle olması için AK Parti kadrolarını kontrollü şekilde teşvik eder.

        Böylece sosyolojik tabanında var olan, “İktidar biz miyiz yoksa MHP mi, bütün kadroları onlar kapıyor, ne isterlerse yapılıyor” yönündeki algıyı kırar…

        Hükümet etme konusunda MHP nedeniyle ağırdan aldığı veya ikna süreçlerinden kaynaklanan söylem engellerini ortadan kaldırır.

        ŞİŞEN DİLLERİ RAHATLATIR

        Benzer durum MHP için de geçerli olur; ayrıştığı noktalardaki eleştirilerini daha güçlü dile getirir.

        MHP’nin sosyolojik tabanında var olan ve bir süredir Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un Twitter hesabında kendini bulan, “MHP mensubu olanlara iş verilmiyor, kadroda yükselmesi engelleniyor, başka yerlere sürülüyor” yönündeki eleştiriler daha açık dile getirilir.

        Taşrada MHP tabanının ittifaktan kaynaklı içe büzülmüş hali rahatlatılır…

        Sert tartışma ve karşılıklı tepkileşme, hatta gerilme sürecine tanıklık edilir.

        Ancak bu durum, AK Parti ile MHP’ye olumlu etki de yapar; ittifak dolayısıyla iç içe geçmiş politikalarındaki ayrışma noktalarının belirginleşmesine, sadeleşmesine katkı verir.

        İki parti tabanı ideolojik, politik sınırlarının nerede bitip nerede başladığını bilir.

        Her iki parti de son tahlilde daha önce maddeler halinde açıklanan, terörle mücadelede işbirliği, başkanlık sisteminin devamının sağlanması için çaba, ekonomik kalkınma için uğraş, dış güçlere karşı ortak mücadele gibi konularla sınırlanan Cumhur İttifakı'nın ana unsurlarında buluşulur.

        ÇOK YERİNE, AZI KAYBETMEK

        "Seçime etkisi ne olur" denilirse…

        Aslında bir süredir her iki parti de bunun hesabını yapıyordu.

        AK Parti MHP ile seçime gitmenin getirisi ile birlikte olmamanın bedelinin hesabıyla uğraşıyordu.

        Bundan dolayı da MHP’nin istediği şekilde yerelde ittifaka sıcak bakmıyordu.

        Danıştay’ın Andımız kararı ile yerelde ittifakın olmayacağının işaret fişeği de verildi.

        AK Parti bu süreçte, çok önem verdiği İstanbul’da MHP’den gelecek oyun %3-4 seviyesini geçmeyeceğini, oysa birlikteliğin yaratacağı olumsuz etkinin 7-8 puana çıkacağını hesap etti.

        Çoğu kaybetmek yerine, azdan vazgeçme yoluna gitti; MHP’yi de af konusu ve Andımız zemininde adım adım bu noktaya çekti.

        YENİ SÖYLEM

        Görünen o ki AK Parti bundan böyle batıdaki daha liberal, muhafazakar, kendisine de geçmişte oy vermekten çekinmemekle birlikte, HDP’ye de uzak durmayan tabana yönelir.

        Nitekim bunun ilk mesajını da dün Erdoğan, “Biz Türküz ama Türkçü değiliz” diye başlayan, “Senin Türkçülük yapma hakkın var ise o zaman benim Kürt vatandaşımın da Kürtçülük yapma hakkı doğar” konuşmasıyla verdi…

        Geçen seçim milletvekili sandığında en çok oy kaybettiği bu tabanı yeniden kazanmaya yönelik politik söylemlere, 2002-2009 politikalarına yönelirse şaşmamalı...

        Bu aşamada gerektiğinde İstanbul, Antalya başta olmak üzere daha fazla oyu olan İYİ Parti zeminine sıcak gelen mesajların da esirgenmeyeceği anlaşılıyor.

        MHP’NİN KAZANCI

        MHP’de ise İstanbul, İzmir ve Ankara’da AK Parti’nin seçimi kaybetmeye yanaşmayacağını, son noktada bir uzlaşı noktasına varacağını hesap ediyordu.

        Ancak son dönem patlayan ekonomik krizle birlikte AK Parti’den uzaklaşan seçmen tabanının MHP’den başka muhalefet partisine yönelmediğini gördü.

        Bu tabana yönelik politikaları geliştirmesi halinde iyi oy getirisine ulaşacağını anladı.

        Bu kesime yönelik milliyetçi söylemlerin getirisini seçim döneminde gördü.

        Hatta AK Parti’den MHP’ye oy akışının aynı oranda tersine işlemediğini de bu dönem daha net gördü.

        Sonuçta her iki parti de kendi cephelerini saflaştırma, iç içe geçmiş politikalarını ayrıştırma ve sınırlarını belirleme yoluna gitti.

        Başta da belirttiğim gibi bir süre iki parti arasındaki ilişkiyi gerecek ve karşılıklı sert tepkileri yükseltecek olsa da sonunda her iki taraf da Cumhur İttifakı’nda buluşur…

        Grup toplantıları ve sonrasında bütün partilerin liderleri ve etkin politikacılarıyla yaptığım görüşme sonrası vardığım sonuç bunun ötesinde değil…

        ***

        İnce’ye ‘hayır’, Yavaş’a ‘evet’

        Eskiden gazetelerin bir köşesinde “in” ve “out”; yani “inenler” ve “çıkanlar” sütunları yer alırdı.

        Son dönem siyasi partilerde adaylar ile ilgili süreçler de buna uygun gelişiyor.

        Bunun en sıcak örneğine de CHP’de rastlamak olası…

        İsim şehir oyunu gibi bir yandan kimin nereden aday gösterileceği üzerinde fikir tartışmaları yapılırken, diğer yandan gözde hale gelenler ve gözden düşenlere ilişkin veriler aktarılıyor.

        MUHARREM İNCE İLE OLMAZ

        Bunun en önemlilerinden biri de dün aday belirleme sürecinin en etkin ve yetkin isminin bir yakını ile yaptığı görüşmede ortaya çıkmış.

        Görünen o ki İstanbul adaylığı için kolları sıvayan Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin bu ilden gösterilme olasılığı ortadan kalkmış.

        Burası kesin bilgi…

        Nedeni de seçim sonrası İnce’nin tutumunun tabanda yarattığı etki ve seçim döneminde İstanbul’da iyi bir performans çıkaramamış olması.

        “Muharrem İnce, Anayasa Referandumundaki ‘hayır’ oyları kadar oy alamadı ki…” verisine işaret edildikten sonra şu noktanın altı çiziliyor:

        “Referandumdaki hayır oyları kadar oy alamamış, seçimde %50’nin altında kalmış İnce ile gidersek kazanamayız. Muharrem İnce adayımız değil. Ayrıca İstanbul’u alacaksak, politik kimliğinden uzak, başka partileri tercih eden diğer seçmenlerin de oyunu çekebilecek isimle yola çıkmamızın daha doğru olacağına karar verdik.”

        Anladığım kadarıyla tarifi yapılan, “politik kimliği olmayan isim” ile uzlaşı sağlanmış ve söz kesilmiş…

        Üsteledim, kimliği hakkında bilgi vermedi, gizli tuttu.

        YAVAŞ TAMAM

        Bu aşamada “Ankara’da karara varıldı mı? Mansur Yavaş sizden mi İYİ Parti’den mi aday oluyor?” diye sordum.

        Yanıt kesin ve netti:

        “Mansur Yavaş üzerinde uzlaştık, CHP’nin Ankara Büyükşehir adayıdır. Bu konu tartışmasız tamam…”

        Akşam saatlerinde Mansur Yavaş’a ulaştım, kimin söylediğini belirtmeden “Hayırlı olsun, CHP ile anlaşmışsınız” dedim.

        Haber almak için taktik uyguladığımı zannetti, sözlerimde ciddi olduğumu anladığında da yanıtı kısa ve net oldu:

        “Henüz aday olup olmamaya karar vermedim ki…”

        Buna karşın, geçen seçim döneminde de karşılaştığım benzer süreçlerden yola çıkarak derim ki, Mansur Yavaş CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı…

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar