Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk Hava Yolları (THY) bugün ABD’deki uçuş nokta sayısını 10’na çıkarıyor. Ancak ABD’de yeni bir şehre uçmuyor, en yüksek verimlilik sunan New York – İstanbul hattında uçtuğu nokta sayısını 2’ye çıkarıyor. THY, salgından önce normal uçuş programına göre John F. Kennedy Havalimanı’na günde 3 sefer yapıyordu. Kovid-19 ile birlikte dünyada tüm uçuş programları alt üst oldu. Artık ABD’de hayat normalleşiyor. New York’ta da normale dönüldüğü dün açıklandı. Ve THY’de bu ortamda New York’un ikinci önemli meydanı Newark Liberty Havalimanı uçuşlarına başlıyor.

        Bugün başlayacak uçuşlar 15 Haziran’a kadar haftada 4 gün olarak gerçekleşecek ve sonra günlük uçuşlara dönüşecek. THY bu hattaki uçuşlarını Airbus 330-300’lerle yapacak. Ben de bu hatta yapacağım uçuş deneyimimi sizlerle paylaşacağım. Ancak bu hatta THY'nin ciddi bir tanıtım promosyonu olduğunu, Kovid-19 aşısını bahane edip ABD turuna çıkmak isteyenlere de duyurmuş olayım.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Çöp ithalatını kimler, nasıl izin verdi?

        Çöp ithalatını kimler, nasıl izin verdi?
        0:00 / 0:00

        Türkiye, çeşitli ülkelerden gelen atıkların, çöplerin merkez üssü olma başarısı gösteriyordu. Önemli bir gelişme yakalamış, rekorlar kırıyordu. Avrupa çöpünün, plastiğinin en büyük alıcısı olmuştuk. Son 10 yılda çöp ithalatı yüzde 7 bin artmışken aniden frene basıldı.

        Bu çöplerden kimler, hangi şirketler faydalanıyordu? Ölçüsüz izinler neye göre veriliyor, bu çöplerin amacına uygun olarak kullanılıp, kullanılmadığını kim denetliyordu? Aniden tüm çöp ithalatını yasaklayacak kadar başıboşluk olduğuna göre kanunlara uymayanlara ne ceza verildi? Gerek şirketlere ve gerekse kamu tarafında denetim ve kontrol görevi olanlar için ne tür soruşturmalar yapıldı? Hangi cezalar verildi? “Çöp ithalatını yasakladık” demekle geçiştirilecek bir durum değil.

        Ticaret Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu sorulara cevap vermesi, kamuoyunu aydınlatması gerekir.

        Öte yandan ani alınan bir kararla plastik çöp ithalatının yasaklanmasının ilgili sektöre vereceği zararı dikkate alan, paydaşlarla görüşen oldu mu? Bu ülkede bu tür ticari kararlar sabahtan akşama alınırsa ülke ekonomisi, üretimi, istihdamı zarar görmez mi?

        En azından çöp ithalatının yasaklanması için bir takvim çıkarılabilir, türüne, ülkesine göre yavaş yavaş kısıtlamalar gidilebilirdi. Bunlar yapılırken de kafasına göre çöp ithal edip ülkemizi kirletenler soruşturulurdu. Şimdi toptancı yaklaşımla bu dosyanın kapatılmaması lazım. Mutlaka sorumluları bulunup cezalandırılmalıdır.

        REKLAM

        Öte yandan plastik çöp yani teknik tabiriyle etilen polimer Ticaret Bakanlığı tarafından “ithalatı yasak” atıklar arasına dahil edilince Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, haklı olarak kararın kendilerini çok olumsuz etkileyeceğini açıklamış. Haklı, ama sektörlerindeki bu kötü gidişat için onların da bir yaklaşımı olmadı.

        Bu yasak yüzünden plastiğe ucuz ulaşmak zorlaşacak. İlgili sektör biraz sıkıntı yaşayacak, ama Türkiye’de bu kontrol ve denetimsizlik yüzünden daha fazla kirlenmeyecek. Polietilen artık çok daha pahalı ithal hammadde olacağından tüketimi de azalacaktır.

        Peki çözümü nedir? Elbette çöpün, plastiğin bile ithaline, hazırına konmak değil. Çöp toplamayı özellikle de çevreye müthiş zarar veren plastiği toplayıp, geri dönüştürmeyi öğrenmemiz şart. Çöpü kaynağında ayrıştırarak toplamak için daha fazla geç kalınmamalı. Kentsel dönüşümden daha önemli bir konu. Üstelik bunun da rantı var. Düşünsenize yıllık yaklaşık 10 milyon ton plastik üretip, bunun sadece 1,7 milyon tonunu geri dönüştürüyoruz. Her sene ülkemizi 8,3 milyon ton plastikle kirletmek dehşet verici değil mi?

        Kendi plastiğini toplayamayarak geleceğini hızla kirleten bir ülke var ortada. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kaybedecek tek bir dakikası bile olmamalı.

        Petkim de bu alanda özelleştirme sonrası yeterli yatırım yapmadığı ve ülkemiz ihtiyacının sadece yüzde 20’sini üretebildiği için sektör tarafından eleştiriliyor.

        Kısacası bu işin neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Ticaret Bakanlığı kaidesiz, kuralsız ithalat izinleri vermiş. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gelen ithal çöplerle ilgilenmediği gibi Türkiye’de üretilen plastiğin doğru şekilde toplanıp, geri dönüşümü için de bir aksiyon almamış. Üretim tarafında ise Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Petkim gibi kuruluşları organize etmemiş, edememiş…

        Allah’tan İngilizler, Almanlar ve Avrupa’nın diğer ülkeleri, onlardan geri dönüşüm amacıyla ithal edip, doğaya saldığımız çöpler için bizden önce davrandılar. Tabii bu arada ithal çöpten para yapanlar çoktan işlerini tamamlamışlardı!

        İthalatta cep telefonu-tuvalet kâğıdı denklemi!

        İthalatta cep telefonu-tuvalet kâğıdı denklemi!
        0:00 / 0:00

        Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirlerinin (YGM) maaşlarını veya gelirlerini denetledikleri antrepo sahiplerinden alarak ithal malları kontrol etmelerinde belli oranda sorunlar olduğunu yazdım. Bu sıkıntının çözümünün de YGM’lerin görevlendirilmesinin ve yaptıkları işin ücretini devletin ilgili birimlerince yapılmasının doğru olacağını kaydettim. Müfettiş raporlarından, ilgili ve yetkili kişilerden toparladığım bilgiler ışığında ülkemize giren ithal malları denetleyenleri yetkilendiren mekanizmanın değişmesi gerektiğine işaret ettim.

        Akabinde ilgili ilgisiz isimlerden “Bizi kaçakçılıkla suçluyorsun. Meslek gurubumuzu karalıyorsun” mesajları gelmeye başladı. Anlaşılan tek merkezden çıkan bu matbu metni gönderenler benim konuyla ilgili iki yazımı okumadan kendilerine söylendiği gibi hareket etmişler.

        Yurtdışından ithal ürünlerin ilgili patronların onayladığı, parasını, maaşını verdiği Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirleri (YGM) ve yardımcılar tarafından kontrol edilmesinin belli oranda suiistimale açık olduğuna vurgu yaptım. Ancak sektörü temsil eden kurumlardan derli toplu bir cevap alamadım. Toptancı anlayışla sistemin doğru olduğunu savunan bir metin ilgililere dağıtılmış, onlarda bana göndermiş. Tek merkezden yazılmış olan metinden ilgili bölümlere bir göz atalım:

        “Gümrük Müşaviri (YGM), Gümrük Müşavir Yardımcısı (YGM Yrd) görevini, sorumluluğunu her alanda, yasalara ve mevzuata uygun bir biçimde yerine getirir ve onuruyla hareket ederek, görevini kimseye satmaz, layıkıyla yapar. Kaldı ki antrepo işleticileri YGM’lerin patronları değildir.

        Bunun yanı sıra bir patrona bağlı çalışmak, çalışanın insani ve ahlaki değerlerini, yasalara olan bağlılığını, patronuna devretmesini, patronu nedeniyle yerine getirmemesini gerektirmez. Bu ülkenin bir patrona bağlı olarak pırıl pırıl çalışan, milyonlarca evladı olduğu gibi, yine aynı şekilde pırıl pırıl yasalara bağlı çalışıp, milyonlarca istihdam yaratan patronları da vardır.

        Gümrük Müşavirleri ve yardımcıları son derece donanımlı, eğitimli ve uzun sınav ve staj sürelerinden sonra belge almaya hak kazanan liyakat sahibi insanlardır. Gümrük Müşavirleri sadece 2020 yılında, Türkiye’de işlem görmüş olan, yaklaşık 7.100.000 adet ithalat ve ihracat işlemine ait Gümrük Beyannamesinin, yaklaşık 6.500.000 adedine doğrudan imza koyarak ülkemizin ihracatına, sanayisine katkı veren, emek harcayan, yüz binlerce insana doğrudan ve dolaylı olarak istihdam yaratan, son derece önemli bir meslek grubudur.”

        Konuyla ilgili olarak sektörün öncüsü, lider kurumlarının yetkilileriyle de görüştüm. Ekol Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Musul hem e-posta gönderdi, hem de telefonda görüştüm. Şimdi biraz da Musul’a kulak verelim;

        “Bugün ne yaşıyorsak biz ve bizim gibi ülkelerin geldiği noktadaki en büyük sorun güvensizlikten kaynaklanıyor. Zira ekonomiye en büyük maliyet güvensizliğe dayalı olan ilişkilerin getirdiği maliyettir. Elbette güvenmek çok iyi bir denetimle desteklenmeli ve kime, nasıl güvenileceğinin hangi kriterlerle olması gerektiğinin belirlenmesi ve de buna uygun olarak da denetimlerin yapılıp, görülen uygunsuzlukların çok ciddi bir şekilde cezalandırılması esastır. Yoksa sizin söylediğiniz yöntemlerin hiçbiri bu problemlerin ortadan kalkmasına yol açmaz. Ne kadar çok kontrol edilmesi gereken unsur ortaya çıkarsa kontrolün o kadar az ve zayıf olacağını sanırım siz de takdir edersiniz.”

        Bir YGM’nin gönderdiği ve “Ekol Lojistik” isminin geçtiği bir mesajı köşeme almıştım. YGM şirketleri ile antrepoların ilişkisine vurgu yapan o bölüm için de Musul şu değerlendirmeyi yaptı; “Gümrüklerde etkin denetim ve caydırıcı müeyyideler olması gerekir. Ancak bizim gibi büyük kuruluşlar çalışanlarının yanlışlarına karşı çok fazla tedbir alırız. Bu sebeple daha önce Ekol Lojistik’le çalışan, yakın tanıdığımız kişilerin kurmuş olduğu YGM şirketlerinden hizmet alıyoruz. Böylece güvendiğimiz, işlerini bildiğimiz kişilerle işlerimizi sürdürüyoruz.”

        Bir başka YGM de şu mesajı göndermiş.

        “Kesinlikle antrepo işleticileri antrepo m2’sineve tipine göreyıllık harç olarak ödemeyiTicaret Bakanlığı’nayatırmalıdır. YGM’ler de ücretlerini bakanlıktan almalı. Böylece; ‘Senin paranı ben veriyorum kardeşim.’ Anlayışı da ortadan kalkmalıdır. YGM’ler işleriniözgüvenli, verimli ve yönetmeliğe uygun rahat rahat yapabilmelidirler. YGM’lerin sistemin dişlilerinden kaldırılması veya antrepo serbestisi getirilmesi durumu çok daha gayri nizamive olumsuznetice verir.”

        Özetle gümrük camiası içinde şu veya bu meslek gurubunu toptan eleştirmem veya suçlamam söz konusu bile değil. Her sektörde olan zaaflar belli oranların üzerine çıktığında başta o alandaki kişilerde rahatsızlığa sebep olur. Benim dikkat çekmek istediğim husus da bu…

        Diğer Yazılar