Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Siyasal iletişimin en etkili ikna edici mesaj türlerinden biri olan ‘korku çekiciliği’, siyaset bilimi literatürüne yaklaşık yarım asır önce girdi ama hala çekiciliğini koruyor. Söz konusu korku unsurları arasında toplumsal karışıklık, çevresel bozulmalar, şiddet suçları, savaşlar gibi doğasında korku ve endişeyi barındıran olgular yer alıyordu. Bu olgulara güncel siyasette hemen hemen her ülkenin iç politikasında sopa olarak kullandığı ırkçılık üzerinden topluma aşılanan istikbal kaygısının da eklendiği aşikâr.

        Siyasetçilerin seçim kampanyalarında kullandığı korku çekiciliği, seçmenlerde duygusal tepkiler yaratarak ‘korunma motivasyonu’ oluşturuyordu. Seçmenler üzerinde yapılan araştırmalar da son yıllara kadar bu yöntemin bir hayli etkili olduğunu gösteriyordu. Ancak son dönemde kendi coğrafyamızdan başlayıp pek fazla uzaklaşmadan korku / tehdit çekiciliğinin seçmen üzerinde olumsuz etki gösterdiğini söylemek de mümkün. Nitekim siyaset bilimciler, bu durumu korku çekiciliğinin güçlü ve yüksek seviyede olduğu ve korku argümanlarının kanıtlanamadığı kampanyaların seçmenlerde düşük reflekse ve siyasetçi aleyhine neticelendiğini; orta seviyede olduğu kampanyaların ise etkili ve siyasetçi lehine sonuçlar doğurduğunu ortaya koyarak izah etti.

        Bunları niye anlattığıma gelince... Dün İsrail seçmeni sandık başına gitti ve korku çekiciliğiyle donatılmış bir seçim kampanyasına rağmen Likud Partisi lideri Netanyahu’ya “korunma motivasyonu” teorisinin çöktüğünü gösterdi. Zira sandık çıkış anketlerine göre Netanyahu, ancak 30-33 vekil çıkarabildi. Yani beklendiği gibi, tek başına hükümeti kurabilmesi imkânsız.

        En yakın rakibi merkez çizgide siyaset yapan Beni Gantz’ın 32-34 vekil çıkaracağı öngörülüyor. Ortak listede seçime giren Arap partilerin ise 11 ila 15 arasında sandalyeye sahip olması bekleniyor.

        Özetle; Netanyahu’nun ırkçı ve tehdit dili aleyhine döndü. Öte yandan; Gantz’ın kapsayıcı ve seçmeni kutuplaştırmayan yaklaşımı daha fazla karşılık buldu.

        NETANYAHU'DAN TEHDİT KUMPANYASI

        Netanyahu, İsrail’de gerçekleştirilen her seçimde olduğu gibi yine Gazze’ye yönelik operasyonların şiddetlendirileceğini, “terörle!” mücadeleyi arttıracaklarını, İsrail’in siyonizmle yönetilmesi gerektiğini, Araplardan hükümet desteği alınmasının kabul edilemez olduğunu söyleyip, İran’a yeni nükleer geliştirme tesisleri kurdukları iddiasıyla saldırı tehditlerini tekrarladı. “İsrail’in Gazze’ye savaş açmaktan başka seçeneği yok” söylemini diline doladı.

        Netanyahu’nın facebook sayfasına giren herkes “Araplar -kadın, çocuk, erkek- hepimizi yok etmek istiyor” yazılı pop-up reklamları gördüler. Sol siyasetçilere “Araplara güvenen solcular” diyerek sataştı. Seçmenin büyük çoğunluğunu kızdırdı ve tahrik etti. Sandıkların kurulduğu gün ise seçmenlerin cep telefonlarına mesaj göndererek onları “Arap topluluklarından ve solun kalelerinden seçime çok geniş katılım olacağı” yönünde uyardı; korkutmak istedi. Kısacası neredeyse bütün kampanyasını bir “beka mücadelesi” üzerinden kurguladı.

        Diğer taraftan Nisan ayındaki seçimlerde sandıkta hile yapıldığı gerekçesiyle altı seçim merkezinde emniyet soruşturması yapıldı. Bu sandıklardan ikisinde Likud Partisi lehine hile tespit edildiği ve Arap partiler çıkarına bir sonuç görülmediği ifadeleri medyaya yansıdı.

        İşte tüm bu siyasal iletişim arızalarının üstüne muhalefet kanadındaki konsolidasyon ve Netanyahu’nun elinin iyice zayıfladığını gören Arap seçmenlerin yüksek katılım oranı da eklenince Netanyahu iyice köşeye sıkıştı.

        Peki şimdi ne olacak?

        Netanyahu tek başına hükümet kuramayacak ama büyük ihtimalle hükümet kurma görevi yine kendisine verilecek. Lieberman’ın kilit rolde olduğu ise ortada. Araplar koalisyonlarda hiçbir şekilde yer almayacak. Zaten koalisyon kurma ihtimali olan iki taraf için de, Araplar iktidardan uzak tutulması gereken bir tehdit olarak değerlendiriliyor. Arapların içindeki bazı grupların bugüne kadar seçimleri boykot etmesinin temelinde bu durum vardı.

        Sonuç olarak Arap vekiller, Arap toplumunun taleplerini devletin gündeminde tutmak için seçime girdi ve kazandı. Örneğin ortak listeye başkanlık eden Ayman Odeh, “Arap toplumu cevabını verdi, fitneci Netanyahu eve gidecek” şeklinde bir açıklama yaptı. Arap vekil Ahmad Tibi, Gantz tarafından yönetilen bir hükümetin parçası olmak istemediklerini söyleyerek; “Seçimden önce de açıkça dile getirdiğimiz gibi bizim tek amacımız, Netanyahu devrinin bitmesiydi. Bu hepimiz için büyük başarı.” dedi. Gantz’ın partisi Kahol Lavan’ın ise yönlerini Likud ve Lieberman’a çevirmeleri halinde Arap toplumuyla ilişkileri sürdürmede bir seçim yapmaya mecbur kalacağı ortada. Ancak bu durum, denklemde önemli bir paya sahip değil çünkü Arapların ne sağ ne de sol bloğa girmeleri beklenmiyordu.

        Lieberman’ın dengeleyici unsur olmasının asıl nedeni; Netanyahu’nun kendisine mecbur olması. 120 sandalyeli mecliste Netenyahu’nun Liberman’sız 61 vekil sayısını yakalaması mümkün değil. Hükümetin de 30 gün içerisinde kurulması gerekiyor. Yoksa ilki 5 Nisan’da yapılan erken seçim yeniden tekrar etmek zorunda kalır ki bu durum İsrail’i büyük bir açmaza sürükler.

        Lieberman’ın eleştirisi ise adalet üzerinden. Netanyahu’nun partisinde aşırılıkçı olan Haradi ve Ortodoks Yahudiler’in -yani askere gitmeyen, 8-10 çocuk yapıp devletten yardım alan, Şabat’ta dükkanlarını kapatan, devletin dinle yönetilmesi gerektiğini düşünen seçmenin- temsilcileri yer alıyor. Lieberman, bunları bir sorun olarak görüyor ve ayrımcı politikaların iyileştirilmesini istiyor. Ülkenin şeriat devleti olmasına karşı çıkıyor ve diğer bütün vatandaşlarla Haradi ve Ortodoksların aynı muameleyi görmesini, pozitif ayrımcılıkla davranılmamasını talep ediyor. İşte Netanyahu tam da burada köşeye sıkışıyor çünkü Lieberman’ın bu teklifini kabul ederse, Ortodoks Yahudilerin desteğini kaybetmiş olacak.

        Aslında sol partiler de benzer eleştiriler ve serzenişlerde bulunuyor lakin görünüşe göre siyaset arenası Lieberman ve Netanyahu’yu yeniden birbirine kilitliyor.

        Lieberman’ın diğer partilerle ittifak yapması ise olası değil. Şu durumda kozunu sonuna kadar kullanarak Netanyahu’yu dize getirmeye çalışacak.

        Kim Ne Dedi, Ne Elde Etti?

        Netanyahu | Likud Partisi – Irkçılık, Arap düşmanlığı ve beka tehdidi argümanlarını kullandı. Yaklaşık 2 milyonluk bir seçmen kitlesini gayri meşru olmakla / davranmakla itham etti. Kazanmış görünse de ilk defa bu kadar köşeye sıkıştı. 30-33 vekil çıkardı.

        Gantz | Kahol Lavan (Mavi Beyaz) Partisi – “Burası din devleti değil, çocuklar seküler okullara gitsin” dedi. Merkezde ve solda siyaset yaptı. Kapsayıcı bir ‘birlik hükümeti’ni savundu. 32-34 vekil çıkardı.

        Ortodokslar – Netanyahu’ya destek verdi. 12 vekil çıkardılar.

        Araplar – Tek söylemleri Netanyahu’yu devirmekti. 11-15 vekil çıkardılar.

        Lieberman | Yisreal Beitenu (Evimiz İsrail) Partisi – Netanyahu’yla benzer söylemler kullandı. Seküler ancak sağcı çizgiyi korudu. Likud ve Kahol Lavan ile ittifak düşünüyor. Beka mücadelesine vurgu yaptı. 9 vekil çıkardı. Hükümette kilit role sahip olacak. Yani seçimin tek kazananı oldu.

        Arap Basını İsrail Seçimini Nasıl Gördü?

        Sky News Arabia: Salı günü yapılan İsrail seçimlerinde çıkan sonuç, Netanyahu’nun çoğunluğu sağlamada başarısız olduğunu gösterdi. Öyle görünüyor ki, Likud Partisi lideri Netanyahu önündeki seçeneklerin sınırlı olduğunun farkında. Resmî sonuçların açıklanması beklenirken kafalardaki soru şu şekilde: Netanyahu başarısız mı oldu yoksa onun dönemi tamamen bitti mi?

        Kuds El Arabi: Netanyahu seçimlerde sadece yeni bir başbakanlık dönemi daha istemiyor. Hem yargı önüne çıkmaktan hem de hakkındaki yolsuzluk iddialarından kurtulmayı da hedefliyor.

        Lübnan El Ahbar (Hizbullah’a yakın basın organı): Sağ sağa karşı kazandı. Özetle ve hiç uzatmadan, İsrail’de seçim sonrası hiçbir şey değişmeyecek. İsrail yine kendisi olarak kalacak. Sadece üstündeki elbiseleri değiştirebilir.

        Londra merkezli BAE El Arab gazetesi: Seçim sonuçlarında Netanyahu ve Gantz arasındaki yakınlık, seçimlerin üçüncü defa yapılması senaryosunun önündeki kapıyı araladı.

        Suudi Şark’ül Evsat: Netanyahu çoğunluğu sağlamada başarısız oldu. Araplar ise Knesette’ki temsil güçlerini arttırdı ve üçüncü büyük güç oldu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar