Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kalkınmakta olan ülkeleri destekleme projeleri, karşılıksız gibi görünen fonlar, belli süre geri ödemesiz olan krediler. Ticari amaç gütmeyen bankalar, yardım sever aracı kurumlar, çok iyilik sever fonlar, çevreyi ve doğayı bölgelerinin halkından daha fazla seven küresel çevre örgütleri; Greenpeace, WWF ve benzeri yerliler. Hepsi Avrupalı dostlarımızın, Amerikalı müttefikimizin bizler için doğayı, çevreyi düşünerek kalkınmamız ve gelişmemiz için düşündükleri iyilikler. Tabii yerseniz...

        Amerika’nın ve Avrupa’nın kendileri dışında başka ülkelerin çevresiyle, kalkınmasıyla, gelişmişliğiyle, demokrasiyle ne kadar ve nasıl ilgilendiği bilenmeyen bir durum değil.

        Avrupa’nın ve dünyanın sözde ticari amaç gütmeyen bankaları, bu tarz yatırımlara destek verirken kendi coğrafyalarında uyguladıkları ve uydukları kriterleri Türkiye’de devreye sokarlar mı? Çevre, tarih, ahlaki, insani ve sosyal değerlere mevzu Türkiye veya başka ülke olunca ne kadar dikkat ederler? Etmezler. Siz etmiyorsanız, onlar hiç de etmezler. İşlerini yavaşlatacaksa, hatta olmaza sokacaksa umurlarında bile olmaz. Kriterlerin zaman kaybettirmesini, piyasaya girmelerini geciktirmesini istemezler, istemiyorlar.

        Mesela European Bank (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası -EBRD), ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarını destekliyor. Projeler hayata geçirilirken kendi kriterlerine bile uyamıyor. Hafta içi İstanbul’da ‘Kurumsal Yönetim Politikaları İstişare Toplantısı’ adı altında halk toplantısı yaptılar. Amaç Anadolu’da destekledikleri yenilenebilir rüzgar (RES) ve jeotermal (JES) gibi enerji santralleri projeler hakkında halkı bilgilendirmek.

        İzmir, Adana veya Aydın’ın kırsalında, köylerinde devreye giren veya girecek olan projeler için halk toplantısı İstanbul Levent’te 5 yıldızlı otelde mi yapılır? Böyle bir toplantı bankanın sitesinden duyurulan İngilizce davetle mi olur?

        Maksat halkı bilgilendirmek değil ki. Fon sağlanan projeler için gerekli olan bir kriteri üstü kapalı ve itirazlar olmadan gerçekleştirmek amaç olunca böyle bir tablo ortaya çıkıyor. Projelerin gerçekleştiği bölgenin halkı İngilizce daveti nasıl duyacak, anlayacak ve gelip davet katılıp tarlasının dibinde veya arazisinin üstendeki RES veya JES’i anlamaya çalışacak? Ya da kendileri böyle bir imkandan haberdar olup, proje geliştirip RES veya JES kuracak?

        Zaten EBRD’nin kendi kriterleri çerçevesinde yapması gereken ‘Halk Toplantısı’na da merkezleri çoğunlukla İstanbul’da olan ve % 99’u RES/JES sektöründeki şirket yetkilileri iştirak etmiş. ‘Halk Toplantısı’nı proje bölgelerinde halka yönelik yapmak yerine İstanbul’da şirketler için yaparsan başka kim katılabilir ki? Zaten halkın haberi olmamış.

        Bazen bu toplantılara halkı temsilen Greenpeace, WWF, Tema gibi çevre örgütleri de katılabiliyor. Ama onlar zaten halk adına değil, lobiler ve kendi politikaları doğrultusunda hareket ediyorlar. Ama bu toplantılara onlarda katılmamış.

        RES ve JES gibi yenilenebilir enerji firmalarına kredi sağlayan European Bank’ın İstanbul’daki ‘Halk Toplantısı’ için Londra’dan temsilciler gelmiş. EBRD’nin kriterlerine karşılanmadan verilen desteklerle hayata geçirilen projelerin sebep olduğu sıkıntıları anlatan 1-2 kişi olmuş. Onlar da son anda toplantıdan haberdar olan ve imkanı bulunanlar. ‘Halk Toplantısı’ndan dolaylı yollardan haberdar olanlar.

        Halbuki iyi tanıtım ve duyurularla EBRD’nin Avrupa’da titizlikle uyguladığı kriterlerle Türkiye’de de çok sayıda orta ölçekli, sürdürülebilir, şeffaf ve başarılı yenilenebilir enerji projeleri hayata geçirilebilir. Neden kendi kriterleri için Türkiye’de titiz değiller bilemiyorum.

        EBRD’nin yenilenebilir projeleri için Midseff/Turseff gibi aracı organizasyonları ve Türk bankalarıyla işbirliği de söz konusu. Fakat ne yazık ki, “yeşil ve temiz” şeklinde lanse edildiği gibi enerji projeleri doğru şekilde hayata geçmiyor.

        Avrupa’nın Türkiye’de destek olduğunu sandığımız sürdürülebilir enerji projeleri adında altında başka hesaplar var. Kendi şirketlerini ve ürünlerini pazara sokma gibi planlar işliyor. RES projelerinde Almanya, kendi bankalarıyla, Hermes kredileriyle, mesela rüzgar enerji santrallerinde söz sahibi Alman Nordex gibi şirketlerini destekliyor. İhracat için finans paketleri sunuyor.

