Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yerli ürüne yerli logo uygulaması doğru ve yerinde bir karar ama bu konuda da geç kaldığımızın bilinmesi lazım. Marketlerde ciddi bir etiket karmaşası söz konusu. Sadece yerlilikle ilgili değil. Zira ihraç ettiğimiz ürünlerin neredeyse %70 ithal kaynaklı olunca, iç piyasaya sürülen malların ne kadarının ithal olduğunu vatandaş anlamakta zorlanıyor. Hatta işin içinden çıkamıyor.

        Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan oldukça önemli bir konuya temas edip, karar almış. Etiketlerde yeni dönem başlayacak. 'Yerli Üretim Logosu'nuürünlerde gördüğümüzde onun yerli olduğuna kanaat getirip, tüketeceğiz. Umarım denetimleri iyi yapılır. Uymayanlar ciddi müeyyideler uygulanır ve bir netice alınır. Çünkü ülkemizde çok hızlı şekilde kararlar alınıyor, yasalar çıkarılıyor. Hatta o kadar hızlı oluyor ki, işin taraflarının, paydaşlarının bile haberleri olmuyor. Bu konunun da nasıl bir seyir izleyeceğini açıkçası çok merak ediyorum. Mesela bir ürününün ne kadarı yerli olursa, o yerli sayılacak? Tarım ürünlerinin takibi nasıl yapılacak?

        Ticaret Bakanı Pekcan, tüketicinin raflardaki ürünlerle ilgili şikayetlerini dikkate alarak etiketlerde yeni dönem başlattıklarını açıklamış. Fakat ‘Yerli Üretim Logosu’ ile birlikte ürün içerikleri de dikkate alınarak; raf ömrü kısa olanlardan, uzunlara, gramajdan, katkı maddesine, koruyucu kimyasallar içerenlerden, doğal diye sunulanlara, katkı maddesi yok denenlerden, bol olanlara kadar tüm ürünlerde etiketlere yönelik detaylı düzenlemeler yapılması g-e-r-e-k-i-y-o-r.

        YERLİ TÜKETİCİYE KANUN DA LAZIM!

        Ülkemizin “Tüketici Kanunu” ciddi anlamda sorunlu. Tüketiciyi değil üreticiyi koruyor. Yabancı şirketler bile bu duruma hemen ayak uydurmuş durumda. Ticaret Bakanı Pekcan da bu konuları iyi bilen bir isim olduğuna göre şu yasaya da el atması gerektiğini düşünüyorum.

        Ben somut örneklerle bu yasada tuhaflıklar olduğunudefalarca yazdım. Mevcut yasa tüketiciyi değil, iş dünyasını koruyor. Hatta iş aleminde de kargaşaya sebep oluyor. Doğru dürüst iş yapanlar da bu yasa sebebiyle mağdur olabiliyor. Zira yasanın özünde, müşteri memnuniyeti,rekabet, hizmet çeşitliliği ve kalite yok.

        Mesela Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kasım 2017’deki yazıma verdiği cevapta, “9 ayda 440 bin tüketici şikâyeti” olduğuna dikkat çekmişti. İşin tuhaf yanı ise şikayet sayısı yıllar geçtikçe artıyor. Çünkü yasanın caydırıcı gücü söz konusu değil. Şikayetçi sayısının artması sorunlu üreticileri endişelendirmiyor. Aynı konuda binlerce şikayet olsa bile bir yaptırım yok. Dolayısıyla “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” değişmeden bir şeyin değişmesi mümkün görünmüyor.

        Sadece Tüketici Hakem Heyetleri'nin yeniden yapılandırılması, sayısının artırılmasıyla da olacak gibi değil. Çünkü, tüketiciyi aldatan, mağdur eden ve haklarını çiğneyenler için maalesef etkili olacak kanun ve müeyyide yok. Aynı konuda yüzlerce şikâyet olmasına rağmen, ilgili kurumlar devreye girmiyor, giremiyor. Sadece şikayet eden vatandaşlar uzun bir zaman uğraşıyor, yarım yamalak hakkını almaya çalışıyor.

        Bozuk bir ürün için 6-7 ay para bağlayıp, onu kullanmadan beklemek, 7 ay sonra da“Tüketici Hakem Heyeti’nin kararıyla ilgili şirketin pardon haklıymışsınız. Buyurun yeni ürününüz veya paranız” demesi adil olabilir mi? Bu durum dayanıklı tüketim malları için geçerli. Raf ömrü sınırlı olanları ise çok daha farklı boyutlarda ele almak gerekiyor.

        Bakan Pekcan’ın bu hususa da acilen el atması gerektiğini düşünüyorum. ‘Yerli Üretim Logosu’nu takip eden bir de yerli tüketiciyi koruyan iyi bir yasa şart!

        * * *

        SAVUNMADAKİ BAŞARILAR İDLİB'E NASIL YANSIDI?

        Bu senin başında, ocak ayında ‘Afrin ile Türkiye neler öğrenecek?' başlığının altında ‘Afrin Operasyonu’ başlamadan bazı tespit ve tahminlerimi yazdım. Görüşlerime katılanlar olduğu gibi acaba diyenlerde oldu.

        Fırat Kalkanı ile Türkiye’ye bölgesinde özgüvenini olan bir ülke pozisyonuna ulaşmıştı. Üstelik silah, mühimmat eksiklikleri yaşandı. Müttefik ülkelerden bunların temini yapılamadı. Vermediler. Engellemeler, ambargolar oldu.

        Afrin Operasyonu” bu deneyimlerle başladı. ‘Fırat Kalkanı’nın çok daha ötesine geçen, ciddi tecrübe kazandığımız operasyon oldu. Ben de böyle olacağına değinmiştim. Üstelik başarısız olsak bile çok önemli kazanımlar elde edeceğimizi tarihe not düştüm. Hem başardık, hem ufkumuz açıldı. İblib’deki diplomasi başarısının arkasında, şüphesiz Türkiye’nin sahada elde ettiği bu iki başarının etkisi var. Ama her şeyin arkasında savunmasa sanayindeki son yıllarda yaptığımız atılımlar, insansız hava araçlarında (İHA) yazılan başarı hikayeleri var.

        * * *

        AFRİN'DEN ÖNCE AFRİN'DEN SONRA

        ‘Türkiye, Afrin sonrası öğrendikleriyle başka bir Türkiye olacaktır.’ Notuyla aşağıdaki tahminlerimi yazmıştım. Yorumu da siz yapın;

        - Sahada yaşananlar karşısında dışarıdaki gerçek dost ve düşmanlarını, içeride ise kimden nasıl sesler çıktığını veya çıkabileceğini öğrenmiş olacak,

        - Amerika’dan veya başka ülkeden temin edilen her türlü savunma ürününün en lazım olduğu dönemde kullanımları için masa başında, ince hesaplar yapılmadan atılan imzaların ne gibi sıkıntılara sebep olduğunu her iki operasyonda da yaşayarak öğrenecek,

        - Özellikle savunma sanayinde basit işbirlikleriyle değil, nitelikli katılımlarla, yüzde bilmem kaç yerlilik oranlarıyla değil, özgün ve milli tasarımlarla başarılı olabileceğini de öğrenecek,

        - Amerika ile nasıl ilişki kurması gerektiğini, ne kadar güvenebileceğini, büyük ülkelerle dost olunmayacağıyla, an müttefikliğinin dereceleri olduğunu öğrenecek,

        -Komşumuz İran’a en sıkışık olduğu dönemde Türkiye destek olurken, onların aleyhimize olan her fırsatı nasıl kullanıldıklarını ve ülkeler arası ilişkilerde de din kardeşliğinin bir anlamı olmadığını öğrenecek,

        - Savunma sanayinde doğru model ve yüksek teknolojiyle ama rekabetçi bir yapıyla üretime geçmenin gerekliliğini, savunmanın diğer sanayi kollarına ve sektörlere etkisini ve katkısını da öğrenecek,

        - Şu ana kadar yapılan yol ve inşaatlardan savunma sanayi yatırımlarının çok daha önemli ve öncelikli olduğunu, istihdama, katma değere, hasılı hayatın her alanına dokunan katkılarıyla Türkiye için olmazsa olmaz olduğunu öğrenecek,

        -Bölgesinde savunma sanayisiyle güçlü bir ülkenin daha fazla yabancı yatırım çekebileceğini, daha fazla nitelikle turist ağırlayabileceğini, ekonomisinin daha kaliteli büyütebileceğini ve her alanda, tarihi bağlarıyla birlikte daha ağır bir ülke olacağını öğrenecek...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar