Bayramı Yunan adaları yaptı
“TÜRK istilası...”
Yunanistan’ın etkin gazetelerinden Kathimerini’deki haberin içeriğinin bu yönde olmasına neden, Türklerin bayramda Yunan adalarına akın etmiş olması...
Yunanistan Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Lisandros Tsilidis’e göre bu yıl Yunanistan’a giden Türk sayısı 1.5 milyonu geçecek...
Gazetede yer alan iddiasına göre, iç turizmi canlandırmak için 10 güne çıkarılan Kurban Bayramı, yerli işletmeler yerine Yunan adalarına yaramış; giden sayısı % 50 artmış.
Çeşme’ye 9 mil olan Sakız Adası’na 3 günde 7 bin Türk gitmiş.
Bodrum karşısındaki Kos’a giden Türk sayısı 10 bini aşmış...
Ayvalık’ın karşısındaki Midilli Adası’na ise son 3 günde 6 bin kişi geçiş yapmış.
GARSON İHRACI
Hafta başından bu yana bulunduğum Cunda’dan izlediğim kadarıyla, Kurban Bayramı ile bu sayı katlanmış olsa gerek.
Çünkü her gün 09.00’da arka arkaya sıralanmış çok sayıda feribot Midilli’ye doğru yol alıyor.
Türkiye’den bu denli çok turistin Yunan adalarına gitmesine neden de 1990’larda yaşandığı gibi hükümetler arası bahar havası falan değil.
Tamamen ekonomik...
Ya da, “Orası çok ucuz...” algısı...
Baştan söyleyeyim, Cundalılar bu algıyı destekleyen açıklamalara öfkeli...
Nitekim sabah kahvaltısında otelin patroniçesi bir gün önce televizyonda bu yönde konuşma yapan iki dostuma verdi veriştirdi.
Onların acısını benden çıkardı.
Bu arada, mezelerin Midilli ile Cunda arasındaki fiyat karşılaştırmasını yapmayı da ihmal etmedi:
“Cunda’da kalamarı 35 liraya yersin, Midilli’de 11-12 Euro’ya. Türk Lirası’na vurunca onlar pahalı.”
Midilli’de hizmet sektörünün de çok kötü olduğunu vurgulayıp “Onu yemek için de saatlerce beklersin” dedi.
İlginç bir iddiada da bulundu:
“Bu kadar çok gidene hizmet edecek adamları olmayınca Cunda ve Ayvalık’tan Türk garson transfer ettiler...”
Midilli’nin domates, peynir dahil alışverişini Ayvalık’tan yaptığını anımsattım, buna karşın yemek fiyatının ucuz olduğunu belirttim.
“Tabii ucuz olur; onlar içkiye bu kadar ağır vergi vermiyor ki” dedi.
Alkollü içeceklerin vergi yükü olmayınca Türkiye’nin dörtte bir fiyatına satıldığını, onun da yemeğin fiyatını ciddi etkilediğini belirtti.
‘RESMEN KAZIK’
İznini isteyip çarşıya yürüdüm.
Sakızlı muhallebisini beğendiğim pastaneye uğradım.
Garsonlar ortaokul seviyesindeki çocuklardı, onlar da servisteki yoğunluktan müşteriyle ilgilenmek yerine birbirleriyle kavga ediyordu.
Uzun süre bekledim, çaresiz servisi kendim yaptım; el içi ayası genişliği, iki parmak kalınlığı olan, bir çömçenin üçte birinin içini dolduracak büyüklükteki plastik kaba konmuş muhallebiden bir eşime, bir de kendime aldım.
Sakızlı kurabiyeden de sadece bir adet istedim...
Ismarladığım çaylar da bir türlü gelmedi.
Hesabı istedim...
Kasadaki diğerlerinden yaşlı kişi bilgisayara baktı, “38 lira...” dedi.
Caddeye çıktım, restoranlarda oturacak yer yoktu, rezervasyonlar öğle saatlerinde bitmişti...
Otele döndüm, patroniçeye yaşadığımı aktardım...
Yüzü asıldı, derin nefes alıp saydırdı:
“Eh yani; ayıp etmişler ama... Resmen kazıklamışlar... Zaten birkaç müessese yüzünden bunlar oluyor...”
O söylenirken denize baktım...
2 feribot daha içi tıklım tıklım Midilli’ye doğru yol alıyordu...
Nice bayramlara...