        Türkiye’de kendi kriterlerine uymada özensiz olan European Bank-EBRD, yenilenebilir enerji kaynaklarını, doğayı, çevreyi, tarihi ve insanı ne kadar seviyor olabilir? Ülkemizdeki doğru enerji projelerini de Avrupalı şirketler kadar sevse ne olur?

        REKLAM

        ***

        Raydan çıkan tren, çöken bina, düşen helikopter

        Yaşadığımız son 3 elim kaza neticeleri itibariyle birbirine benziyor. 3’üne de yaklaşım şeklimiz yenilerinin olmasına engel değil, davetiye çıkarak cinsten. Kazalara sorumlu ararken de halkanın genişletilmemesine ve halının altının görünmemesine özen gösteriyoruz.

        Kartal'da çöken Yeşilyurt Apartmanı için göz altına alınanlar bakınca durum ortada. 4 kişiden 2'si tutuklanma istemiyle hakimliğe sevk edilmiş. İstanbul’daki mevcut binalar sebebiyle bu şekilde epeyce insan göz altına alınabilir mi? Elbette. Dolayısıyla gerçek sorumluyu aramıyoruz.

        Binanın projesini yapan, inşaat teknikeri, uygulamacısı ve inşaat mühendisi gözaltına alınıyor, ama Türkiye’de binalara onayı, izni, ruhsatı, iskanı bu konumdakiler vermiyor. Zaten onların hayır/evet deme gibi söz hakları da yok. Ama kağıt üzerinde bunlar belli bir noktaya kadar sorumlu tutulabilir.

        Belediye kayıtlarına göre binanın 3 katı kaçak, ama belediye başkanlığı sorumlu değil? Kaçak konuta elektriği, suyu bağlayan, vergileri alanlar da sorumlu değil. Ne zaman çökeceği belli olmayan kaçak binalara haksız, hukuksuz izin veren, meşrulaştırmaya çalışanlar ise hiç sorumlu değil...

        Asıl sorumlu çöken bina. Tıpkı düşen helikopterin yaşamını yitiren pilotu, raydan çıkan trenin makinisti gibi...

        Ankara’daki son tren kazasında olduğu gibi çöken bina için sorumlu tutulanlar da, hadisede sorumluluğu sınırlı olan, hatta bu tarz ikinci bir kazanın yaşanmamasında belki hiç etkisi olmayacak kişiler.

        Dünyada en fazla hangi hava aracı, uçak veya helikopter modeli varsa en fazla hadiseyle de onlar karşılaşır. Ama durum da biz de farklılık arz eder. Zaten belli tipte hava araçlarımız var. Onları da adam gibi kullanamayınca, eskiliğine laf edilir, çok kaza yaptığından, hadiselere bulaştığından dem vurulur. Bir taraftan da işin ekonomisi, lobisi yapılır. Yenisini alın, şu modele bakın falan denir.

        Haberler şöyle; “İstanbul Çekmeköy’de 4 askerin şehit olduğu kazada düşen helikopterin UH-1 olduğunun açıklanması, gözleri helikopterin karıştığı diğer kazalara çevirdi.”

        Askeri hava aracı kazaları sivillere göre farklıdır. Ama neticede savaşta veya çatışmada değil, şehir merkezinde yaşanan 2 kaza var. Aynı yerden kalkan 2 helikopter benzer şeklide düştü. Demek ki aksayan bir şeyler söz konusu. Dolayısıyla hadiseye top yekûn bakmak lazım.

        Kazanın ardından şehrin ortasında kalan 4. Hava Alay Komutanlığı'nın taşınacağının açıklanması bir ip ucu veriyor. Ayrıca bakımda, onarımda, eğitimde, teknik detaylarda da eksiklikler eklenirse kaza olur. Zira melun 15 Temmuz’un ordumuzdaki etkisini de görmemiz gerekir.

        Daha öncede aynı yerden eğitimi uçuşu için havalanan askeri helikopter, Sancaktepe'de yaşadığı sorun sebebiyle binaların arasına inmeye çalışırken düşmüştü.

        Haberlerde; “Pilotlar binaların üzerine düşmemek için son kahramanlıklarını yapmışlar” gibi ifadeler de kullanıldı. Halbuki bir sıkıntı anında helikopter pilotları en yakın boş araziye inmeye çalışırlar. Bu tarz hikayeleri de seviyoruz. Kazalardan bile kahramanlar çıkarıyoruz.

        *****

        TürkAkım 2 için her şey hazır!

        Gazprom CEO'su Alexey Miller, Rus basınına TürkAkım II projesinin talep ve izinlere bağlı olarak mümkün olabileceğini açıklamış. Sürpriz gelişme gibi duyurulan bu haber, aslında projenin teknik detaylarına hakim olanlar için sürpriz değil. Ben de hiç şaşırmadım.

        Başlangıçta 4 boru hatlı olarak tasarlanan, detay mühendislik çalışmaları da buna göre yapılan TürkAkım, Avrupa’daki sorunlar sebebiyle birisi direkt Türkiye, diğeri de Avrupa olmak üzere 2 boru hatlı olarak yola çıktı. Fakat ihtiyaç duyulması halinde başlangıçta 4 boru hattı olarak planlanan projeye rahatlıkla 2 boru hattı da eklenebilir. Çünkü mevcut proje 4 boru hattına göre yapıldı. Altyapısı hazır.

        Miller, TürkAkım II olarak konuşulan hattın henüz sadece fikir aşamasında olduğu ve talebe bağlı olarak tüm onayların alınmasının ardından hayata geçebileceği belirtirken elbette bu detayları dikkate alarak açıklama yapıyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar