Kime göre neye göre?
DEAŞ sadece ülkelerin kimyasını bozmakla kalmadı, uluslararası hukuk açısından da yeni bir sorunu üretti.
Bunun en iyi örneğini de son olarak Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bırakılmasını istediği Fransız Loup Bureau’nun durumu...
Gazetecilik yüksek lisans öğrencisi Bureau, Suriye’de YPG ile ilgili haberler yaptıktan sonra 26 Temmuz’da Habur’dan girerken, “terör örgütüne yardım ve yataklık” suçlamasıyla tutuklandı.
Fransa, “hem ülkesinin hem de BM’nin YPG’yi terör örgütü kabul etmediğini, Bureau’nun eyleminin de gazetecilik faaliyeti olduğunu belirtip serbest bırakılmasını” istedi.
Elysee Sarayı’nın açıklamasına göre “iki lider konuyu bir daha görüşecek”...
TERÖRÜN TANIMI
Ancak bu yaşanan tek başına Bureau’nun sorunu değil; Türkiye’nin terör örgütü saymadığı, diğer ülkelerin terör listesinde olan örgütlerle görüşmede bulunan bir Türk gazetecisi için de geçerli.
Çünkü BM, “üçüncü ülkeden gelip diğer ülkede silah kullandı ve insan canına kıydıysa, hangi örgütten olduğuna bakmaksızın o kişiyi yabancı terörist savaşçı” olarak kabul ediyor.
Ancak hangi örgütün terörist, hangisinin “özgürlük savaşçısı” olduğuna ülkeler kendi hukukları içinde yanıt veriyor.
Örneğin, ABD, Rusya, AB ülkeleri YPG’yi terör örgütü olarak görmüyor; Türkiye ise terör örgütü listesinde gösteriyor.
Türkiye’nin terör örgütü saymadığı, Şam rejimine karşı savaşan bazı grupları ise diğer ülkeler terör örgütü kabul ediyor.
Bu da uluslararası hukukun karşısına yeni bir tartışmalı alan yaratıyor.
Türk Ceza Hukuku (TCK) açısından da tartışmalı bir durum var.
Bunu anlamak için TCK 13. maddeye bakmak yeterli...
Maddeye göre, İngiltere’de hızlı trenin koltuğuna kalp içinde sevgilisinin adını çizen Brezilyalı, eylemi tespit edilir ise tatil için Türkiye’ye girerken bir başka ülkenin kamuya ait malına zarar vermekten tutuklanır ve ceza alır.
Veya bir Teksaslı ülkesinde ABD bayrağını mayo yapıp rahatça giyebilir; ama Antalya plajında aynı şekilde giyinmesi durumunda, şikâyet olursa 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. (TCK 341).
Ceza hukukçusu Prof. Dr. Vahit Bıçak, meseleye bu cepheden bakarak Türkiye’ye girişinde üzerinde dijital verilerin yakalanması halinde Bureau’nun TCK 13 ve 19’a göre ceza alması gerektiği görüşünde.
Bıçak’a göre, “Fransa’da o eylemin suç olup olmaması önemli değil, Türk yasalarında suç olması yeterli”...
PERİNÇEK ÖRNEĞİ
TOBB ETÜ’den ceza hukukçusu Doç. Dr. Olgun Değirmenci ise konuya farklı yaklaştı, “gazeteci açısından suçun oluşması için verilerin yayınlanmış propaganda olması gerektiğine” vurgu yapıp ekledi:
“Kanunların suç saydığı verilere rastlandıysa, eylemin nerede yapıldığına bakılmaksızın Türkiye’de gerçekleşmiş gibi bakılır. Ancak haber alma hakkı ile propagandanın ayrılması gerekir; tek başına röportaj, propaganda ve övgü yoksa suç oluşturmaz. Doğu Perinçek de PKK ile görüşmesini yayınladı, haber alma hakkı olarak bakıldı...”
Başta da belirttiğim gibi DEAŞ, bölgede düzeni bozmakla kalmadı, hukuku da tartışmalı hale getirdi...