Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti'de Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması halinde kimin Başbakanlık koltuğuna oturacağı mevzuu üç aşağı beş yukarı karara bağlanmış gibi görünüyor.

        Elbette daha hiçbir şey kesin değil ve herkes Başbakan Erdoğan'ın ağzına bakıyor, ama tablo giderek daha net bir hale geliyor. Erdoğan'dan sonra partinin liderliği ve Başbakanlık için öne çıkan isim Ahmet Davutoğlu olmaya başladı.

        Milletvekilleri arasında ve teşkilatta ciddi bir çoğunluk "Ahmet Davutoğlu" diyor.

        Düne kadar en fazla istenilen kişi olan Abdullah Gül ise giderek geri plana düşüyor.

        Abdullah Gül'e olan sevgi ve saygıda bir kayıp yok ama Gül'ün Başbakan, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu bir pozisyonda, ikisi arasında bir gerilim olacağı ve bunun da partiyi yıpratacağını düşünüyor AK Partililer.

        "Erdoğan etkili ve yetkili bir Cumhurbaşkanlığı planlıyor. Böyle bir durumda hükümet ile Çankaya'nın arasının iyi olması lazım. Abdullah Bey böyle bir Başbakanlık yapmaz" diye düşünüyorlar.

        Davutoğlu'nun ise daha uyumlu bir profil çizeceğini umarak Davutoğlu diyor hem vekiller, hem teşkilat.

        Yani Erdoğan Çankaya'ya çıkmayı ister ve bunu başarabilirse, Türkiye'nin yeni Başbakan'ı Ahmet Davutoğlu olacak gibi duruyor.

        Bunu söyleyenlerin bir de "ara formülü" var.

        Ağustos 2014'ten yani Cumhurbaşkanlığı seçiminden önümüzdeki genel seçimlere kadar geçecek 11 aylık süre için de "Bülent Arınç formülü".

        AK Parti'de büyük emeği olan Bülent Arınç'ın da Türkiye Cumhuriyeti başbakanları galerisinde bir fotoğrafının bulunmasının iyi bir çözüm olacağı, 2015 genel seçimlerinden sonra ise Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlık koltuğuna oturmasının daha "şık" olacağı düşünülüyor parti içinde.

        Bana bunu anlatan kişiye, "Dış politikadaki başarısızlıklarına rağmen Ahmet Davutoğlu mu?" demem üzerine aldığım yanıt ise ilginç:

        "Onlar sana göre başarısızlık. Biz bunları başarısızlık olarak görmüyoruz. Gazeteciler olarak meseleye dar ve kısa dönemli bakıyorsunuz. Ahmet Bey, bizim yıllardır hayal ettiğimiz şeyleri hayata geçirmek için çalışıyor" yanıtını aldım.

        Gülümsedim ve sustum.

        Bütün bunlar plan.

        Ben şunu bilirim.

        Siyasette 24 saat uzun süredir.

        Hatırlayın lütfen, Cumhurbaşkanı Demirel, Yalım Erez'i "hükümet kurmakla" görevlendirmişti.

        Bayram arifesi olduğu için temaslarını bayram sonrasına bırakan Erez, bir anda oldubittiye gelmiş ve başbakanlık koltuğunu oturamadan kaptırmıştı.

        Evet, AK Parti güçlü.

        Evet AK Parti, Türkiye'nin sosyolojisine hâlâ en uygun parti.

        Ama siyasette 24 saat bile uzun süre.

        1 yıl çoook uzun süre....

        Galiba girilecek

        BAŞBAKAN Erdoğan "İnlerine gireceğiz" dedikçe, "Niye girmiyorsunuz, gereğini yapın" diyoruz hep.

        Anladığım kadarıyla gereği yapılıyor.

        Yeni Şafak Gazetesi bir süreden beri "yasa dışı dinlemelerle ilgili" çok önemli haberler yapıyor.

        Yüzlerce, belki de binlerce kişinin illegal yollarla, sahte isimler, asılsız suçlamalar ve olmayan örgüt isimleriyle alınmış mahkeme kararlarıyla dinlendiğini ortaya koyuyor.

        Yeni Şafak'ın haberleştirdiği bu soruşturma Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma.

        Bana gelen bilgilere göre, bu meselenin sadece bir ayağı.

        Sadece Ankara'da değil, başka illerde de benzer soruşturmalar yürütülüyor.

        Pek çok deneyimli savcı, sadece bu işle ilgili olarak yetkilendirilmiş durumda ve çok kapsamlı dosyalar hazırlıyorlar.

        Ellerinde bu yasa dışı dinlemelerle ilgili çok önemli bilgiler var.

        Yasa dışı dinlemelerin Emniyet ve yargıdaki bağlantılarını deşifre etmelerini sağlayacak önemli bilgiler.

        Oldukça geriye giden kapsamlı bir soruşturma yürütülüyor ve her iddia delillendiriliyor.

        Hedef bu organizasyonun "asıl kadrolarını" bulup yargı önüne çıkarmak, iyi niyetlilerle "farklı hedefleri" olanları ayırıp yargılamaları ona göre yapmak.

        İnlerine kırıp dökmeden girmek.

        Benim anladığım kadarıyla Başbakan, "İnlerine gireceğiz" derken boşa sallamıyor.

        Sadece "teçhizatlı girilmesi" için biraz zaman gerekiyor.

        Tipik bir Alevi yurttaş biyografisi

        BİRKAÇ gün önce "Alevilerle" ilgili birkaç soru sordum.

        "Devlet"e.

        Devleti "yönetenlere".

        "Yanıt var mı?" diyecek olursanız, yok.

        Ama gelen mail çok.

        Kimi, "Bu hükümet bu konuda en çok çaba gösterendir" diyor, kimi "CHP'ye oy vermeye devam ederlerse CHP iktidar olamadıkça onlar da devlette yer bulamazlar" diyor, kimi de "Başbakan bu konuyu çözmekte çok samimi, ama muhatapları samimi değil. Kendi içlerinde çekişme halindeler" diyor.

        Ben onu bunu bilmem.

        Benim bildiğim, sorunun bu iktidarla ortaya çıkmadığı, ama bu iktidar döneminde de sürdüğü.

        Alevi okurlardan ise çokça "öykü" geldi. Yaşanmış öyküler.

        Çok tipik birini sizinle paylaşmak istedim:

        "Sayın Altaylı;

        Sizi sık okuyan biri değilim.

        Ancak 'Madem öyle, alın size Alevi sorunları' başlıklı yazınızı okudum; gerçekten güzel bir yazı, sizi tebrik ediyorum. Ben de birkaç şey yazmak istedim.

        Alevi ayrımcılığı sadece bu günlerde yapılmıyor.

        Ancak bu günlerde doruğa çıktı ve Osmanlı dönemini neredeyse yakaladı.

        .....

        Başımdan geçmiş olaylardan birkaçını çok kısa olarak size aktarayım.

        Memleketimde lise olmadığı için liseyi Ankara'da okumaya başladım.

        O yaşlarda ayrımcılığı bilmediğim için doğal olarak doğum yerimi ve görüşlerimi açıklamakta bir mahzur görmüyordum.

        Zamanla bana ve amcamın oğluna, gerek kimi arkadaşlarım gerekse bazı hocalar tarafından sözlü ve fiziki tacizler başladı.

        Hatta ayrıntıya girmeyeyim, fizik dersi yazılı sınavından en yüksek notu ben alınca 'kopya çekmiş' olabileceğim gerekçesiyle sınav iptal edildi.

        Kimi sınavlarda kopya çekmediğim halde kopya çektiğim gerekçesiyle ikmale bırakıldım.

        Tabii o zamanlar nedenini anlayamıyor, bizleri sevmediklerine hükmediyordum.

        Bir arkadaşımın itirafıyla gerçeği öğrendim.

        O günden emekli olana kadar da Aleviliğimi gizlemek durumunda kaldım.

        Gelelim çalışma hayatına.

        1977 yılında üniversiteyi bitirdim.

        O zaman bakanlıklara sadece mülakatla eleman alınıyordu.

        MC dönemi. Dosyam önlerinde olduğu için söylemesem de gerçeği biliyorlar.

        Benimle beraber veya benden sonra mezun olan bütün arkadaşlarım işe girdi, bir tek ben giremedim inanın.

        O günlerde benim branşımdan mezun olanlar hemen devlet dairelerinde işe girebiliyordu

        Benim defalarca başvurularımdan bizar olan bir genel müdür, bana açık yüreklilikle 'Sana Türkiye'nin hiçbir yerinde iş veremeyiz' itirafında da bulundu.

        Sonradan rahmetli Ecevit'in zannedersem azınlık hükümeti sayesinde atamam yapıldı. Çalışma hayatımda ise master ve doktora yapmama rağmen kadrosuz şeflikten ileriye gidemedim ve 30 yıl sonra da emekli oldum.

        Herhangi bir Alevi yurttaşla konuşursanız, mutlaka ve mutlaka buna benzer öyküler dinlersiniz

        Alevilik hakkında yazılmış yalan yanlış birçok kitap var, ancak Aleviliği merak ediyorsanız İlahiyat mezunu Sünni inanca mensup bir yazar olan Mustafa Cemil Kılıç'ın kitaplarını tavsiye ederim.

        Selamlar saygılar."

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Hep arkaya bakanların önünü görmesinin mümkün olmadığını anladığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar