Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Covit-19 pandemisinin sinema sanatına ne tür etkileri olabilir, diye düşünenlere ‘Homemade’ adlı Netflix dizisini önerebilirim. Farklı ülkelerdeki film yönetmenlerinin, karantinanın sürdüğü günlerde çektiği 17 kısa film bekliyor sizi…

        Karantina döneminde, drone kameralarla şehirlerin tenha caddelerini, boş sokaklarını görüntüleyen iki ayrı filmle açılıp kapanıyor ‘Homemade’… İlk filmde Fransız yönetmen Ladj Ly, Montfermeil’den banliyö manzaraları gösteriyor bize… Sonuncu film ‘Ride It Out’ta ise Ana Lily Amirpour, Cate Blanchett’in okuduğu güzel bir metin eşliğinde Los Angeles’ın tenha ve meşhur caddelerinde bir yolculuğa çıkarıyor.

        Onlar dışında çoğu yönetmen evi, bahçesi veya balkonundan çıkmadan çekmiş filmini. Çıkanlar da mahallesinden çok uzaklaşmamış.

        Akıllı telefonlarla ev içinde çoluk çocuk hep birlikte aile filmi çeken Johnny Ma gibi yönetmenlerin yanı sıra işi ciddiye alıp hayal gücünü zorlayanların sayısı da az değil… Sözgelimi, oyuncu olarak tanıdığımız Amerikalı yönetmen Maggie Gyllenhaal, ‘Penelope’ adlı kafkaesk bir öyküyle çıkıyor karşımıza. Doğanın ortasındaki aile evinde başrolü eşi Peter Sarsgaard’a teslim ettiği filmde Gyllenhaal, karantinayla gelen izolasyon, sevgi özlemi ve distopya korkusundan yola çıkarak projenin en tuhaf işine imza atıyor.

        REKLAM

        Bir başka fantastik hikâye, ABD’li yönetmen Antonio Campos’tan geliyor. Campos, kıyıya yakın bir evde oturan iki çocuklu kadın çiftin plajda buldukları baygın erkeği evlerine getirmesiyle gelişen olayları anlatıyor. ‘Annex’ adlı filmin zihnimizdeki yabancı korkusu etrafında kurulduğu söylenebilir.

        ‘Crickets’
        ‘Crickets’

        Son dönemde kısa filmlerle yönetmenliğe ısınmaya çalışan Kristen Stewart’ın da ‘Homemade’ projesini ciddiye aldığı kesin. Proje kapsamında yazıp yönettiği ‘Crickets’, film gramerinin açı–karşı açı ilkesi ve dış ses gibi anlatım kodlarını farklı şekilde kullanmaya gayret eden deneysel bir iş… Pandemiye farklı bir yerden bakmaya çalıştığı, özgün bir iş ortaya koymak istediği açık. Ama sonuçta, ilk planlarından itibaren sıkıcı ve tekdüze hale gelen bir ‘Kristen Stewart yakın planlar gösterisi’ izliyoruz… Öyle ki, ‘Stewart’ın yönetmenlikten anladığı, kamerayı sadece kendine çevirmek mi?’ diye düşünmemek elde değil.

        Sürenin kısalığına karşın sıkıcı olmayı başarabilen tek yönetmen Kristen Stewart değil. Naomi Kawase’nin "Last Message"ı da deneysel branşta kısa film yarışmasına katılmayı hedefleyen birinci sınıftaki sinema öğrencilerinin çektiği sıfır bütçeli ev filmlerini andırıyor.

        Rungano Nyoni’nin yönettiği, sosyal medyada her gün yüzlercesi dönen ve çoğu uydurma olan ‘komik yazışmalar’dan birini akıllı telefon ekranı üzerinden karşımıza getirmekle yetinen "Couple Splits Up While In Lockdown LOL"un da hoş ama basit bir sosyal medya eğlenceliğinden öte bir şey olduğunu söylemem mümkün değil.

        En büyük hayal kırıklığım ise geçtiğimiz yıllarda ‘Kefernahum’ (Capernaum) gibi yoğun emek sarf ettikleri bir filmle karşımıza gelen Lübnanlı Nadine Labaki ve müzisyen eşi Khaled Mouzanar’ın, kızlarının evde yaptığı şovu çekip göndermekten başka bir şey yapmamaları oldu… "Mayroun and the Unicorn", pandemi sırasında birçok evde benzerleri çekilen milyonlarca videodan biri…

        Karantinayı ve pandemi sürecini evde kalan çocuk ya da çocuklar üzerinden anlatmayı tercih edenler sadece Labaki-Mouzanar çifti değil... Rachel Morrison "The Lucky Ones", Natalia Beristáin "Espacios", David Mackenzie "Ferosa" ve Gurinder Chadha ‘Unexpected Gift’ adlı kısa filmlerinde tümüyle ‘çocuk ve karantina’ fikri üzerinden ilerlemeyi tercih etmişler. Karantina sürecini 13 yaşımdaki oğlumla geçirdiğim için onları çok iyi anlıyorum. Birçok ebeveyn bu süreçte çocuklarıyla daha çok vakit geçirmenin keyfini çıkardı ve pandemi günlerini psikolojik anlamda iyi atlatmaları, kaygılanmamaları için elinden geleni yaptı. Öte yandan, her yaş grubunun kendine özgü dertleri olduğu kesin ve çocukların tüm sorunlarına çözüm bulmak mümkün değil… Belki de bu nedenle, çocuk merkezli filmlerin arasında en çok ‘Ferosa’ aklımda kaldı. David McKenzie, 16 yaşına karantinaya giren kızı için elinden çok fazla gelmeyeceğinin farkında bir yetişkin olarak, ebeveyn bilgiçliğinden uzak durmaya gayret etmiş ve onu gözlemlemekle yetinmiş.

        'Casino'
        'Casino'

        Yıllar önce sadece lise öğrencilerinin katıldığı bir yarışmada jüri üyeliği yaparken özellikle evde çekilen bilimkurgu, fantezi ve gerilim türündeki kısa filmlere daha çok ilgi duyduğumu fark etmiştim. Çünkü yaşadığınız evi bir janr filmi mekânı haline getirmek tümüyle hayal gücü ve hikâye anlatma becerisiyle ilgili bir şey….

        ‘Homemade’ projesinde de samimi ve duygusal aile belgesellerinden ziyade evin içinde hikâye anlatmaya çalışan filmleri daha çok sevdim. Yaşadığı evde, farklı saç ve sakal kesimleriyle halüsinatif şekilde ‘çoğalan’ yalnız bir karakteri anlatan Sebastian Schipper’in ‘Casino’su mesela… Özellikle ‘Something wrong’ diye şarkı söylemeye çalıştığı anlarda mizah duygusu yükselen bir film… Schipper, içtenliği ve duygusallığı bir yana bırakıp karantinanın sıkıcı ve klostrofobik yanıyla yüzleşmekten çekinmemiş.

        ‘Gloria’ ve ‘A Fantastic Woman’ın yönetmeni Sebastián Lelio’nun evin içinde çektiği müzikal ‘Algoritmo’yu da eğlenceli buldum. ‘Algoritmo’ karantina ve pandemi deyince belki de akla en son gelebilecek film türünden yola çıkarak tek mekâna mahkûm olma hissini etkili şekilde hissettiriyor.

        'Voyage Au Bout De La Nuit'
        'Voyage Au Bout De La Nuit'

        Kendi adıma ‘Homemade’ gibi tematik projelerden tam da bunu bekliyorum galiba... İlk akla gelen fikirlerden uzak durmak ve farklı bir bakış açısı yakalamak…

        Usta İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino, 'Voyage Au Bout De La Nuit'de tam olarak bunu yapıyor. Kraliçe II. Elizabeth ve Papa Fransuva’nın oyuncaklarını kullanarak, mizah duygusuyla öne çıkan basit ve şahane bir ‘ev filmi’ne imza atıyor. Ayrıca görsel konsepti kadar hikâyesinin de hoş ve anlamlı olduğunu söylemeliyim.

        ‘Last Call’
        ‘Last Call’

        Ama ‘Homemade’ dizisinin en iyi kısa filmi hiç kuşkusuz, projenin yapımcılarından Şilili yönetmen Pablo Larrain’den geliyor. Yaşlı bir adamın eski sevgilileriyle bilgisayar üzerinden yaptığı görüşmeleri anlatan ‘Last Call’ projedeki diğer tüm filmlerden açık ara daha iyi geldi bana. Anlatıldığında kulağa tekdüze ve yavan gelebilir ama sonuç gerçekten mükemmel… Oyunculuk ve senaryo açısından bakıldığında da toplamın en akılda kalıcı kısa filmi... ‘Last Call’ böylesi bir dönemde ‘Yaşasın virüs!’ sloganına bizi kahkahalarla güldürmeyi başarması bir yana, iki temel içgüdüyü karşı karşıya getirmesini de biliyor: Ölüm korkusu ve cinsellik…

        ‘Homemade’i seyrederken Covit-19 pandemisiyle ilgili en iyi hikâyelerin gelecekte, karantina sürecini bir çocuk olarak yaşayanlardan geleceğini düşündüm nedense… Sonuçta biz yetişkinler, geçmişten geleceğe uzanan bir kaygı süreci olarak bakıyoruz pandemi sürecine. Sadece yaşadıkları ana odaklanan çocuklar ise gerçekte neler olup bittiğini belki bizden daha iyi süzüyor ve daha güzel anılar biriktiriyorlar.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar