Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya Şampiyonası’na gelirken Fransa sürpriz yapacak takımlardan birisi olarak gösteriliyordu. Belçika ise herkesin gizli favorisiydi. Son 10 yılını proje takımı için oluşturan Belçika, kurduğu akademilerle geleceğin adımını atmış, yarattığı sistem takımı ile dikkat çekiyordu. Rusya’da oynadıkları oyun beklentileri karşılamıştı. Tüm spor otoriteleri genç kadronun yeni oyun felsefesi ile futbolun geleceği için örnek olacağı konusunda hem fikirdi. Belçika, İngiltere galibiyeti ile 3.’lükle yetinse de 21. yüzyılın takımı olmayı hak etmişti.

        Fransa, tıpkı Belçika gibi genç ve enerjik bir kadro yarattı. Şampiyona öncesi favori olarak görülmese de maçları oynadıkça “işte bu takım şampiyon olur” yargısını herkese kabul ettirdi. Ve Belçika’yı devre dışı bırakarak gücünü gösterdi.

        Teknik direktör Didier Deschamps’ın her maça göre uyguladığı taktik dün kupayı getiren en önemli etkendi. Oyuncu ve teknik adam olarak Dünya Kupası’nı kazanan futbol adamı olarak tarihe geçen Deschamps, bir büyük başarıya imza atmayı da başardı.

        Aslında, kupayı Fransa mı kazandı? Yoksa, Afrika kökenli oyuncuları mı? Bu sorunun yanıtı elbette göçmen oyuncuların ağırlıklı olarak kadroda yer almasıyla kendini gösterdi. Kazanılan kupa herhalde en çok göçmen oyuncuların emeği ile elde edildi dersek haksızlık etmiş olmayız.

        Fransızlar'ı sokağa döken, şampiyonluk şarkılarını söyleten, sevinç gözyaşları döktüren başarının gerçek mimarlarını yazmakta fayda var. Horlanan, göz ardı edilen, göçmenlerin kendilerini ifade edecekleri tek alan spordu. İşte, bu ayrıcalık Afrika kökenli oyuncuların tek avantajıydı. Belki, Fransa halkı bu başarıdan sonra göçmenleri kendi sevgi çemberinin içine alabilir. Kim bilir?

        Aslında oyuna iyi başlayan Hırvatlardı. Daha çok topa sahip oldular. Pozisyon buldular. İlk yarı 7 şut attılar. Fransa, özellikle ilk yarı sahnede hiç yoktu diyebiliriz. Takımın yıldızı Mbappe 45 dakika süresince kendini gizledi, bekledi. İkinci yarı “Artık sıra bende” dercesine ortaya çıktı. Hızına yetişmek mümkün değildi. Bir gol attırdı, bir de attı. Turnuvanın en genç oyuncusu olarak beklentilerin çok üzerinde olduğunu kanıtladı. Sanırız, bundan sonra adından çokça söz ettirecek. Dünya futbolunun yeni yıldızı olarak artık Mbappe var yeşil alanlarda…

        Hırvat takımı, tarihinde ilk kez final oynama başarısı gösterdi. 4 milyonluk nüfusuyla küçük bir ülke olan Hırvatistan futbolu ile büyüklüğünü ortaya koydu. Dün, futbol olarak ellerinden gelen her şeyi yaptılar. İyi top çevirdiler. Hareketliydiler. Sürekli topu oyunda tuttular. Çok zorladılar. Ancak, şans onlardan yana değildi. Önce kendi kalelerine gol attılar. Ardından VAR (Video Yardımca Hakem) penaltı kararı verince umutlar yitirilmişti. Ne yapsalar, sonucu değiştirmeye güçleri yetmedi. Yine de, finale renk kattılar. Oyunu güzelleştirdiler. Gerçek bir final izlememizi sağladılar. Kupayı alamadılar ancak verdikleri mücadele unutulmayacak.

        Fransa, gerçek bir final takımı olduğunu dün bir kez daha gösterdi. Şans onlardan yanaydı. Oyunu rakibe bırakıp, kazandıkları topları hızlı kullanmayı yeğlediler. İkinci yarı bu taktik istedikleri sonucu almalarına yetti. Kadro da bulunan güçlü oyuncular, maç öncesi yapılan tahtada ki çalışmayı, sahaya yansıtmakta zorlanmadı. Amaç, kupayı kazanmaktı. Nasıl olduğunun fazla bir önemi yoktu. 20 yıl sonra elde edilen başarının en temel özelliği taktikti. Bunu da Fransa gerçekleştirdi.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar