Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin ekonomiye kazandırılma ihtimali olan ne kadar altını olabilir? Bu konular üzerine çalışan bir kaynağım yaklaşık 200 milyar dolarlık bir altın varlığımızın olabileceğine dikkat çekti. Ancak asıl meselenin bu altınların ekonomiye nasıl kazandırılacağında olduğu vurgusunu yaparak, Türkiye’nin krizsavar olarak kullanabileceği böyle bir kaynağına vurgu yapması sebebiyle konuyu biraz irdelemekte fayda var.

        Bu yılın şubat ayında medyaya yansıyan haberlere göre; Türkiye 2017 yılının 4. çeyrek döneminde altın rezervlerinde yaşanan artışla dünya sıralamasındaki iki sıra yukarı çıkmıştı. Merkez Bankası’ndaki Türkiye’nin altın rezervleri son çeyrekte 564,8 ton olarak açıklanmıştı.

        Ancak araştırma yapan kaynağımın gönderdiği tabloda 2002 yılından bu güne ülke içinde üretilen altın haricinde, ithalat/ihracat farkından ülke içinde yaklaşık 1.500 ton altın kaldığı görülüyor. Merkez Bankası rezervlerinin bu yekûn içinde olduğunu, ancak ülke içinde üretilen altın miktarının tabloya dahil edilmediği dikkate alındığında, 2002’den bu yana olan rezerv miktarının tahminleri yukarısında olacağını söylemek mümkün. Bir de bu rakamlara vatandaşın kontrolünde olan önceki yılların rezerv miktarı eklenince 200 milyar dolarlık bir altın rezervinden bahsediliyor.

        Şöyle ki; altının onsunu takriben 1.300 dolar olarak ele aldığımızda, kilosu 42 bin dolar civarında olan altını 1.500 ton ile çarptığımızda 60 milyar doların üzerinde bir servet biriktirdiğimiz gerçeği ortaya çıkıyor. 2002 yılının öncesinden yaklaşık 3.000-3.500 tonluk bir birikimden bahsediliyor ki, bu durumda 200 milyar dolarlık bir altın varlığımız ortaya çıkmakta.

        Şubat 2018’de Altın Madencileri Derneği Başkanı Hasan Yücel, şu açıklamayı yapmıştı. Konu hakkında fikir vermesi için bir göz atalım: “Türkiye'de 2001 yılında 1,4 tonla başlayan altın üretimi 2012'de 33,5 tona ulaştı. 2012'den sonra izin sürecinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle üretim düşme eğilimine girdi ve 2017'de altın üretimi 21 ton seviyesine geriledi. 2001 yılından 2017'ye kadar geçen 17 yılda toplam 273 ton altın üretimi gerçekleştirildi."

        2002’den 2018’in 6’ncı ayına kadar altın ihracat/ithalatı:
        İhracat İthalat İhracat İthalat
        (Kg) (Kg) (Bin dolar (Bin dolar)
        2003 1.043 122.1 12.1 1.418.012
        2004 3.717 179.4 47.552 2.395.052
        2005 8.232 248.3 117.772 3.526.547
        2006 30.392 202.8 554.794 4.011.937
        2007 47.689 241.9 963.169 5.323.890
        2008 142.217 179.5 3.624.199 4.988.870
        2009 164.51 51.95 4.636.036 1.615.410
        2010 56.025 62.73 2.070.448 2.495.110
        2011 30.165 125 1.474.018 6.125.781
        2012 252.442 157.5 13.344.235 7.633.644
        2013 71.959 350.4 3.348.851 15.124.838
        2014 77.835 191.8 3.210.804 7.104.884
        2015 192.386 104 7.368.978 3.410.126
        2016 205.829 177.7 8.247.843 6.456.656
        2017 163.682 420.9 6.591.738 16.565.944
        2018 (6 aylık) 18.302 212.7 784.551 8.370.089

        Geçen yıl dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırmak amacıyla 'altın tahvili' ve 'altına dayalı kira sertifikası' olmak üzere iki yeni güvenli yatırım aracını finansal sisteme katacak programı açıklamıştı. Şimşek, geçen yıl Türkiye'de yastık altı altın miktarının en az 2 bin 200 ton ve yaklaşık 100 milyar dolar değerinde olduğunun tahmin edildiğine dikkat çekmişti. Ancak bu konuya kafa yoran kamudan ve özel sektörden kaynaklarım miktarın daha fazla olduğuna vurgu yapıyorlar.

        Geçen yıl açıklanan finansal sistemin derinlik kazanmasını sağlayacak bu önemli altın adımının ekonomiye ivme kazandırması için ne gibi ilave adımlar atılması gerektiği hususu şu günlerde daha önem arz ediyor.

        DÖVİZLE KİRALAMA VE SATIŞ KAPISI NEDEN AÇILDI?

        Nihayet dövizli işlemlere de son verileceğine dair haberleri almaya başladık. Türkiye için önemli bir gelişme. Zira birçok ihaleyi bile neredeyse tüm girdilerinin Türk lirası olmasına karşın dövizle yaptığımız dönemlerde, ‘Neden dövizle ihale?’ sorularıma cevap alamamıştım. Bu sebeple Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın alışveriş merkezlerinde (AVM), evlerde dükkanlarda artık dövizle kiralama ve satış dönemine son vereceklerini açıklaması önemli. Geç alınmış bir karar olmasına rağmen zararın neresinden dönülürse kâr diye bakılması gereken bir durum.

        Bakan Albayrak’ın, “AVM’lerdeki dükkanlarda, gayrimenkullerde döviz ile kiralama ve satışın önüne geçmek için gerekli adımları en kısa sürede atacağız” açıklaması sonrasında bile önemli gelişmeler olacaktır. Çünkü dövizle kredisi olmayanlar bile rakamları döviz cinsinden belirlemişti. Bazı yerlerde kiralar, konut satışları, personel ücretleri de döviz cinsinden yapılıyordu. Ancak Bakan Albayrak’ın dikkat çektiği üzere bazı AVM’lerin kredi döviz riski meselesine bir çözüm bulunması gerekiyor.

        Ayrıca bu konuyu, yani yurt içinde dövizle işlem yapılması meselesini tamamen kapatacak köklü yasal düzenlemelerin TBMM’ye gelmesini bekleyelim bakalım nasıl bir tartışmalarla karşılaşacağız? Çünkü dövizle kiralama ve satış kapısının neden açıldığına zamanında makul ve mantıklı cevap bulamamıştık. Belki bu konu kapatılmaya çalışılırken bir şeyler öğreniriz.

        BİR SONRAKİ VERGİ BARIŞI NE ZAMAN?

        Pazartesi günü bir vergi dairesini gözlem amacıyla ziyaret ettim. Vergi barışı için son gün olması sebebiyle, 27 Ağustos’ta vergi dairesini gittiğimde doğal olarak kalabalık kuyruklarla karşılaştım. Asıl dikkatimi çeken ise hem her kuyrukta çeşitli milliyetlerden insanları, vergi barışı başvurusu için ellerindeki evraklarla görmek oldu.

        Tuhaf olan şu; TC vatandaşlığına geçen veya burada vergi yükümlülüğü kazananları bile ‘Türkiye’de bir gün vergi barışı çıkar’ anlayışına inandırmış olmamız.

        Bakan Albayrak’ın kendi döneminde bir daha vergi barışı olmayacağına dair sözleri önemli. Ancak, 27 Ağustos’u kaçıranlar bile daha şimdiden ikinci vergi barışı ne zaman gündeme gelebilir onun hesabını yapıyorlar. Beklenti içine daha şimdiden girilmiş.

        Hatta bu yazıya yazarken Bakan Albayrak’ın, ‘Benim Bakanlığım döneminde bir daha böyle bir vergi barışı olmayacak. Ben 1 yıl kalırım, 5 yıl kalırım bilmem benim döneminde bir daha vergi barışı yok. Ve biz daha yalın ve daha tabana yayılmış vergi sistemi için çalışıyoruz’ sözlerini aynen ilettiğim bir mükellefin ilginç bir tepkiyle karşılaştım: ‘Türkiye’de bu bir gelenek haline geldi. Yaz bir kenara 2-3 yıl sonra yeni vergi barışı olur, affı olur gündeme gelecektir.’

        Vatandaşta oluşan bu algı nasıl kırılır bilemiyorum. Ama kırılması gerekir.

        İTHALAT/İHRACAT TAHTEREVELLİSİ

        İthalat ve ihracat rakamlarının birlikte açıklanmasının önemine yıllardır dikkat çektim ancak başarılı olamadım. Dikkate alanda olmadı. Üstelik Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) her ay, ithalat verilerinin tespitinden önce aceleyle açıkladığı rakamlarla da Türkiye’nin dış ticarette nasıl bir yolda ilerlediğini ayrıntılarıyla görmek mümkün olmadı. Çünkü ithalat verileri sürekli olarak ihracat verilerinden bir ay sonra açıklandı.

        Mesela geçmiş yıllarda temmuz ayı ihracat verilerini TİM ertesi ayın ilk haftası ağustosun ilk günleri açıklarken, aynı günlerde ithalat verilerinin haziran detayları duyurulurdu ve kıyaslama yapmak mümkün olmazdı. Bu tablo son yıllarda kısmen değişti fakat yine de istenilen noktada değiliz. Bu iki verinin tek kurum tarafından ve analizlerle açıklanmasında kesinlikle ülke menfaati var. Bu vurgudan sonra Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK), 2018 yılı temmuz ayı dış ticaret istatistiklerine bir bakalım. Temmuz ayında ihracat yüzde 11,6 artarken, ithalat ise yüzde 6,7 azalmış. Ancak aradaki oran farkı yanıltıcı olmasın halen daha ithalat rakamıyla, ihracatın yarışması mümkün değil. İhracatın ithalatı karşılama oranında aşılması gereken önemli mesafe var. İhracat içindeki ithal ürünlerin azaltılması içinde strateji gerekli.

        TÜİK ve Ticaret Bakanlığı’nın ortak çalışmasında geçici dış ticaret verilerine göre ihracat temmuz ayında, 2017’nin aynı ayına göre % 11,6 artarak 14 milyar 77 milyon dolar, ithalat ise % 6,7 azalarak 20 milyar 59 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. Ağustos ayı verilerinin de ithalat lehine olacağını tahmin etmek için kâhin olmak gerekmiyor. Zira sanayi ve üretim çarklarını durdurup tatil yaptık. Daha önemlisi ihracatın ithalatı karşılama oranı geçen yıl temmuzda% 58,7 iken, 2018 Temmuz ayında yüzde 70,2'ye yükselmiş.

        TİCARETTE AB GERÇEĞİ

        Avrupa Birliği'ne (AB-28) yapılan ihracat, % 14,7 artarak 6 milyar 852 milyon dolar olarak gerçekleşmiş ve AB’nin ihracatımızdaki payı % 48,7’ye yükselmiş. Dış ticarette denge tutturduğumuz ülkelere dikkat ederek, açık verdiğimiz Çin ve Rusya gibi ülkelere daha fazla ihracat yapmanın yollarını aramamız lazım.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar