Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her şeyi yiyen canavar gibi İdlib, üretilen her çözümün bir süre sonra çözümsüzlük haline dönüştüğü alan haline geldi.

        Birinin çözümünün ötekinin çözümsüzlüğü haline geldiği zeminin içinden nasıl çıkılacağına yönelik üretilen en iyi yöntem ise Suriye konusunda toptancı yaklaşıma ulaşmak...

        Sahadaki sorunun çözümü ve çatışmazlık bölgelerinin belirlenmesi konusunda Türkiye, Rusya ve İran’ın ürettiği Astana modeli bunun için önemli bir zemin oldu.

        Hatta Cenevre’de aranan çözümün de önüne geçti.

        Sistemin işlediğinin görülmesi, Suriye’de güç bulunduran DEAŞ karşıtı koalisyonların da bu mekanizmanın içine dahil edilmesini gündeme getirdi.

        EKİM’E ERTELEME

        Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçen ay Johannesburg’da yapılan BRİCS zirvesinde gazetecilere yaptığı açıklamada, Suriye konusunda Rusya ve İran ile yürütülen üçlü zirvenin yanı sıra, “bölgede sorunların çözümü konusunda Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa olarak İstanbul’da dörtlü zirve yapılacağını” açıkladı.

        “Bölgede ortaklaşa nelerin yapılabileceği konusunun bu zirvede ele alınacağını” da kayda geçirdi.

        Zirvenin hazırlıkları yapılırken, ABD Başkanı Trump’ın bölge ülkeleri Rusya ve İran’a başlattığı ekonomik yaptırımları, Türkiye’yi de dahil ederek genişletmesine AB ülkelerinden yükselen tepki de zirvenin önemini arttırdı.

        Bu konuların yanı sıra Suriye’deki duruma da çözüm bulmak üzere Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa devlet ve hükümet başkanlarının katılımı ile dörtlü zirvenin 7 Eylül’de İstanbul’da yapılması kararlaştırıldı.

        Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un önceki günkü Ankara ziyaretinde Suriye’nin yanı sıra dörtlü zirve de ele alınmış.

        Almanya ve Fransa’nın büyükelçileri aracılığıyla 7 Eylül tarihinin liderlerin takvimine uymadığı belirtilerek zirvenin Ekim’e ertelenmesi talebi gelmiş.

        Liderlerin takviminin gözden geçirilmesi istenirken, ekim ayında tarih belirlenmesi için büyükelçiler arasındaki temas da dün başlamış.

        Eğer ekim ayına kayarsa, Türkiye, Rusya, İran arasındaki zirve de bunun hemen ardından Kasım’da Tahran’da yapılacak.

        İDLİB PLANI

        Zirvede ele alınacak en önemli konu başlıklarından biri Trump’ın ekonomik yaptırımları olurken, ikinci sırada Suriye var.

        Bölgede yeni çatışmazlık alanlarının yaratılması ve mültecilerin geri dönüşü için cazibe alanlarının oluşturularak yerleşime açılması konusu öncelikler arasında yer almakla birlikte asıl sorun İdlib…

        Bir süredir BM Mülteciler Komiserliği’nin de “yeni göç dalgası gelebilir” diye uyarma gereği duyduğu İdlib bölgesinde 2,5 milyon kişi yaşıyor.

        Şam’ın son dönem İdlib’in hemen güneyindeki Han Şeyhun bölgesini sürekli bombalaması da göç kaygısını körüklüyor.

        Ayrıca Türkiye’nin biri çatışmaların en yoğun yaşandığı Murak olmak üzere çatışmazlık alanlarını denetleyen iki gözlem noktası bulunuyor.

        Askeri kaynaklar, son dönem gözlem noktalarının çevresini beton duvarlarla güçlendirmekle birlikte Şam güçlerinin muhaliflere saldırısı sonrası yakınlarına sürekli bomba düştüğünü belitti.

        Han Şeyhun bölgesinin ısınması, Şam güçlerinin Türkmen dağlarını bomba yağmuruna tutması, Rusların da “Bu bölgeden üslerimize saldırı yapılıyor; orada El Nusra ile savaşılıyor. Biz barışçıl çözüm için uğraşırken Türkiye de El Kaide ile çatışmalı” yaklaşımı, gözlem noktalarındaki riski arttırıyor.

        Ancak askeri kaynaklar şu aşamada bölgeden bir geri çekilmenin söz konusu olmadığa, istihbarat faaliyetleri kapsamında güvenliğin sağlandığına ve ÖSO’nun yeni güç takviyesine kavuştuğuna vurgu yapıyor.

        YENİ GÜÇ KATILIMI

        ÖSO’nun son dönem bu bölgedeki gücünün 35 bine ulaştığı belirtiliyor.

        Sözünü ettikleri Hayat Tahrir Şam’a karşı savaşan Ahraru’ş Şam ve Nureddin Zengi gruplarının birleşmesiyle oluşan Tahrir Suriye Cephesi…

        Hepsi son dönem biraraya gelip İdlib’de ÖSO bileşenlerinin tek çatı altında toplandığı Ulusal Özgürleşme Cephesi’ni oluşturdu.

        Şam yönetiminin güneydeki hareketinin yukarı doğru ilerlemesi halinde bu gücün devreye girip Şam güçleriyle çatışması kaçınılmaz.

        Ankara’da Lavrov ile görüşmede bu konu da ele alınmış; çatışmazlık bölgelerinin güvenliğinin gözetilmesi konusunda hemfikir olunmuş.

        Ancak Ruslar, “Suriye ordusu bölgede El Kaide unsurlarına karşı kendi hareketini gerçekleştirmekte özgür” yaklaşımını sergilemiş.

        Askeri kaynaklar, Şam ile istihbarat unsurları aracılığıyla yapılan temaslarla sorunun yeni bir gerilime yol açmadan sonlandırılacağı beklentisinde.

        MENBİÇ’TE ABD İLE DEVRİYE

        ABD desteğindeki PYD’nin kontrolündeki Menbiç bölgesinde durum ise daha farklı…

        Askeri kaynaklar, ABD ile yaşanan ekonomik gerilimin askeri ilişkiye etki etmediğinin altını özenle çiziyor.

        Nitekim ABD öncülüğündeki DAEŞ karşıtı koalisyon komutanlarından Felix Gedney de dün “Türkiye ile ABD arasında yaşanan diplomatik sorunlar askeri ilişkileri etkilemiyor” dedi.

        Askeri kaynaklar, Menbiç bölgesinde Türk askerinin bir süredir tek başına icra ettiği devriye görevinin bu ay sonuna doğru ABD askerleriyle birlikte gerçekleşeceğini bildirdi.

        Bölgedeki diğer alanlardaki askeri işbirliğinin de sağlıklı yürüdüğü, herhangi bir aksilik veya olumsuzlukla karşılaşılmadığına da vurgu yapıldı.

        Türk askerinin Menbiç kent merkezine ne zaman gireceği konusunun ise siyasi otoritenin kararı olduğunun da altı çizildi…

        Anlaşılan o ki bölgede 40 dereceleri aşan sıcaklığın yaşanabilir seviyeye inmesiyle, insan hareketinin artması eş zamanlı olacak...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar