Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Parazit filminde sadece bir cümleyle geçen ‘Tayvan Pastası Dükkanı’ G.Kore’de 2015-16 arasında yaşanan ve başladığı gibi hızla biten bir ‘çılgınlığa’ gönderme yapıyormuş. Bir anda ülkenin her yanını saran bu ‘Tayvan Pastası’ çılgınlığından bir dilim kapmak isteyen orta sınıf elde avuçta ne varsa bu işe girmiş. Ama daha bir yıl dolmadan bu pastanın yapıldığı yerlerin sağlıksız ortamlar olduğunu gösteren bir haberin ardından ‘Tayvan Pastası’ dükkanları açıldıkları gibi hızla kapanıp gitmiş. Geriye tüm birikimlerini bu işe yatıran, beş parasız ‘girişimciler’ kalmış. Tıpkı geçen yıl İstanbul’un her köşe başında ‘lokma döken’ lokmacıların birer birer kapanmaya başlaması gibi! Kolay ‘lokma’ gördükleri işleri istedikleri gibi gitmeyen lokmacılar 25 bin TL’ye aldıkları tezgahlarını 10 bin TL’ye devredecek kimseyi bulamıyorlarmış. Gazetecilikten lokmacılığa geçiş yapan bir ‘girişimci’, “Piyasa kendini çabuk tüketti. Sektör bir balondu patladı” diyordu durumunu haber yapan gazeteciye...

        “BASIN DANIŞMANIM YOK”

        Dizi sektörünün son ‘lokması’ Can Yaman’ın Cengiz Semercioğlu’na söyledikleri arasında bir oyuncu için en vahimi bence, “Türkiye’de basın danışmanı olmayan tek oyuncuyum...” cümlesiydi. Bu, bütün saçmalamalarının nedenini açıklıyor aslında. Hoş basın danışmanı olanların neler neler zırvaladığını da biliyoruz ama Yaman gibi ünü ülke sınırlarını aşmış birinin bir ‘basın danışmanının’ olmaması ülkemizdeki ‘star’ sisteminin ‘saldım çayıraMevlam kayıra' felsefesiyle işlediğinin en somut kanıtı gibime geliyor.

        İspanya’da yaşayan bir arkadaşıma biraz da alaycı bir şekilde “Can Yaman İspanya’da bu kadar ünlü mü gerçekten” diye sordum geçenlerde.

        “Yok ya, yolda görse tanımazlar” diye bir cevap geleceğinden emindim soruyu sorarken; "Biz mi Türk dizilerini çok abartıyoruz" diye geçiriyordum içimden...

        Ancak arkadaşım, “İnan Kadir inan fena meşhur buralarda...” diye coşkuyla başlayıp devam etti: “Geçenlerde Atlas’ı doktora götürdüm. Kadın, Türk olduğumuzu öğrenincebir şeyler söyledi. Önce anlamadım meğerse ‘Erkenci Kuş’ diyormuş. ‘Can Yaman çok yakışıklı’ dedi. Şaşırdım ama sonrasında polis, öğrenci, garson ‘Can Yaman’ deyince ağzı kulaklarına varan epey örnek çıktı karşıma. Ünü kesinlikle abartı değil. Her gün bir haber çıkıyor. Hola Dergisi röportaj yapmış başlığı ‘En çok arzulanan Türk aktör’ diye atmış...”

        LİBİDOSU KADAR OYNAMAK

        Stefan Zweig, Freud’un ‘Libido’yu ‘Eros’a (Aşk) üstün saydığını belirtip ekliyor: “O cinselliğe sevgi demektense dölleme tutkusu, haz isteği, erkeklik-dişilik içgüdüsü demeyi tercih eder...”

        Freud’a göre ruhun en eski, en doyumsuz açlığı ‘libido’ denilen haz tutkusudur, ruhu ‘güden’ hep bu cinsel istektir!

        “Cinselliğindeki özellik ve azgınlık bir insanın ruh yapısının ta tepelerine dek etkisini sürdürür” diyen Nietzsche, bugün yaşasa Can Yaman’ın şu son birkaç günde ‘libido’sunun elinde nasıl oyuncak olduğuna bakıp gülerdi her halde.

        Hollywood’un yıllardır ‘on-screen chemistry’ dediği kadın ve erkek oyuncunun perdede (ekranda) ‘kimya’sının tutması meselesini libidoyla (cinsel içgüdü) karıştırıp oyuncuları ‘libidosu olanlar ve olmayanlar’ olarak ikiye ayıran Yaman, ‘Hangimiz Sevmedik’ dizisindeki partneri Selen Soyder’le sette bu yüzden problem yaşadığını belirtip eklemiş. “Gel de şimdi sette bu problemlerin üzerine kamera önünde aşk çek...”

        Can Yaman tam da ‘oyunculuğun’ konuşulacağı bir alanda ‘libidosu’nun sırtına binip kamera önünden uzaklaşıyor. Oysa Hollywood kamera arkasında birbirlerinden nefret ederken perdede milyonlarca insanı birbirlerine deli gibi aşık olduklarına inandıran oyuncuların öyküleriyle dolu. Mesela Patrick Swayze’nin sette defalarca tartıştıklarını söylediği, çekimler sırasında aniden ‘aptalca bir mod’a girip kendilerini sahneyi defalarca tekrarlamak zorunda bırakmakla suçladığı rol arkadaşı Jennifer Grey’le ‘Dirty Dancing’ gibi bir ‘ilk aşk’ filmi klasiğine imza attıklarından haberi olsa seyircinin ‘illa da rol arkadaşıyla sevişmesini’ değil öncelikle iyi rol yapmasını beklediğini bilirdi.

        “BANA BİR DUDAK VER”

        Basın danışmanlığını ‘libidosu’ yapan Can Yaman’ın İspanya’da bir TV programında, “Bize Can Yaman’ın bu dünyadan olduğunu kanıtlayacak bir şeyler anlatabilir misin” diyen kadın seyirciye “Arka odaya geçelim kanıtlayayım...” diye cevap vermiş...

        Zweig, ‘libido’nun her zaman kadınla erkek arasında bir alışveriş bir oyun olmadığını söylüyor, ‘Freud ve Öğretisi’ kitabında: “O, kör bir atışla boşalmaya çabalar oku nereye fırlatacağı belirsiz bir yay gibidir, nereye döküleceği belirsiz bir ırmaktır...”

        Can Yaman’ın ‘Erkenci Kuş’la hedefi 12’den vuran okunun (libidosunun) arsız bir şekilde hedefi ıskaladığı bu programdan sonra ‘menajeri’nin yaptığı “Tamamen anlık gelişen espri. Zaten orada tercüman dahil dört kişi Türkçe biliyor. Zaten çevirme diyor. 2.5 saatlik söyleşinin içinden 30 saniyelik bu anı alıp yayınlamakta ne kadar etik, bir şey diyemiyoruz...” açıklamasının ne kadar ‘zekice’ olduğu hakkında da ben bir şey diyemiyorum doğrusu.

        Kaldı ki menajerin bu açıklamasının mürekkebi kurumadan sosyal medyada Yaman’ın bu kez kendisine hayranlığını dile getiren İsrailli bir hayranına “Bana bir dudak ver...” dediği iddia edilen bir video dolaşıyordu.

        İREM DERİCİ MÜKEMMEL PARTNER

        Bugünlerde patır patır dökülen ‘lokmacı’lar gibi çok değil birkaç yıl önce Kiralık Aşk dizisi ve Barış Arduç fırtınası esiyordu. Habertürk yazarı Esin Övet o günlerde bazı kadınların (tıpkı şimdi Can Yaman’a olduğu gibi) “Barış’ı nasıl getirebiliriz, davete, gelsin öylece otursun işte ona açık çek...” dediğini yazıp ekliyordu: “Bunlar gelip geçici iki seneye başkası çıkar Barış da unutulur...”

        Senariste oynayacağı karakterin ‘yürüyen cinsellik’ olması gerektiğini söyleyeceğine ya da o zaman ki ‘takıcı sevgilisi’ni Kapalıçarşı’ya gönderip takı aldıracağına kendisine bir ‘basın danışmanı’ tutsa bugün belki de başka bir Can Yaman konuşuyor olurduk gibi geliyor.

        Ama o, maalesef tıpkı ‘Tayvan pastası’ ya da ‘lokma piyasası’ gibi ‘kendini çabuk tüketip bir balon gibi patlamak’ için elinden geleni yapıyor.

        Yapımcı Faruk Turgut, bütün bu saçmalamalarına rağmen Can Yaman’dan ümidini kesmemiş, “Can Yaman’a yatırım yaptım. Bir haftada silecek değilim, sonuna kadar arkasındayım” diyor.

        “Oyuncular ikiye ayrılıyor; Libidosu olanlar, libidosu olmayanlar... Cast da buna göre yapılmalı...” diyen Can Yaman ‘lokması’nın şerbeti insanların içini baymasın istiyorsa ona yeni dizisi ‘Can Borcu’ dizisi için bir kadın oyuncu tavsiyem var...

        Madem ‘oyunculukta’ ‘libido’ bu kadar önemli o zaman Can Yaman’ın partneri birkaç yıl önce GZone Dergisi’ne “Belli etmem fazla ama libido uzaydır benim...” diyen İrem Derici olsun. İkisi birlikte kamera karşısına geçerse ‘uçururlar’ diziyi...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar