Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Yorgun düşmüş olmasına rağmen halk, zorbalara karşı ayağa kalktı. Büyük devrimci Kemal Paşa ve milliyetçi partisi, Ankara’da savaşı başlattı ve hem yeni bir hükümet hem yeni bir milliyetçi ordu kurdu. Bu ordu batıda Yunanlılarla, doğuda İngilizlerle ve güneyde Fransızlarla savaştı. Milliyetçi ordu, zafer üzerine zafer kazanarak Türkiye’nin durumunu değiştirdi.

        Bizler Türkiye’nin zaferini ve gelecekte uluslararası emperyalizmden tamamen kurtularak tam bağımsız ve özgür bir ulus haline gelmesini kutlarız. Gelecekte yeni bir büyük zafer mümkün müdür? Emin olarak diyoruz ki: (1) Türkiye eğer halkın desteğine ve bu zaferin ivmesine yaslanır ve ezilenleri emperyalizme karşı savaşmaya daha güçlü bir şekilde teşvik ederse; (2) ve Sovyet Rusya’yla işbirliğini sürdürür, aynı zamanda Fransa’nın ikiyüzlü diplomasisi de devam ederse, büyük zafer elde edecektir.

        …Türkiye’nin Milliyetçi Partisi, politikalarını değiştirip Fransa’nın sözlerine inansa ve Sovyet Rusya’yla arasına mesafe koysaydı, halkın güvenini kaybeder, emperyalist güçlerce zincire vurulurdu. Kemal Paşa son derece akıllı bir şekilde diğer emperyalistlerden ne Fransızlara ne de Amerikalılara yakınlaştı. Türkiye bugün, Fransa ve Amerika’yla yakınlaşması ve bu güçlerin gelecekte İngiltere’yle uzlaşması durumunda daha fazla sömürüleceğinin farkında. Sadece Sovyet Rusya’yla yakınlaşmanın gerçek kurtuluşu sağlayacağını biliyor.

        400 milyon kardeşimiz bakın, ezilen Türkler, emperyalist güçlere karşı büyük bir zafer kazandılar! Milliyetçi partileri onları zafere giden yola çıkardı! Onlara gıpta ederken bir yandan da onlardan ders almalıyız: Bizim partimizi de (KMT) Çin’e baskı yapan emperyalistlere karşı Sovyet Rusya’yla işbirliği yapmaya çağırın!

        Türkiye’nin Yakındoğu’daki büyük zaferini lütfen görmezden gelmeyin!

        Ezilen Türkiye’nin zaferi çok yaşa!”

        CUMHURİYET’İN ÇİNLİ MİSAFİRLERİ (Giray Fidan / İş Kültür)
        CUMHURİYET’İN ÇİNLİ MİSAFİRLERİ (Giray Fidan / İş Kültür)

        BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNE İLGİ

        Bizzat Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sonrası çıkardığı Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlanmış bir yazı değil bu. Ya da bu yazıdan sadece 1922’de Çin’in nüfusunun 400 milyon olduğu sonucunu çıkarırsak yanlış yapmış oluruz. Aslında, Koronavirüs münasebetiyle tekrar gündemimize oturan Çin’in yüzyıl önce yeni Türkiye Cumhuriyeti’ne nasıl bir muhabbet beslediğini öğreniyoruz bu yazıdan.

        Buraya bir kısmını aldığımız “Türk Milliyetçi Partisi’ne Zafer Diliyoruz” başlıklı yazı, dönemin Çin’inin en önemli Marksist teorisyenlerinden Cai Hesen imzalı. Hesen, Çin komünist partisi tarafından çıkarılan ve 1922’den 1925’e kadar yayımlanan ilk komünist dergi Xiang Dao’nun (Kılavuz) baş editörüydü aynı zamanda. O yıllarda Çinlilerin ilgisi, Türkiye’de Kurtuluş Savaşı ve ulus inşası sürecine odaklanmıştı. Çin komünistleri, yabancı güçlere karşı Türk bağımsızlık mücadelesinin önemini kavramışlardı. Kuomintang (KMT-Çin Milliyetçi Partisi) veya Çin milliyetçileri de, Türkiye’nin hem iç hem uluslararası politikalarına çok ilgi duyuyorlardı.

        Giray Fidan’ın hazırladığı “Cumhuriyet’in Çinli Misafirleri” özetle bu ilgiyi anlatıyor. Çin’in Hesen başta olmak üzere Hu Hanmin, Hu Shiqing, Alfred Sze ve He Yaozu gibi önemli entelektüel, siyasetçi, diplomat ve reformcularının kaleme aldığı makaleler ve gazete yazıları var kitapta. Pekin’de de öğrenim gören Fidan, Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerinin yanı sıra Çin arşivleri, gazeteleri ve seyahat yazılarından faydalanmış. Kitaptaki isimler, dönemin Türkiye’sine gelmiş ve pek çok bölgeyi gezmişler. Dolayısıyla anlatımlarında bir canlılık ve kültürel, toplumsal ve siyasal alamla ilgili çok önemli ayrıntılar da mevcut.

        İKİ “HASTA ADAM”IN İYİLEŞMESİ

        Coğrafi keşifler çağının etkilerinin görülmeye başlanacağı döneme kadar Selçuklu ve Osmanlı coğrafyasından Çin kaynaklarında “Rum” veya “Rumi” olarak bahsediliyordu. Çin’de Türkiye’ye yönelik ilgi 19. yüzyılın sonlarında daha da belirgin hale geldi. Bunun sebebi de, çoğunlukla Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleşmekte olan modernleşme çabalarıydı. Sadece Kang Youwei, Liang Qichao ve Hu Hanmin gibi entelektüeller değil, aynı zamanda Qing Hanedanı da Osmanlı İmparatorluğu’ndaki gelişmeleri ve reformları anlamaya çalıştı. 1909 tarihli bir arşiv belgesine göre, Paris’te bulunan Qing yönetiminin diplomatı, 1876 Osmanlı Anayasası’nın Çince çevirisini başkent Pekin’e gönderdi. Dönemin önemli entelektüel ve reformcularından Kang Youwei, 1908 yılında sürgünde olduğu dönemde II. Meşrutiyet’in ilanından sadece üç gün sonra Osmanlı başkentine gelmiş, bir seyahatname kaleme almış ve bu seyahatnameyi 1913 yılında Bu Renn dergisinde yayınlamıştı. Youwei’in Türkiye’ye ilgisi 1898 yılına kadar uzanıyor. Çin’de reform yapma çabası içindeki İmparator Guang Xu’ye, Osmanlı İmparatorluğu’yla ilgili bir rapor hazırlayıp sundu. Raporun başlığı “Türklerin Düşüşü”ydü.

        Bu başlık sizi yanıltmasın. 20. yüzyılın ilk yarısında Çin de diğer bütün Batı-dışı bölgeler gibi kargaşa ve kaos içindeydi. 4000 yıldan fazla süredir varlığını sürdürmekte olan medeniyet ve ülke, varoluşsal bir krizle karşı karşıyaydı. Ülke bir yarı-sömürge haline gelmişti, yabancı etkisi çok yoğundu. Yeni yüzyılın başında Çinli politikacılar, entelektüeller ve seyyahlar, krizden çıkmanın ve “vatanı kurtarma”nın bir yolunu bulmaya çalışıyorlardı.

        “Modernleşme meselesi hem Çin’in hem Türkiye’nin son iki yüzyılına damgasını vurmuş en temel meselelerden biridir. Çin için de Türkiye için de modernleşme kaçınılmazdır. Çin entelijansiyası, modernleşme konusunda dünyada farklı örnekleri incelemiş ve Türkiye örneğinin iki ülke arasındaki birçok benzerlik sebebiyle kendileri için en uygunu olduğuna karar vermiştir. Çok az bilinmesine rağmen Çin modernleşmesinde Türkiye’nin önemli bir rolü olmuştur” diyor Fidan.

        Ona göre “Doğu’nun iki hasta adamı” olarak nitelendirilen Çin ve Türkiye, birbirlerine birçok açıdan büyük benzerlikler gösteriyordu. Hasta adamlıktan ilk çıkan, Türkiye oldu. Büyük başarıyla sonuçlanan Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet’in ilanı ve reformlar her düşünceden Çinli entelektüeli ve yöneticiyi umutlandırdı. Türkiye’yi bir model olarak gören Çin’in yönetici elitleri, bu başarıyı kendi ülkelerinde tekrarlayabilmek için yüzlerini Türkiye’ye çevirdiler. Bu başarıyı yerinde görmek isteyen birçok Çinli Türkiye’yi ziyaret etti ve gördüklerini, duyduklarını ve düşüncelerini kayıt altına aldılar.

        “ZAFER HIRİSTİYANLIĞA KARŞI DEĞİL”

        Bu isimlerden bir diğeri, yine Kılavuz’da yazan Gao Junyu’ydu. Onun makalesinin başlığı da her şeyi anlatıyor: “Türk Milli Ordusunun Kazandığı Zaferin Uluslararası Değeri.”

        Ona da kulak verelim ve sizi bu kitabı okumaya davet edelim…

        “Ankara hükümetinin ordusu İzmir’de, İngilizlerin vekâlet savaşını yürüten Yunan güçlerini hezimete uğrattı. Bu, tüm ezilen uluslar için yeni bir dönemi başlatan, son dönem dünya tarihinde uluslararası değer taşıyan en büyük olaydır.

        Bu zafer İslam’ın Hıristiyanlığa karşı veya Asyalıların Avrupalılara karşı kazandığı bir zafer değil, ezilen Türkiye’nin, Avrupalı emperyalist güçlere karşı kazandığı bir zaferdir. Yıllar süren baskı ve zorbalık, Türkiye’yi son nefesine kadar tüketti. Bu durumda olan bir Türkiye, tüm dünyanın da gördüğü gibi Batılı güçler karşısında hayatta kalamayacaktı. İstekli Jön Türkler bile artık kurtuluşun olmadığını ve tek yolun emperyalist güçlerin korumasını talep etmek olduğunu düşünüyorlardı. Ancak Kemal’in askerlerinin üç yıl süren mücadelesinin ardından büyük zafer elde edildi. Ne olursa olsun Türkiye artık emperyalist baskıdan kurtulma umudu taşıyor. Bu gerçek, benzer durumda bulunan zayıf uluslar için ilham veriyor, Mısır ve Hindistan’daki mücadeleyi etkiliyor…”

        *

        İKİ TAVSİYE

        Çok tartışmalı ve sürüncemede kalmış konulardan birini kaleme almış avukatımız: Sanat hukuku, ilkeleri ve fikri haklar. Ama bunu örneklerle anlatıyor. İkinci kitabımız ise yine “sanat”tan. Spekülatif bir yaşamın ve cüretkâr bir sanatçının hayat muhasebesine tanık olacaksınız bu otobiyografide…

         AŞK, YARATICILIK VE YASA (Pınar Sönmez / Alfa)
        AŞK, YARATICILIK VE YASA (Pınar Sönmez / Alfa)
         DUVARLARDAN GEÇMEK (Marina Abramovic / Everest)
        DUVARLARDAN GEÇMEK (Marina Abramovic / Everest)
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar