Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cervantes, -kendisinin de anlattığı üzere- adını hatırlayamadığı bir İspanyol kasabasında yaşayan yaşlı bir şövalyenin öyküsünü yazmaya başlar. O sıralarda, işlemediğini iddia ettiği bir suçtan hapis yatmaktadır. Belki de bu “haksız” mahkumiyet nedeniyle, kendinden daha gülünç ve daha cesur; dünyanın haksızlıklarına ve her türlü zorluğa rağmen karşı koymaya azimli bir adam hayal etmeye başlar. Afrika’nın kuzey sahilinde geçirilen daha uzun, eski bir esareti de hatırlatan dört nemli duvarın arasında, yapmacık geleneklere uymayı reddeden ve kendi seçtiği ahlak kurallarından başka bir şeye uymamaya karar veren bir adam düşünür. Üyelerinden inançlarını gizleyip yalnızca göstermelik bir hayat sürmelerini talep eden bir toplumun ikiyüzlülüğünün karşısına Don Kişot’u çıkarır. Mutlak özgürlüğü, kendi ahlâk yasalarını seçebilmeyi, bu ikiyüzlülerin yüzüne çarpar.

        Fakat her şey yolunda giderken umulmadık bir şey olur. Yine Cervantes’in kendisinin de anlattığı gibi, kahramanının hikâyesinin sekizinci bölümüne gelince ilham perisi uçup gider. Cervantes öyküyü, heyecanlı bir maceranın tam ortasında kesmek zorunda kalır. Öyküye devam edemediği bir gün, kendini Toledo çarşısında gezinirken bulur ve tezgâhlardan birinde Arapça elyazması bir parşömen rulosu görür. O, gördüğü her şeyi, sokakta bulduğu yırtılmış kağıt parçalarını bile okuyanlardandır ve bu elyazmasının neyle ilgili olduğunu merak ederek satın alır. Bir çevirmen bulmak zor olmaz, çünkü Toledo uzun zamandır Avrupa’nın en gözde çeviri merkezlerinden biridir; şehrin çarşısındaki sokaklarda hem Arapça hem de İbranice çevirmenlerin bulunması olağandır. Cervantes bir çevirmeni evine götürür ve aradan bir buçuk ay geçtikten ve yirmi beş kilo kuru üzüm ödedikten sonra Don Kişot’un maceralarının İspanyolca’ya çevrilmesi tamamlanır. Özgün romanın altındaki imza “Seyid Hâmid Badincani”nindir.

        Cervantes kitabının babası değil üvey babası olduğunu, öykünün yaratıcısı değil alıcısı olduğunu bize sık sık anlatır ama okurlar yüzyıllar boyunca ona inanmamayı tercih eder. Kitabını hapiste yazan Cervantes, okura Seyyid Hâmid Badincani’nin elyazmasını bulan Cervantes’ten daha gerçek gelir. Ancak her iki saptama da kurmaca ve her ikisi de doğrudur.

        EFSANEVİ YARATIKLAR (Alberto Manguel / Çev: Lâle Akalın  / YKY)
        EFSANEVİ YARATIKLAR (Alberto Manguel / Çev: Lâle Akalın / YKY)

        “HAYALETLERİN ÇOCUKLARIYIZ”

        Peki kimdir Badincani?.. O, İspanyol edebiyatının uzun tarihindeki en büyük yazarlardandır. Cervantes gibi Kastilya dilinde değil, İspanya’daki Arap dönmeleri tarafından kullanılan Aljamiado dilinde yazar. İspanyol Yahudilerinin Kuzey Afrika’da sürgünde oldukları sırada kullandıkları Ladino dili gibi Aljamiado da Arapça ile Kastilya dilinin karışımı olarak Arap İspanyası’nda serpilen ve 1609’da İber Yarımadası’ndan sürgünle aniden sonu gelen bir dildir. Aslına bakılırsa Badincani’ye ün kazandıran roman, Cervantes bulmasaydı şu anda bizim için kayıp olabilirdi…

        Öğrenciliğinde gözleri görmeyen Borges’e dört yıl boyunca kitap okuyan ve onun esin aracı olan Alberto Manguel, ondan çok şey de aldı aslında. “Okumanın Tarihi”nden “Hayali Yerler Sözlüğü”ne, bütün yapıtlarında Borges’in keskin zekâsı ve ince mizahından izler bulunur. Şimdi, yeni ve benzer bir kitapla Türkçe’de Manguel: “Efsanevi Yaratıklar.” Kitapta, mitolojiden dinler tarihine, edebiyattan popüler kültüre uzanan bir yelpazede kendine yer bulan efsanevi karakterleri anlatıyor. İşte, Seyyid Hâmid Badincani de bunlardan biri.

        “Turist rehberleri, Odysseus ve Don Kişot’un çetin yolculuklarının güzergâhları boyunca geziler düzenliyorlar. Yıkık dökük binalar Desdemona’nın yatak odası ve Juliet’in balkonu diye takdim ediliyor. Kolombiya’daki bir köy, Aureliano Buendia’nın Macondo’su olduğuna dair teminat veriyor, Juan Fernandez adası ise yüzyıllar önce şu seçkin emperyalist Robinson Crusoe’yu misafir etmiş olmakla övünüyor. İngiliz Posta Servisi yıllardır 221B Baker Sokağı’nda oturan Mr. Sherlock Holmes’a gönderilmiş mektuplarla uğraşıp duruyor; Charles Dickens ise Antikacı Dükkanı adlı romanının kahramanı Küçük Nell’in ölümünden kendisini sorumlu tutan mektup yağmurunun hedefi olmuştu. Biyoloji bize kanlı canlı varlıklardan türemiş olduğumuzu söylüyor ama içten içe biliyoruz ki biz kalem kağıttan türeme hayaletlerin kızları ve oğullarıyız” diyor yazar.

        ÇİZİMLER DE YAZARDAN

        Kitapta, Badincani gibi bilinmedik “yaratıklar” olduğu kadar Drakula’dan Kaptan Nemo’ya, Karagöz ile Hacivat’tan Quasimodo’ya kadar bir hayli aşina olduğumuz “efsaneler” de var. Manguel’e göre bu efsanevi yaratıkların en belli başlı çekiciliği farklı, değişken kimlikleri. Kendi hikâyelerinde kök salmış kurmaca karakterler, ait oldukları kitapların sayfaları içinde işgal ettikleri yer ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, oraya hapsedilemez: “Sirk cücesi Parmak Çocuk irileşti; Güzel Helen yaşlı ve bilge bir cadıya döndü; Balzac’ın Rastingac’ı IMF’de çalışıyor; Odysseus’un gemisi Akdeniz’deki Lampedusa adasının sahillerinde kazaya uğradı; Kim, İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nda görevlendirildi; Pinokyo Teksas’ta, çocuklar için kurulmuş bir toplama kampında acılar içinde yaşıyor… Yaşlanan ve bir daha gençleşme olanağı olmayan okurlarının aksine kurmaca karakterler aynı anda hem onların öykülerini ilk kez okuduğumuz zamanki hem de daha sonraki okuyuşlarımızda dönüştükleri karakterlerdir.”

        Kitaptaki yaratıcı portrelere bizzat yazarın eğlenceli, çizimleri de eşlik ediyor. Keyifle okuyacaksınız.

        *

        İKİ TAVSİYE

        Oğlu nadir bir hastalığa yakalanan babanın mücadelesini, gelgitlerini, karamsarlık ve iyimserliklerini okurken hikâyenin bir parçası olarak bulacaksınız kendinizi. Herkesin adını duyup pek kimsenin gitmeye cesaret edemediği bir İstanbul semtinde poker masasındayız; sekiz hayatın son bulduğuna tanık olarak başlıyoruz diğer romana…

         Ah Be Alexander (Hakan Konakçı / Doğan)
        Ah Be Alexander (Hakan Konakçı / Doğan)
        Ölüler Kıraathanesi (Fatih Gezer / Alfa)
        Ölüler Kıraathanesi (Fatih Gezer / Alfa)
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar